Mutlu Hesapçı
Çakallar, yedinci kez sinemada!
Yapımını SugarWorkz-TAFF Pictures’ın üstlendiği, yönetmenliğini Murat Şeker’in yaptığı ‘Çakallarla Dans 7’ gişede zirveye yerleşti. Türk sinema tarihinin en uzun soluklu serilerinden biri olan ve 2010 yapımı ilk filmden bu yana rekorlara imza atan ‘Çakallarla Dans’, yedinci filmi ile geçtiğimiz cuma günü vizyona girdi. İlk hafta sonu 173.851 seyirci ile büyük bir başarıya ulaşan ve sinemaların yüzünü güldüren ‘Çakallarla Dans 7’ vizyondaki ilk haftasında 258.765 seyirci ile en çok izlenen film oldu. Çakallar, yıllardır sürdürdüğü başarısına bir yenisini daha ekleyerek yerli sinemaya can suyu oldu.
Galada izlediğim filmi Murat Şeker ve Didem Balçın ile konuştum.
Murat Şeker; “Bir şeyi tutturmak o kadar kolay değil”
‘Çakallarla Dans 7’ galasındayız. Heyecanlı mısın? Neler hissediyorsun?
Bir gerginlik var tabii... Kalabalık, eş dost, düğün gibi bir şey. Herkes mutlu ayrılsın istiyorum. Bir an önce vizyon heyecanını yaşayalım.
“14 YIL ÖNCEYDİ İLK FİLM”
Peki, buraya kadar, yani 7’ye kadar gelmeyi hayal ediyor muydun? Yola çıkarken ki hislerinle şu an hissettiklerin arasında neler değişti?
Bu şey gibi; John Lennon’un “Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerden ibarettir” sözünün tipik örneğini yaşıyoruz. Çünkü 14 yıl önceydi ilk filmi yaptığımızda. Tamam… Biz de bir devam filmi yaparız diye hissetmiştik setteyken…
Devam dediğin iki olur, üç olur... Bilemedin dört olur, beş olur.
Altı ne? Yedi ne? Ama bir yandan da şöyle bir şey oluyor; Zamana dayanıklı bir seriye imza atınca, yıllar içerisinde başka bir saygı ve sevgi görmeye başlıyorsun. Kendin de o zaman farkına varıyorsun. Bir yandan aynı şeyi bir tutturmuş gidiyor görünse de bir şeyi tutturmak da o kadar kolay değil. Yedincisini yapıyoruz.
“TÜRK SİNEMA TARİHİNE GEÇTİK”
Türkiye'de örneği var mı?
Kalabalık oyunculuk, aynı ekip biz varız. Şahan'ın yaptığı, Cem'in yaptığı başka şey. O da bir seri ama orada one man şov var. Tek adam şovu. Biz bayağı tiyatrocu oyuncularla bir fikir üzerinde bir konsept film yapıyoruz, işte bu ilk. Hababam Sınıf’ları var ama orada da kadro değişiyor zaten onlar da yedi tane değil. Başrol oyuncularında büyük kopuşlar var. O yüzden aslında Türk sinema tarihine geçmiş durumdayız şu an.
“UÇUK KAÇIK KOMEDİ KONSEPTİNİ SEVİYORUZ”
Hadi ikiyi yapalımdan sonra... Hadi yediyi yapalım nasıl oluyor?
Zaman içerisinde oluşan bir şey. Hep üçte bitiririz diyorduk. Üçte, iki milyona yakın seyirci yaptık. Bir kere salon sahiplerinden, yapımcı ortaklarımızdan falan piyasa baskısı oluyor. Yapmam artık, biz başka film yapacağız diyoruz. Aralarda başka filmler de yapıyoruz. Ama iki yıl geçiyor “hadi yapalım” diyoruz. Bir kere biz uçuk kaçık komedi konseptini ekip olarak seviyoruz. Özlüyorsun. Sıfırdan da bir şey yapılabilir. O sıfırdan bir şey yapmada kendini tekrar etme ihtimalin olduğu için yapılmışı var zaten. Biz bizim seriye devam edelim diyoruz.
Ama bu ekiple başka bir film yapmadık, aynı ekiple yeni başka bir maceraya atılmayı da planlıyoruz.
“EN YÜKSEK GİŞE ÇAKALLARLA DANS 3”
En yüksek gişe hangisiydi?
‘Çakallar Dans 3’ Avrupa ile beraber, Azerbaycan da dâhil yaklaşık iki milyon sınırına dayandı.
