Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

ÇADIRDAKİ SECCADE…

Futbol hiçbir zaman bir topun arkasındaki 22 adamın hakem yoluyla engellenmesine rağmen meşin yuvarlağın ağlarla buluşmasına sevinilen bir yarışma değildir.

Futbol hayatın tam da kendisidir. Benim memleketimde, aşkıma bağlayın, en çok siyah beyaz atar o hayatın gerçeğidir. Kahkahası da vardır, gülmesi de delirmesi de vardır hıçkıra hıçkıra ağlaması da. Çok hıçkıra hıçkıra ağlamışımdır o kutsal yerde, çevresinde. Mutluluktan da acının en hasından da.

Dün yine ağladık. Önce için için sonra bağıra çağıra.

Beşiktaş tribününün asil insanlarının duyarlılıklarını yinelememe gerek yok. Bilen bilir gören görür, gözü görmeyenlere gözlük tavsiye edecek yaşım çoktan geçti. “Hekime git” der geçerim, itiraz edene de.

Yaşadığımız acılar, sarılmayan yaralarımız. Maç günü diye uyanıyoruz sabaha depremzedelerden utana sıkıla. Oyuncaklar toplanmış, çocuklar gülsün diye.

Bir haberle başlıyoruz. Kızılay soğuktan inim inim inleyen, ‘çadır çadır’ diye devlet daireleri önünde nöbet tutanları, gözü yaşlı bebeleri, kimsesiz kalmış dedeleri, nineleri, eşini, çocuğunu kaybetmiş anneleri babaları ne işitmiş ne de görmüş.

Telefonu meşgul çalan sayın Kızılay meğer çadır satıyormuş.

Siz ne kadar utanmaz oldunuz? Ne kadar vicdansız ne kadar ürkütücüsünüz? Siz ne kadar kötüsünüz?

Kendinizi peygamber filan mı sanıyorsunuz? Bu lafı ederken ben peygamberimizden utanıyorum. Utanmadan geniş çadırınızdan seccadenizin fotoğrafını yayınlıyorsunuz bir de.

Hepimizin Tanrı inancı var. Ben kendi Allah’ıma sesleneyim. Gazaplardan gazaplara yetiştirsin sizi. Yediğiniz haltı kutsallarımızla örtmeye çalıştığınız için.

Başında olduğunuz Kızılay’ın çadırının üstünde “Parayla satılmaz” yazar. Lüks cipiniz dururken çadırdan peygamber odasında yatmanıza da hakkım helal değil. İki cihan. O çadır belki 20 kişiyi üşümekten alıkoyardı. Şuursuzluk budur ama. Seccade ile kandıracaksınız bizi. Paraları saydıktan sonra mı kılıyorsunuz namazı?

Yardım bekleyenlerin, soğukta ‘devlet, Kızılay gelir’ birazdan diye umut edenlerin, yardım yetişmediğinden hayatını kaybedenlerin, sakat kalanların hesabını umarım hem bu dünyada hem ahirette verirsiniz.

Müsabaka kimsenin umurunda değildi. Maç başlamadan hükümeti istifaya davet eden Beşiktaş tribünleri, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin protestolara dikkat çekerek maçların seyircisiz oynanmasını önerecek kadar el arttırması, deprem bölgesinden dönen AFAD personelinin eller çatlarcasına alkışlanması, 4. dakika 17. saniyede, “Bu oyuncak senin arkadaşım” sloganlarıyla binlerce oyuncağın yeşil zeminle buluşması, Cenk’in gözyaşları, Şenol Güneş’in “Acımız var! kalp çırpınıyor ama beden gitmiyor…” sözleri müsabakaya dikkat bırakır mı?

AFAD Başkanı 44 bin 374 kişinin hayatını kaybettiğini söylüyordu saat 18.23 itibarıyla. Kırkdörtbinüçyüzyetmişdört can ayrıldı aramızdan. Yaralılardan bahis yok.

Kimin yeri doldurulur, kim yeniden katılır aramıza? Geride toz içindeki albümler, toprakla dolu gözler, üşünmesin diye dokunan ama kefen olan battaniyeler…

Ne kadar yazsam az…

Müsabaka 0-0 sona erdi. Ne olmuş? Beşiktaş bu sene şampiyonluk yarışına veda etmiş. Üzülelim mi, üzülelim ama üzülecek daha önemli meseleler var.

Ahlak gibi vicdan gibi utanma gibi edep gibi haysiyet gibi…

Başkaları adına utanmak da en acısı…

Tam bunları yazarken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kulüp üyeliğinden istifa ettiği haberi düştü önüme. Hayırlısı.

Bir başkadır Beşiktaş.

Biz onu bir günlüğüne zaten sevmedik tabutumuzun üstünde hayal ederiz ay yıldızlı armasını.

Bizim daha önemli meselelerimiz var. Çadırdaki seccade ile kandırmak, kandırılmak gibi.

Utanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi