Kerem Kırçuval
GÖZÜMÜZE DUMAN KAÇMADI
Ağlıyor insanlar… En az 50 yılda yetişen ormanlar, ormanın canlıları, evler, seralar, köyler birer birer kömüre dönüyor.
9 gün oldu başlayalı. Bitmedi, bitirilemedi.
Başlayınca ciddiye mi alınmadı, gözlere duman mı kaçtı bilmiyoruz, ama bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılan yangınlarla ilgili Türkiye 5 gün sonra AB’den yardım istedi.
Neden duraksandı?
Neden bu kadar büyük bir felaket karşısında Türkiye aciz gösterilmeye çalışıyor tartışması açıldı?
Toptan bir kurtuluş mücadelesi verilmeye çalışılırken, devlet ayrı, belediyeler ayrıymış gibi bir görüntü sergilendi?
Felaket yaşanmadan önlem almanın dersini bir kez daha aldı bu topraklar.
Felaket yaşanırken de koordine olmanın, organize olmanın, birlikte hareket etmenin de önemini gördü.
Yangın karşısında yeterince hızlı hareket edilmemesinin vicdanları kanattığı, ihmalin, beceriksizliğin, liyakatsizliğin sorumlusu olarak rakibi öne sürmenin sonucu değiştirmediği neden bir kez daha test ediliyor?
Kavga etmek mi felaketin, yapılan hataların, sonuç alamamanın üstünü örtüyor?
Medya üzerinde baskı kurmak, televizyonları susturup, meseleyi her türlü manipülasyona açık sosyal medyaya bırakmak mı iletişim başarısı?
Yangın başladığı andan itibaren siyaset bir kenara itilemez miydi? Felaket rey hesaplarından çıkarılıp toptan mücadelenin konusu olamaz mıydı? İtilemedi, olamadı.
Bedelini felaketi yaşayan insanımız, oradaki canlılar, doğamız ödedi, ödeyecek daha.
“Devlet yaraları sarar…” Elbette sarar, sarmak zorundadır. Devlet olmanın gereği budur. Ama aynı devlet yaralanmalara da izin vermemeli. Ateşi söndürmeden önce ateşin düşmesini önlemeli.
Son felaket bir kez daha gösterdi, devlet bir hantallık içinde. Ahali daha organize. Dayanışma konusunda, yardımlaşma konusunda daha koordineli. Ancak ahalinin gücü de bir yere kadar. Hantal da olsa devletinin gücünü görmek istiyor. Ancak bunu istenen ölçüde görmedi ve göremiyor.
“İtibardan tasarruf edilmez” sloganıyla her türlü israf yaşanırken, asıl ihtiyaçların giderilmesinin neye mal olduğu anlaşıldı mı, emin değilim.
Manavgat’ı, Milas’ı, Marmaris’i, Datça’yı, Köyceğiz’i hangi itibar geri getirebilir? Yoksa buraları yitirmek mi itibarı zedeler?
Bu satırları yazarken, Muğla Milas’taki Kemerköy Termik Santrali’ne alevler ulaşmıştı. Günlerdir Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, müdahale, müdahale diye yalvarıyordu.
Kim verecek bunun hesabını?
“Vatan toprağı yanıyor” diyenleri bile düşman, hain, itibar suikastçısı diye yaftalayanların gözleri görmüyor. Görmüyor ama, ahalinin, gerçeği yaşayanların durumu farklı.
Yalanla, aldatmayla bir yere varılamıyor.
Görülüyor ki artık kimsenin gözüne duman kaçmıyor. Ateş düşen yürekler yeni bir umut arıyor.