Bütün filmlerin ortalama gişe rakamı ne peki?
Bir buçuk milyon ekseninde diyebiliriz. Yani bir dört yüz, bir beş yüz.
‘Çakallarla Dans 6’ kaç yapmıştı?
Dokuz yüz bin.
Herhalde gişede iyi bir rakam kabul ettiğiniz için mi yediyi çektiniz, bu bir cesaret mi?
Şöyle, altıncısı 2022’de pandemiden sonraki ilk filmdi. Dolayısıyla millet sinemaya gitmeye korkuyordu ona rağmen dokuz yüz bin yaptı. Şimdiki bir buçuk milyon demek aslında bu rakam. Pandemiden sonraki ilk gişeyi açan film bizdik. Başka filmler çıkmıştı ama en yüksek rakam bizdeydi. İnsanlar sinemaya gitmeye çekiniyordu. ‘Çakallarla Dans 6’ ile o zincir, o algı kırılmıştı. Şimdi Çakallarla Dans 7'de de bu ekonomik krizin iyice kendini hissettirdiği dönemde salon sahipleri, tüm sinema camiası bizden bir performans bekliyor. Yani bu sefer Türk sinemasının bir varoluş problemine girme ihtimali var.
“YA TUTARSA DİYE FİLM YAPILIYOR”
Çok fazla Türk filmi vizyona giriyor fakat hemen kalkıyor. Ekonomik kriz var ve sinemaları boş bırakarak da etkisini çok gösteriyor. İnsanlar sinemaya neden gitmiyor? Sebebi çok ama net değil. Sizin izlenme oranınıza göre belki tam sorunu da tespit edecekler diye düşünüyorum. Sizin filmden beklenti büyük, ne dersin?
Toplamda bir heyecan yaratma, bu filme gidilir durumu hala var. Ama niteliksiz çok sayıda film vizyona giriyor, “ya tutarsa” diye film yapılıyor. Bu seyircide negatif bir algı yaratıyor. Para harcamadan, fazla özenmeden yapılan filmler var. Biz prodüksiyona yeterli miktarda hep optimum bütçe ayırıyoruz. Emek sarf ediyoruz. Görüntü kalitemiz, sesimiz, seçtiğimiz müzikler hep iyi. Bir başarı kolay olmuyor. Sinemasal bir tat hep var. Çakallara Dans’ın bir sırrı; neticede ben burada mütevazı davranmak istemiyorum. Ben entelektüel birisiyim, sinema anlamında yaptığım işlerde halkımızla bir dil kurabilecek şekilde sinema yapıyorum. Çünkü şunu biliyorum; Sadece belli bir zümreye yönelik, sinematografisi çok iyi olan ama toplumun görsel kodlarında bizden olmayan, yabancı hissettireceği kadrajlar ve mizansenler yapmamaya çalışıyorum. Bu çok çok önemli. Dolayısıyla bu 60'lar, 70'ler kuşağı dediğimiz ustalar hepsi benim okuldan hocam. Onların yaptıklarının devamı niteliğinde bir film dili geliştirmeye çalışıyorum. Bunu da kendi adıma becerdiğimi söyleyebilirim. Artık bir Murat Şeker filmi diye bir şey oluşmuş durumda. Tabii bu da kolay olmuyor. Yapmaya çalıştığımız şeyin ortak akla ve toplumsal bilinçaltına hitap etmesi gerekiyor. Çok egzantrik ve çok kişisel olmaması gerekiyor. Bu da başka bir kuyumcu, ince tartısı.
“SOSYOLOJİK BİR FENOMEN”
Sen aralarda başka filmlerde yaptın ama onlar çok izlenmedi, peki ‘Çakallarla Dans’ serisi neden bu kadar çok izleniyor?
‘Çakallarla Dans’ bir fenomen, sosyolojik bir fenomen artık. Neden fenomen oldu? Niye bu kadar çok hakikaten izliyorlar, seviyorlar? Çünkü çok müdanasız bir proje. Filtreleri çok az.
Ancak böyle mahkemelerde sürünmeyelim noktasında bir ince çizgisi var. O da toplumun hoşuna gidiyor. Dilinin ucuna geleni yani düşündüklerini, söyleyemediklerini söylüyoruz.
Orada küfürse küfür, itirazsa itiraz. Bu film şimdi şöyle başlıyor; Artık mesele Çakallarla Dans etmekle değil, zamlarla dans edebilmekte. İlk cümlesi zam, zam, zam diye başlıyor.
