Mutlu Hesapçı
Geçmişimiz her zaman bizi bulur!
Warner Bros. Discovery'nin Türkiye’deki abonelikli video platformu BluTV’de yayınlanacak ‘Dune: Prophecy’nin ön izlemesi yapıldı. Blutv’de 18 Kasım’da yayınlanacak olan dizinin davetlisi olarak ilk izleyenler arasında ben de yerimi aldım.
Merak uyandıran, heyecanlı bir bekleyişti çünkü ünlü yazar Frank Herbert’in 1965 yılındaki romanından yola çıkarak olaylar işleniyor ve fantastik-bilimkurgu dünyasının içinde ilerleyen dizi size geçmiş ve gelecekten çok şey söylüyor. Dizi, ‘Dune evreni’nde geçiyor, Dune’daki olaylardan yaklaşık 10.000 yıl öncesini konu alıyor. Dizinin odak noktası; üyeleri insanüstü yetenekler elde etmek için fiziksel eğitim ve zihinsel hazırlıkların içinde geçen ve siyasi güç elde etmeyi amaçlayan kız kardeşlik takımının köklenme hikâyesi.
‘Dune: Prophecy’ tamamı kadınlardan oluşan Bene Gesserit olarak bilinecek efsanevi tarikatta, Valya (Emily Watson) ve Tula (Olivia Williams) kardeşler, insanlığın geleceğini tehdit eden güçlerle savaşıyor.
Dizinin kadrosunda eyrıca Travis Fimmel, Jodhi May, Mark Strong gibi isimler de var.
İnsanlığa yönelik tehditler…
‘Dune:Prophecy’ dizisinde de insanlığa yönelik tehditler var ama bu tehdit ne?
Sadece ilk bölümünü izlediğimiz için şu anda tam olarak tespitini yapamıyoruz. Ama kontrol edebileceğimiz bir sistem kurmak için her şeyi tehdit olarak da görebiliyoruz.
Bu noktada yalan söyleyenleri anlama çabasında ‘gerçeği söyletme’ üzerine ilerleyen bir durum var. Dune dünyasında bilgisayar bulunmamasının bir anlamı var. Aslında düşünen makineleri yenmek ile başlıyor her şey ama acaba makinelerden kurtulmak ile de hata mı etti insanlık? Çünkü insanlarla savaşmak daha karmaşık ve zor gibi.
Makineler, insanın yerini almaya başladı
Şimdi büyük bir savaşın içindeyiz, teknolojiler savaşıyor içinde insanlar küçücük kalıyor. Makineler, yapay zeka her geçen gün insanın yerini almaya başladı. Hatta insandan kaçmak istediğimiz noktada bize insan gibi de davranıyor çok tuhaf… Galiba ölene kadar insan olmayı anlamanın ve anlatmanın sınırlarını zorlamaya devam edeceğiz. Ama geçmişimiz her zaman da bizi bulacak ve öyle ilerleyeceğiz.
SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM DİRMİT
Uzun zamandır böylesi etkileyici, başarılı tek kişilik bir performans, oyun izlememiştim.
Kendini anlatan, yaşadığı her şeyi hikayeleştiren bir genç kız… Köyden şehre göç eden kalabalık bir ailenin şehirle mücadelesini ailenin en küçük kızı Dirmit'in gözünden dinlediğimiz bir yaşamın içine yolculuk.
Nezaket Erden tek kişilik dev kadro!
Latife Tekin’in kaleminden çıkan romanı uyarlayan ve yöneten Hakan Emre Ünal ve bunu ölümsüzleştiren tek kişilik dev kadro olan oyuncu Nezaket Erden.
Nezaket Erden oyunda ailesindeki herkesi oynuyor, çiçeğiyle konuşuyor, atmosferin içinde ne varsa, seyirci de dahil buna, dertleşiyor. Bir kız çocuğunun bu topraklarda yaşarken sancılı büyüme ve herkese göre şekillenen durumu gözler önüne seriliyor. Kendini keşfederken acılar çekiyor ve kendini kendi olarak bir türlü kabul ettiremiyor. Dirmit’in “Kır gönlünün zincirlerini” dediği noktada geçmiş devreye giriyor.
Ezcümle; geçmişimiz her zaman bizi buluyor ve geçmişimizden bağımsız bir hayat kurulamıyor.