Erhan Erkut
Enes öldü
Geçen hafta tüm ülke Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın ölümü ile sarsıldı. Sürekli gençler ile temasta olan birisi olarak bu dönemde birçok gencin çok kaygılı olduğunu, derin bir umutsuzluğa düştüğünü, yaşama sevincini bulamadıklarını gözlemliyordum. Maalesef toplumun bazı bireyleri bu kadar olumsuzluk ile baş edemeyip pes ediyorlar. Benim en çok üzüldüğüm nokta ise Enes Kara’nın kendi kararı ile yaşamına son vermesinden sonra birkaç defa daha öldürülmüş olması oldu.
Videoya ulaşım engellenmiş
Birkaç gün “intihar videosu” diye adlandırılan videoyu izlemeyi içim kaldırmadı. Kendimi ikna edip izlediğimde bunun sadece bir intihar videosu olmadığını, daha çok yaşam şartlarından şikâyet içerdiğini gördüm. Bugün ise videoya ulaşımın engellendiğini hayretler içinde okudum. Videoda birçok toplum eleştirisi var. Bunları ancak bu eleştirilerden rahatsız olanlar engeller. Videoyu engellemekle sorunu çözdüğünü sanma gafletini gösterenleri ayıplıyorum.
Tıp camiasının durumu
Enes’ten kalan video ve yazılı içerikte tıp camiasının durumu gayet net bir şekilde eleştiriliyor. Uzun süren nöbetlerden, camia içi “mobbing”den, psikolojik ve fiziksel şiddetten, düşük gelirden söz ediliyor ve birçok doktorun yurt dışına göçmeye çalıştığı anlatılıyor. Bunların bir tanesine bile itirazı olan var mı? O pek övülen sağlık sistemimizin durumu ortada. Sistem çökmüş durumda. Çözüm önerilerini tartışmak gerekmiyor mu?
Ailenin tepkisi
Baba evladını ölüme sürükleyenin cemaat değil etrafındaki ateist arkadaşları olduğunu söylüyor. Evladına biraz saygısı olsa kendi spekülasyonları yerine onun dediklerine kulak verirdi. Çocuk çok net anlatmış aslında. Anne “Yobazlık ve gericilikle itham edildik. İnsaf sınırları aşılarak, katil olarak dahi itham edildik” diyebiliyor. Sizin yobaz olduğunuzu öz evladınız söyledi! Net bir şekilde Enes’in bu talihsiz kararından sorumlusunuz. Enes istemediği halde tıp seçmiş. Defalarca istemediğini söylediği halde cemaat yurduna gönderilmiş. Enes’in hayatını ailesi karartmış! Şimdi de kız kardeşlerinin hayatını karartmaya devam ediyorlar. Çocuklar sizin malınız değil! Hele 18 yaşından sonra kim oluyorsunuz da çocuk adına karar vermeye devam ediyorsunuz?
Cemaat yurdu
Medreseye benzettiği cemaat yurtlarındaki günlük yaşamı Enes gayet net anlatıyor. Tam bir endoktrinasyon merkezi. Çocuk bilim öğrenmek için üniversiteye gidiyor ama dogmaların öğretildiği bir ortaçağ kurumu onun çok değerli zamanını çalıyor. Bu durumda tıp gibi ağır bir eğitimi alabilmesi zaten mümkün değil.
O yurdu finanse eden ve yöneten kişiler, Enes’i siz öldürdünüz.
Bu ülkede yaşayan herkesin yetkililerden hesap sorması gerek:
Bu kadar üniversite açarken yurtlar neden düşünülmedi?
Üniversite gençliği cemaatlerin kucağına bilerek itildi.
Yurtlar neden denetlenmedi?
Enes’i siz öldürdünüz!
Bu ülkenin özel sektörü, STK’ları, öğretmenleri, akademisyenleri… Enes’e yaşam umudu vermemiş olmaktan, kaygılarının onu çaresiz hissettirmesinden, hassas durumunu zamanında fark etmemiş olmaktan hepimiz sorumluyuz. Ailesinin baskısından kurtaramadık, cemaatin elinden alamadık. Enes’i biz öldürdük. İntihar kesinlikle bireysel bir konu değildir; toplumsaldır. Enes intihar ederek sadece pes etmedi, içinde bulunduğu şartlara baş kaldırdı. Ailesine, cemaate, din baskısına “yeter!” dedi; ailesinden, cemaatten intikam aldı. Bunların toplumda enine boyuna konuşulması gerekirken, muhafazakâr basın tartışmaya çalışanlara saldırıyor, protesto etmeye çalışan gençlere müdahale ediliyor ve içeriğe ulaşım engeli getiriliyor. Enes’i tekrar tekrar öldürüyorsunuz! Bir sonraki felaketi engellemeye çalışmak yerine sorun yokmuş gibi davranmak insana yakışmaz.
Hepimiz sorumluyuz!