Arzunun botaniği: Asuman Baytop

Botanik tutkum beni Güney Afrika’dan Osaka’ya Cenevre’den Florida’ya müthiş ormanlara ve bahçelere sürüklediği gibi müthiş insanlarla da tanıştırdı. Ağaç sevdalılarından asla zarar gelmeyeceğini gördüm, onların masumiyeti beni umutlandırdı. Asuman Baytop’u anlatmak istiyorum. Onu takdim ederken Michael Pollan’dan “arzunun botaniği” titrini ödünç aldım çünkü Asuman Hanım’ın botaniği hakikaten de müthiş bir adanmışlık hikayesi.

Son yıllarda bitiremediğim, belki de bitirmek istemediğim “ağaçların kültürel tarihi” üzerine bir kitabı yazmaya çalışıyorum. Bu kitap beni bambaşka diyarlara götürüyor, O. Henry’nin hikâyesindeki gibi sihirli yeşil kapılar açıp hayatımı güzelleştiriyor.

Belki o yüzden kitaba dokunmuyorum, sadece dünyanın çeşitli yerlerindeki botanik bahçelerini gezip tohumlar toplayıp ağaçların mitolojisi üzerine dersler veriyorum.

Çocukluğumdan beri kendimi en huzurlu hissettiğim yer ağaçların altında, yanımda kedilerim ve köpeklerim varsa ‘Mutluluğun resmi bu Abidin’ diye haykırmak geliyor içimden... Belki o de yüzden rahmetli babam bizim ailede beni “flora ve fauna müdürü” ilan etmişti!

Sonuçta elimde hiç bitemeyen bir kitap ve çokça coşku var.

Yanlış anlaşılmasın, bu sevdaya kapıldıktan sonra ne bir botanikçi oldum, ne de çeşitli nebatın Latince isimlerini hatmedecek kadar bir eksper.

Ama bir ağacın ve çiçeğin geçmişinin arkeolojik kazısını yapmak, onların yüz yıllar boyunca neyi sembolize ettiğini keşfetmek bitmeyen bir yolculuk- o yüzden de kitap bitemiyor işte!

Bu sergüzeştim beni Güney Afrika’dan Osaka’ya Cenevre’den Florida’ya müthiş ormanlara ve bahçelere sürüklediği gibi müthiş insanlarla da tanıştırdı.

Ağaç sevdalılarından asla zarar gelmeyeceğini gördüm, onların masumiyeti beni umutlandırdı. İşte tam da burada bir arkadaşımın bana tanıştırmış olduğu Asuman Baytop devreye giriyor. Onu takdim ederken Michael Pollan’dan yola çıkarak “arzunun botaniği” titrini ödünç aldım çünkü Asuman Hanım’ın botaniği hakikaten de müthiş bir adanmışlığın ve tutkunun meyvesi.

asuman-baytop.jpeg

FARMABOTANİK PEŞİNDE

Ülkemizin ilk mide ve bağırsak uzmanlarından, Atatürk’ün de hayatının son yılındaki hekimlerinden biri olan Mehmet Kâmil Berk’in ve Meliha Hanım’ın üçüncü kızı olarak 1920 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan Asuman Berk, Sainte-Pulcherie ve Şişli Terakki gibi okullarda okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde eczacılık bölümüne yazıldı.

Fakat onun ilgisini hep farmabotanik çekti.

Dolayısıyla ilk başta Ord. Prof. Der Alfred Helbronn’un yanında ardından Zürih’te Hans Flück’ün yanında doktorasını yaparken, botanik üzerine bilgilerini derinleştirdi, numuneler topladı.

İsviçre’den döndüğünde oralardan topladığı 601 bitki örneğini de üniversitesine bağışladı.

