Efe Sıvış
Erdoğan, Mor ve Ötesi, Yeni Yılda Çırağan Partisi
Yeni yıla Çırağan Kempinski’de girdim. Sahnede Nebi Birgi, açık büfede sıvama ıstakoz, ahtapot ve deniz ürünü vardı. Gazeteci Cengiz Erdil, geçenlerde Pencere’de Palamut Neden Yok? başlıklı müthiş bir yazı yazdı. Denizlerimizde balık kalmamıştı. Bu yazıdan sonra acaba Kempinski’nin bir açık deniz balıkçı filosu var mı diye şüphe ettim. Bu kadar ürün bizim gariban denizlerimizden çıkmış olamazdı.
Türkiye’nin önemli siyaset bilimcilerinden Metin Heper, 1986’da Manchester Üniversitesi’ne araştırmacı olarak gidiyor. Oradaki profesörlere soruyor: Orta Doğu derslerinde Türkiye’yi nasıl ele alıyorsunuz?
Cevap ilginç:
Türkiye Orta Doğu ülkesi değil ki… Biz senin ülkene Avrupa Politikası derslerinde yer veriyoruz. Heper şaşırıyor ve bir makalesine şu adı veriyor:
Turkey between East and West. Yani Doğu ve Batı arasında Türkiye.
2024’e girerken Türkiye’nin arada kalmışlığının gerçeküstü boyutlara varabildiğini fark ettim. Cumartesi akşamı, Star Gazetesi’nin düzenlediği Necip Fazıl Ödülleri’nin törenine katıldım. AKM’de yapılan törenin as konuşmacısı elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı…
Fuaye, son teknoloji Necip Fazıl görselleriyle donatılmıştı. Fakat önemli bir eksik vardı. İkram zayıftı. Kuru bir kahveden başka bir şey yoktu. Küresel vizyonumuz, şanlı mazimiz derken insan kahvenin yanına katık edecek bir şey arıyordu. Yine de bardağın dolu tarafından bakmalıydım. Erdoğan’ın AKM’ye girişinde önemli bir ders vardı.
Bu girişte kariyerlerinde hafif sarsıntılar yaşamış 3 kişinin mücadelesi vardı. Harf inkılabına sallamakta ölçüyü kaçırınca grup başkanvekilliği koltuğunu kaptıran Mahir Ünal, emekli Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve emekli Fatih Belediye başkanı Mustafa Demir… Erdoğan’ın yakın çevresinde kalmak için gösterdikleri özenin ifadeleri yüzlerine vuruyordu. Che Guevera, bu üçlünün çabalarını görmüş olsaydı, muhtemelen şu sözünü tekrar söylerdi: Yenildiğinde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin.
AKM’deki törene maalesef kalamadım. Çünkü VW Arena’daki Mor ve Ötesi konseri başlamak üzereydi. 30 dakika sonra tamamen farklı bir dünyadaydım. Grup, esas çıkışını 2002’deki H2000 festivalinde yapmıştı. Biraz önce aynı yıl iktidara gelen Erdoğan’ın dünyasındaydım. Şimdi yeni bir dünya kurulmuş ben de o dünyada yerimi almıştım. Yeşillik parçasıyla başladılar. Daha Mutlu Olamam’la bitirdiler. Harun Tekin’in izleyicilere hep bir ağızdan Daha Mutlu Olamam’ı söyletmesi, üzerlerine yağan konfetilerle hoş bir yeni yıl kutlaması oldu. İzleyicide en çok şu parçalar yer etmişti: Araf, Cambaz, Bir Derdim Var.
Hiçbir şey kalıcı değil. Harun Tekin ve arkadaşlarının 90’larda Alman Lisesi’nde başladıkları bu macera daha ne kadar sürecek? Bu soruya Harun Tekin, konserin sonunda yaptığı mini bir anketle cevap buldu: 2000 ve sonrası doğanlar ellerini kaldırsın! Alandaki ellerin yarısı havaya kalktı. Bu oylama gösteriyor ki Mor ve Ötesi, tıpkı MFÖ gibi gelecek kuşaklarca sahiplenilecek. Harun Tekin’in şu sözleri de ilgimi çekti: Birbirinin dilini anlayan, aynı düşünce tarzındaki insanları bir arada görüyorum. Bundan mutluyum.
30 dakika önce AKM’de de benzer bir retorik vardı. Bu manzara bana şunu gösterdi: Türkiye’nin toplumsal tansiyonu hep yüksek kalacak. Herkes kendi mahallesinde olmaktan mutlu…
Yeni yıla Çırağan Kempinski’de girdim. Sahnede Nebi Birgi, açık büfede sıvama ıstakoz, ahtapot ve deniz ürünü vardı. Gazeteci Cengiz Erdil, geçenlerde Pencere’de Palamut Neden Yok? başlıklı müthiş bir yazı yazdı. Denizlerimizde balık kalmamıştı. Bu yazıdan sonra acaba Kempinski’nin bir açık deniz balıkçı filosu var mı diye şüphe ettim. Bu kadar ürün bizim gariban denizlerimizden çıkmış olamazdı.
Nebi Birgi, Sidikli Kasabası, The Diva, Jake&Hyde gibi müzikallerde yer almış yetenekli bir oyuncu… Bir süredir müzik performansları yapıyor. 1986 doğumlu, enerjisi yüksek, repertuarı geniş, sesi güçlü… Özellikle Koç Grubu’nun toplantılarında sıklıkla performans veriyor. Bu yıl Çırağan’daki 3. yeni yıl sahnesi. 1909’da Osmanlı Parlamentosu’na tahsis edilen Çırağan sarayında, Frank Sinatra’dan Zeynep Bastık’a, Ezhel’den Mert Demir’e, Modjo’dan Serdar Ortaç’a, Köfn’den Seda Sayan’a müthiş bir ufuk turu yaptı. Prof. Metin Heper haklı çıktı. Türkiye 2024’e de Doğu ile Batı arasında girdi.