Peki, kahramanlarımız bu seferki hikâyesinde neler yapıyor? Kadroda aynı kişiler var ama eksilen bir kişi var.
Şöyle yine işsiz güçsüz bizimkiler. Bu sefer İzmir'de bir güzellik yarışması projesine ekip aranıyor, lojistiğini getirini götürünü yapsın diye. O teklif de Toygan Avanoğlu'nun canlandırdığı Mahmut karakterinden geliyor. Köfte Necmi'nin askerlik arkadaşı Mahmut. Toygan danışman olarak Diren Polatoğulları’nın canlandırdığı mafya babası Kral Mustafa adına çalışıyor. Aslında orada başka bir tezgâh var. Güzellik yarışması tezgâhıyla karanlık işler, kaçakçılık mevzusu var. Rojda Demirer bu filmde, o da Kral Mustafa’nın uğruna olayla çıkarttığı güzel kadın Nalan rolünde. Ayrıca Ege Kökenli var ekipte. Bizimkilerin başına İzmir'de çeşitli olaylar geliyor ve işler karışıyor. İlker Ayrık yok ama var. Senaryo gereği Servet'imiz Stuttgart’a gidiyor.
NEDEN İLKER AYRIK YOK?
Bir yere gitmesi açık kapı demek peki, Servet dönecek mi?
Açık kapı demek. Çakallarla Dans 8’de bir şey yaparız belki. Almanya'da çekeriz belli mi?
Neden İlker Ayrık yani Servet yok?
Zamanlamamız tutmadı. Hani hep diyordunuz ya bu kadar iyi oyuncuyu, başrol oyuncusunu nasıl bir araya getiriyorsunuz? Bu sefer nazar değdi, olmadı. Ama filmi izleyince anlayacaksınız zaten Servet içimizde.
“BİR MAFYA HİKÂYESİ”
Zamlarla başlayan bir dert var ama daha başka hangi göndermeler var, dert edindiğiniz neler var?
Murat Ağırel'in Havala, Timur Soykan'ın Baron İstilası kitabını okuyan herkes, onları okumasa da aslında, Türkiye'nin en büyük sorununun ne olduğunu biliyor. Bir toplumsal çürüme ve mafyaların cirit attığı bir ülkeye dönüşmüş durumdayız. Zaten bizim asıl perde arkasına koyduğumuz mesele de bu. Aslında bu yedi bir mafya hikâyesi.
Peki, gişedeki beklenti nedir?
Çakallar 6'yı geçmek. Kaçtı o 900 bin. Ekonomi kriz var ama Türkiye'de bitmiyor zaten.
“ALLAH HERKESE DİDEM GİBİ BİR ARKADAŞ NASİP ETSİN”
Didem Balçın’ı ayrıca sormak isterim çünkü senin dışında onunla da röportaj yapacağım. Kulaklarını çınlatalım mı?
Allah herkese Didem gibi bir arkadaş nasip etsin. Hem insan olarak çok iyi, hem de her şeyi çözen biri elim ayağım derler ya. Ben çözüm üretici bir insanımdır ama arada Didem'e ya diyorum şunu nasıl yaparız diyorum yarım saatte çözüyor. Oyunculuğunu, benim anlatmama gerek yok. Zaten yaptığı işlerden belli. Balkanlardan Orta Asya'ya kadar nam sahibi bir oyuncudur. Sadece Çakallarla Dans’ın Fatma'sı değildir. O yüzden gurur duyuyorum onunla.
Fatma, Servet’siz kaldı ama nasıl oldu bu durum?
Evet, Servet yok ama Servet’sizlik Fatma'yı daha da dişli hale getiriyor. Dolayısıyla aslında filmin gizli başrolü bu filmde Fatma. Erkeklerle film yapıyorum ama kadın hareketini destekliyoruz. Zaten filmde de anlayacaksınız, doğru bir denge kurduğumuzu düşünüyorum.
Didem Balçın; “Seyircide bir karşılığı var ki yedinciye gelindi”
Evet, hayırlı olsun 7 geldi. Aklınıza gelir miydi?
Aslında bana da garip geliyor. Biri çektiğimizde ikiyi çekeceğimizi düşünmüyorduk. İkiyi çekerken üçü düşünmüyorduk… Ama böyle böyle yediye ulaşınca. İlk filme bakıyorum 2009 dan beri beraber çalışıyoruz. Bence inanılmaz bir başarı. Ve çok sağlam bir dostluk oluştu. Her bir araya geldiğimizde sanki dün ayrılmışız gibi yeniden başladık. Harika bir ekip.