TÜRKİYE’NİN YEŞİL OKYANUSLARI

1949’da ülkemize döndükten sonra İstanbul Üniversitesi’nde eczacılık fakültesi içinde kurulan farmasötik botanik kürsünün direktörlüğünü yapmaya başladı. Üniversitede masa başında yazdığı kitaplar ve yaptığı araştırmalarla hiç kuşkusuz ki keşfedilememiş Türkiye florasınının yeşil okyanuslarını keşfetti. Fakat bunun için ofisten çıkıp dağlara ovalara akması gerekti.

Marie Curie misali ilk başlarda kendinden daha çok tanınan kendi gibi eczacı/botanikçi eşi Turhan Baytop ile 1953 yılında evlenip bilim dünyasında “Asuman Baytop” olarak nam salan Asuman Hanım 1963’te profesörlük unvanını aldı.

Ardından Anadolu, Trakya ve İstanbul bölgelerine ayırdığı alan çalışmalarına çıkıp botanik gezileri düzenledi. Bu arazi çalışmalarının sonucunda hem Türkiye’nin yöresel bitkileri ve florası konusunda kendi zamanının en kapsamlı keşfini yaptı diyebiliriz.

auman.jpg

23 BİNDEN FAZLA BİTKİ ÖRNEĞİ

Denilen o ki İstanbul ve civarından toplanmış 8.500 bitki örneğinin yüzde 70’ini Asuman Baytop toplamıştır. Ayrıca, bu gezilerin sonucunda herberyuma 23 binden fazla bitki örneği kazandırdı.

Bu gezilerin bir güzel tarafı da yeni bulgulardı elbet. Anadolu gezilerinden sonra 8 yeni tür ve 3 alt tür keşfeden, Trakya gezilerinin ardından da bilim dünyasına 2 yeni tür kazandıran Asuman Baytop’un adına Akseki’de bulduğu safran çiçeklerine literatürde “Crocus Asumaniae” adı verildi.

1940’larda başladığı bu gezileri yurt dışında da devam etti. 1947-49 yıllarında İsviçre’de topladığı bitkilerle İsviçre’deki ilk özel bitki koleksiyonunu oluşturmuş oldu. Bu gezilerini kırk yıldan fazla devam ettirdikten sonra emeklilik yıllarında da sonlandırmadı ama daha ziyade İstanbul bölgesini tarayıp araştırdı, yani hiç durmadı.

BİLİM TARİHİNE ÖNEMLİ KATKILAR

2015 yılında 94 yaşında vefat ettiğinde Asuman Baytop’un Tıbbi Bitkiler Atlası’ndan (1978) Bitkilerin Bilimsel Adlarındaki Niteleyiciler ve Anlamları (1995) ve Türkiye’de Botanik Tarihi Araştırmaları (2003) gibi her dem yeşil kitaplar ve bilgi üreterek dünya bilim tarihine müthiş katkılarda bulundu.

Tabii konu doğa olunca biz son yıllarda sadece katliamları ve felaketleri, kitlesel göçleri ve ölümleri konuşur olduk.

Oysa ki kendilerini bitkilere adamış, onları klasifiye edip anlamaya çalışan insanların varlığından haberdar olunca, aslında başka tür bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu görüyorsunuz.

Büyük resimde bunlar kayboluyor maalesef…
Kötülüğün, doyumsuzluğun, bitmek tükenmek bilmeyen bir açlığın neden olduğu bir savaşın ortasında kendimizi aptal bir Heidi gibi hissettiğimiz de oluyor…

asuman-kitap-kapak.jpg

UMUT VAR OLDUĞU SÜRECE…

Ve fakat, bu ince dengeler biz olsak da olmasak da kök salmaya, türlerin çeşitliliğin hiç olmadığı hızda yok olmasına rağmen, hiç beklemediğiniz bir anda bir narin filizin tohumunun taş gibi sert duvarları yıkıp çıktığını gördüğünüzde umudumuza su serpiliyor.

Umut var olduğu için de Pandora’nın ‘urna’sından her türlü musibet saçılsa da tertemiz bir çiçek her şeye rağmen patlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi