Doğuda ilk hedef Rakka

Suriye’de herkesin bir hesabı var. Doğal olarak, bu ülke ile 911 kilometrelik sınıra sahip olan Türkiye’nin de.

İç savaşın başlamasıyla birlikte ABD, Irak’tan sonra Suriye’de de kendine en yakın müttefik olarak Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK/YPG gibi Kürt unsurları müttefik olarak belirledi. ABD’nin “PKK/YPG sevgisi” kaşına gözüne hayran olduğundan değil elbette.

Hesap en basit anlatımıyla şuydu; Irak’ın kuzeyinde bölgesel Kürt yönetimi oluştuktan sonra, “Kürt bölgesini” Türkiye-Suriye hattı boyunca uzatarak, Akdeniz’e kadar açılmış “Kürdistan”ı kurmak. ABD’nin çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı olacak bu devlet sayesinde, Basra Körfezi’ndeki İran tehdidi by-pass edilerek Irak’ın zengin petrol ve doğal gaz kaynakları Akdeniz’e kadar uzatılacaktı.

Washington güdümlü bu devlet, bölgede çekim merkezi haline getirilecek, ABD yönetimi artık ne zaman hangi devleti uygun görürse İran’a, Türkiye’ye ve artık hattın aşağı kısmında nasıl bir Suriye oluşacaksa, bu ülkelere karşı tehdit olacaktı.

ABD ve dolayısıyla “Gerçek stratejik ortakları” İngiltere ve İsrail’in bu oyunu, Kuzey Irak’la sınırdaşlığı nedeniyle Suriye’nin kuzeyinde Fırat Nehri’nin doğusunda kuruldu.

Unutmayalım ki, AKP’nin tamamen ideolojik yaklaşımı da Suriye’de iç savaşın başlayıp, yaygınlaşmasına ve Türk halkını ciddi şekilde rahatsız eden “göç dalgası”na katkı sağladı. Ancak AKP’ye rağmen özellikle TSK ve MİT içinde hala ayakta durmaya çalışan “devlet aklı” bu hesabı bildiği için gereken reaksiyonu gösterdi ve ilk etapta Fırat’ın batısında buna izin vermedi.

Öyle anlaşılıyor ki, Esad’ın devrilmesinden sonra Suriye’de sahada en önemli gelişmeler ülkenin kuzeyinde, ABD destekli YPG/PKK güçlerinin hakim olduğu bölgelerde yaşanacak. Türkiye destekli ve TSK eğitimli Suriye Milli Ordusu (SMO), YPG/PKK denetimindeki Tel Rıfat ve Münbiç’i aldıktan sonra ilk hedef olarak Fırat’ın doğusunda başlangıç noktası olan Rakka’yı belirledi.

Nüfusunun büyük çoğunluğunu Arap aşiretlerin oluşturduğu Rakka sokaklarında halktan da YPG/PKK unsurlarına tepkiler artmış durumda. Rakka’nın alınmasından sonra Haseke ve Kamışlı yolu da açılacak, dolayısıyla Fırat’ın doğusunda YPG/PKK varlığını sona erdirme süreci başlayacaktır.

Sanırım ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı apar topar Türkiye seyahatine çıkaran da bu gelişme. Blinken’a verilecek mesaj gayet net: “Fırat’ın doğusunda Türkiye’yi tehdit eden terör unsurlarına bu saatten sonra göz yummamız söz konusu olamaz. IŞİD bahanesinden vazgeçin. Gereğini yapın, yapmazsınız biz yapacağız.”

Esad sonrası değişen haritaya bakıldığında, Suriye’nin yaklaşık yüzde 27’sine, ülkenin en verimli topraklarına ve yeraltı doğal kaynaklarına sahip bölgeye yerleşmiş PKK/YPG güçlerine, HTŞ ve diğer muhalif güçlerin hoşgörüyle bakacağını düşünmek de safca bir tutum olur. Umarım her defasında Ortadoğu’yu okumakta çuvallayan “Çok bilmiş” ABD’li yetkililer de bu gerçeği görür.

Birkaç söz de Türkiye halkının tamamı sanki AKP’den yanaymış gibi Erdoğan’a kızıp başta vize çilesi olmak üzere değişik gerekçelerle Türk insanını cezalandırmaya çalışan köhnemiş AB’ye. Türkiye’de iktidarlar gelir gider. Ama Avrupa ile Asya ve Ortadoğu arasında köprü olan bu coğrafyada Türkiye hep var olacak. Türkiye gerçeğini gözardı etmemek, AB’nin de çıkarına olacaktır.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde Türkiye’nin IŞİD tehdidi nedeniyle 22 Şubat 2015’te yaptığı Şah Fırat Operasyonu ile Eşme’ye taşıdığı Süleyman Şah Türbesi’nin asıl yeri Kobani’nin güneyindeki Karakozak köyünde SMO ile YPG/PKK güçleri arasında şiddetli çatışmalar devam ediyordu.

Karakozak’un SMO’nun eline geçmesinden sonra Süleyman Şah Türbesi’nin yeniden eski yerine taşınıp taşınmayacağına bir süre sonra karar verilecek. Ankara’da, türbenin taşınmayıp, Karakozak’a Türk askerinin nöbet tutacağı başka bir anıt yapılma ihtimali de değerlendiriliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi