Emre Özpeynirci
ÇEVREYİ DÜŞÜNMEYENİN Geleceği olmayacak
Tüm dünya iklim değişikliğinin yarattığı ve yaratacağı kayıpların önüne geçmek için sıfır emisyon hedefine kilitlenirken Türkiye bu konuda ne bir yol haritası hazırlıyor, ne de bir hazırlık yapıyor. Eğer çevreyi ve etkilerini düşünmemeye devam edersek ne yazık ki bir geleceğimiz olmayacak.
İKLİM değişikliğinin etkilerini ve acısını bu yıl meydana gelen orman yangınlarıyla derinden hissettik. Kuşkusuz iklim değişikliği sadece sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar, buzulların erimesi, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme gibi etkenlerle bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra bizler de ciddi risk altındayız. Yakından tecrübe ettiğimiz bu iklim değişikliklerin ana sebebi ise sera gazı emisyonlarında insan faaliyetleri sonucunda gözlenen artış. Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumlu olarak görülüyor.
PANDEMİDE
İLGİ ARTTI
İşte bu noktada Avrupa başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, ‘Yeşil mutabakat’ ve sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda birçok adım atılırken, bu konuda düzenlemeler hızla hayata geçiriliyor. Bunların en başında da otomotiv sektörünün fosil yakıtlı araçlardan hızla sıfır emisyona sahip elektrikli araçlara geçmesi yer alıyor. Avrupa, hem sert regülasyonlar hem de farkındalığı artırmak için verilen teşviklerle bu konuda hızlı yol alırken, Çin ve Amerika ise takip ediyor.
AVRUPA: Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey’in raporuna göre Avrupa’da katı emisyon hedefleri ve tüketiciler için cömert sübvansiyonlarla birlikte elektrikli araçlara ilgi pandemi döneminde hızla arttı. Avrupa’da bugün tüketicilerin yüzde 45’inden fazlası elektrikli araç almayı düşünürken, 2030 yılında toplam satışların yüzde 75’inin elektrikli olması öngörülüyor. 2035’te ise hedef tamamen sıfır emisyonlu araçlar.
ÇİN: Mutlak anlamda en büyük elektrikli araç pazarı olmaya devam edecek Çin’de 2030’da toplam otomobil satışlarının yüzde 70’inin elektrikli olması bekleniyor.
ABD: Avrupa ve Çin’in ardından Biden yönetimiyle yönünü sıfır emisyonlu araçlara çeviren ABD’de ise 2030 yılına kadar toplam satışların yüzde 65’inin elektrikli olması bekleniyor. Yani ABD’nin küçük bir gecikmeyle Avrupa ve Çin’i takip etmesi bekleniyor.
TÜRKİYE: Ülkemizde ise ne yazık ki, iklim değişiklikleri ve çevre konusunda harekete geçilmiş değil. Bu konuda ne bir yol haritası, ne bir regülasyon, ne de farkındalığı artıracak teşvikler var. Avrupa, sıfır emisyon hedefi doğrultusunda hem elektrikli araç yatırımlarına, hem de elektrikli araç alacaklara sübvansiyonlar sağlarken, Türkiye’de hükümet ne yazık ki vergi oranlarını artırıyor. İklim değişikliğinin etkilerini ve çevreyi bir yana bıraksak bile, Avrupa’ya göbeğinde bağlı Türkiye’de eğer elektrikli araçları teşvik etmez ve üretmezsek, ekonominin lokomotifi olan otomotiv ana sanayi kalmayacak. Ne zaman harekete geçeceğiz kim bilir?
24 giga batarya fabrikası haftada 15 bin şarj noktası
AVRUPA hemen hemen her marka elektrikli araç üretimine ağırlık verirken, 7 marka 2030 yılından itibaren sadece elektrikli üreteceğini şimdiden deklare etti. Bu bağlamda 2030’da Avrupa’da toplam otomobil satışlarının yüzde 75’inin elektrikli olması öngörülürken buna ulaşmak için de ciddi yatırımlar gerekiyor.
Elektrikli araçların batarya talebini karşılamak için 24 yeni giga batarya fabrikasının kurulması gerekiyor.
O zamana kadar 70 milyondan fazla elektrikli araç yollarda olacağı için her hafta 15 bin yeni şarj cihazına ihtiyaç duyulacak.
Elektrikli araç şarj talebini karşılamak için yenilenebilir elektrik üretiminin yüzde 5 artması gerekiyor.
Son olarak elektrikli araçlar şu anda üretim safhasında içten yanmalı araçlara göre yüzde 80 daha yüksek emisyona sahip olduğu için bunun düşürülmesi gerekiyor.
ElektrikLİ araç parçaları yüzde 52’ye ulaşacak
TÜRKİYE’de fabrikaları olan uluslararası otomotiv devleri bunun bilinciyle üretimlerini hızla elektrikliye çevirmek zorunda olduklarının farkında. Her ne kadar şu ana kadar bir tek Ford Otosan bu konuda yatırım yapsa da, diğerlerinin de buna hızla adapte olması gerekiyor. Aksi takdirde en büyük ihracat pazarları olan Avrupa’ya araç satamayacaklar. Ama ya desteğe ihtiyacı olan tedarik sanayisi ne yapacak. Bugün Avrupa’da üretimlerin içten yanmalı araçlardan elektrikliye kaymasıyla tedarikçiler de yönünü bu tarafa çevirdi. Ama Türkiye’de ana sanayi üretimlerini henüz elektrikliye çevirmediği için tedarik sanayi bu konuda tecrübesiz ve ne yapacağını bilemiyor. McKinsey’in raporuna göre Avrupa’da 2030’da elektrikli araçlar için gereken kritik parçaların oranı % 26’dan 52’ye çıkarken, içten yanmalı araç parçalarının oranı ise % 26’dan 11’e kadar inecek. Koltuk, lastik, klima gibi sabit parçaların oranı bile bu süreçte % 48’den 37’ye inecek. Bu Türkiye’de tedarik sanayisi için ciddi uyarı niteliğinde. Ayakta kalmak ve ihracatlarına devam etmek istiyorlarsa hızla dönüşmek zorundalar. TAYSAD Başkanı Albert Saydam’ın, “Bu büyüklüğü korumak için değişmek zorundayız. Yoksa geleceğimiz karanlık” yorumu da durumu özetliyor.