Peki, ayırt edebilmek çok zor ama hangisi desem?
Birinci film benim için çok özel. Hepsi çok özel ama birinci filmde izleyici hiç görmedikleri bir çok tiyatro oyuncusunu bir arada, beklemedikleri çok sıcak ve gerçekten empati kurabildikleri hikaye içerisinde kendilerini buldular. O yüzden ilk film çok özeldi. 3. film de güzeldi. Güzel bitti. Tadı damağımızda kalmıştı. Şimdi bir de bu yedinci filmin senaryosunu okuduğumda öyle hissettim. Yani diğer altı filmde de oynarken ufak tefek bir şeyler katıyordum. Fakat yedincide senaryo o kadar iyi ve tadındaydı ki, senaryo tamamen oyuncuya hizmet eden bir film oldu. Çıkan sonucu heyecanla bekliyorum.
“SEYİRCİ DEVAMI GELSİN İSTİYOR”
Çok uzun bir süre geçti. Hayatlar değişti. Hem kişisel hem toplumsal birçok değişim yaşandı. Ve siz hala devam ediyorsunuz bu yolculuğa. Sizce seyirci neden hala talep ediyor ve seviyor?
Şöyle düşünün; Seyirci bir şeyi seviyor, tatmin oluyor ve devamı gelsin istiyor. Bu dizilerde de çok var. Mesela sevdikleri işler kaldırılınca çok üzülüyorlar. Çünkü merak ediyorlar. Çakallarla Dans da böyle. Birinciyi izlediler, çok sevdiler ve devamı gelsin istediler. Tabii ki bunun bir çok başka nedeni de var; Herkesin tiyatro oyuncusu olması, herkesin işini ciddiyetle yapması, senaryonun insanların empati kurabildiği insansı bir tarafı olması gibi. Bir de bu iş çok şanslı doğdu. Ve öyle de yürüdü. Tabii ki şansı destekleyen şeyler de var. Senaryo ekip her şey birbirini tamamlıyor. Evet, her yönden şanslıydık. Her biri ayrı bir filmde başrol olabilecek yetenekte dört erkek oyuncuyu bir araya getiriyorsunuz, hiç birini diğerinin önüne çıkarmadan eşit dağılımlı bir rol paylaşımı yapıyorsunuz senaryoda. Üstüne bir kadın karakteri onların yanına bir ana karakter olarak getiriyorsunuz ve her şey kaynaşıyor. Bence işin şansı en başta bu dört adamın bu rolleri kabul etmesi.
Peki, şu da güzel değil mi? Dört erkek karakter yanında tek kadın karakter olmak?
O da bir şans ama. Çünkü ilk filmde vardı sevgililer, eşler... Ama Fatma kaldı öyle... O da bir şans. O da benim şansım.
Fatma ‘Çakallarla Dans 7’ de ne yapıyor? Kocasız. Onu biliyoruz.
Kocasız iyice çığırından çıkıyor Fatma. Genelde amaçlarına ulaşmak için kocasını yönlendiren Fatma’yı şimdi yolunda yalnız ilerlerken görüyoruz. O yüzden biraz daha farklı bir Fatma bekliyor bizi.
“BU FİLMDE FATMA DAHA TEK BAŞINA”
Buradaki hikâyesi nasıl Fatma’nın?
Diğer filmlerde Fatma’nın cinselliği, kocasıyla ilişkisi, kocasını sürekli dürterek amaçlarına ulaşması vardı. Bu filmde Fatma daha tek başına ve iki tarafın da nabzını tutan, herkesi idare edebilecek konuma gelen ve en sonunda da ne olursa olsun kendini temize çıkartabilecek bir Fatma görüyoruz. O yüzden her karakterle sahnesi var. Bakalım ben de heyecanla bekliyorum Fatma neler yapacak?
Diğer filmlerde Fatma’nın hep güzel hayalleri vardı. Zengin olmak gibi, güzel umutlu ve pozitif bir hikâyesi vardı. Burada nasıl?
Aynı devam ediyor. Fatma hep pozitif hep bir voleyi vurmak sevdasında. Hep bu sefer oldu, bu sefer başardım umudunda. Aslında parayı da görmedi değil ama bir türlü kalıcı olamadı refahı. Ama kalıcı olsa da Fatma Fatmalığından çıkar, onun o çabası, hayallerinin peşinden koşması komik olan.
Son dönemde çok fazla film vizyona giriyor. Kimi başarılı oluyor gişede, çoğu olamıyor. Bu noktada daha önce gişe başarısı olan bir ‘Çakallarla Dans 7’ var önümüzde. Bu konuda düşünceniz, beklentiniz ne?
Aslında pandemi sonrasında seyircinin salonlara dönüşü tiyatroda olduğu gibi sinemada olmadı. Tiyatroda bir fiziki bir arada olma durumu varken sinema seyircisinin alışkanlıkları değişti. Seyircide bir nasıl olsa bir kaç ay sonra evimde izlerim düşüncesi oluştu. Fakat bu şöyle bir şey; insanların sosyalleşmesi hep yemek üzerinde. Bir sinema sosyalleşmesi alışkanlığını kaybettik. Şu bir gerçek ki küçücük bir ekranda evde seyretmekle bir filmi o büyük karanlık salonda o ambiyans ve ses koşullarında kocaman perdede izlemek asla aynı şey değil. Ben çok isterim ki seyirci filmlere gerekli ilgiyi göstersin. Çünkü o kadar emek ve masraf var ki.
Peki, sizin var olagelen bir seyirciniz var, hemen pandemi sonrasında bile bir milyona yaklaşan bir seyirciye ulaştınız daha önce. Bu anlamda umutlu musunuz?
Açıkçası bu serinin her filminde hep bir öngörümüz oldu. Ama inanın seyircinin davranışı o kadar değişti ki. Artık herhangi bir dizi ya da film için bu tutar ya da tutmaz diyemiyorum. Son dönemde birçok kere tutar dediğimiz işler kısa sürede kalktı. Hiç şans vermediğimiz işler başarıya ulaştı ki... İnanın bir şey diyemiyorum. Göreceğiz. Bakalım. Fakat şöyle bir şey var; Seyircide bir karşılığı var ki yedinciye gelindi, evet bunu sokakta da görebiliyorum. İnsanlar yenisi ne zaman çıkacak sorularıyla beklentilerini belli ediyorlar. Gönül ister ki bu beklentinin karşılığını alalım.
“BENİM ÇOK ÖNEMSEDİĞİM BİR FİLM”
Eşiniz de oynamış filmde.
Evet. Ablam da oynadı. Hatta diyebilirim filmdeki bütün yeni oyuncular benim arkadaşım. Filmde bir jüri kuruluyor ve bu jüri ünlülerden olmasın istendi. Murat Şeker’e sordum; eşim Can olur mu bir hatıra kalsın bize de, sonra ablam dahil oldu. Eski Türkiye güzeli olarak tacı devretti. Benim çok önemsediğim bir film Çakallarla Dans. Yapım şirketi ailem gibi. Yakınlarımın bu filmde olmaları benim için belki otuz sene sonra çocuğuma izleteceğim unutulmaz eşsiz bir anı oldu.
“HÜLYA BANA ÇOK DESTEK OLDU”
Peki, en başa dönersek Hülya Şeker sizi nasıl düşünmüş bu role?
Benim o dönem bir kek reklamım vardı. Beni orada görmüş ve “bu kızın oynamasını istiyorum, bence çok güzel olacak” demiş. Ekipten hiç kimseyi tanımıyordum. Ben senaryonun ilk 20 sayfasını okudum, zaten oyuncuları da duyunca “çok isterim” dedim. Ben Ankara’dan yeni gelmiştim. Filmin diğer oyuncuları bana göre çok ünlü çok deneyimli insanlar. Tedirgindim beni beğenirler mi, yapabilir miyim diye... Hülya bana çok destek oldu.
İlkersiz yani kocasız olmak nasıldı bu sefer? İlker Ayrık’ın bu filmde bir yere gönderildiğini biliyoruz, umarım bir sonrakine gelir diyelim.
İlker benim bu filmdeki Fatma olmamda çok büyük katkısı olan bir oyuncu. Fatma onun sayesinde, Servet sayesinde oldu. Fatma’nın (Didem’in) olduğu yerde Servet de (İlker de) var her zaman. O yüzden İlker’i bu filmden ayrı bir yere koymak istemiyorum. Belki bir dahaki filmin hikâyesi sadece Fatma ve Servet üzerine kurulur kim bilir?