Kerem Kırçuval
BERBAT BİR DERBİ
Rachid’in füzesi direkte patlamasaydı Beşiktaş müsabakaya neredeyse önde başlayacaktı.
Maça Beşiktaş daha konsantre idi. Fenerbahçe seyircisinin stattaki çokluğu, Beşiktaş’tan ziyade sarı lacivertlilere baskı gibiydi.
Önder Karaveli’nin hem beyefendi hem sakin açıklamaları dakikaları geçmek bilmeyen maç öncesi ilaç gibiydi. Zira ilk dakikalar gösterdi ki dersine iyi çalışmış.
Henüz 10 dakika geçmedi bu kez Larin kafasına düşen kısmeti reddetti.
Ama dört dakika geçmedi, maçın orta düdüğü, “olaya ben nasıl damga vurabilirim, tüm yayınlarda, gazetelerde benden söz edilmesini sağlayabilir, taraftarlar arasındaki kızgınlığı nasıl arttırabilirim” diye devreye girdi.
Uydurduğu penaltı ile maçın ritmini de çaldı, adaletini de. Evet söz edilecek, bak ediliyor. Adaletsiz, berbat biri olarak.
Fenerbahçe, uyduruk bir penaltıyla öne geçti. Beşiktaş bırakmadı. Josef büyük maçların oyuncusu. Önündeki adamların hepsine ders verdi. “Top önüne gelince vuracaksın arkadaş” dedi. Vurdu, beraberliği getirdi.
Fenerbahçe tribünü hiç olmadığı kadar küfre hizmet etti. İşin tuhaf yanı, yayıncı kuruluş bunu işitelim diye çaba sarf etti.
Herkes ayıp etti. Bu ayıp o stattakilerle kalsın. Özellikle Süleyman Bey’e edilen küfürleri bağıra bağıra söyleyenlere misliyle iade ediyorum.
Mesut Özil gibi İngiltere görmüş, Alman Milli Takımı’nda forma ıslatmış bir adamın, Necip Uysal’ı sakatlayıp oyundan çıkarmasına ne kart çıktı ne de uyarı. “Ayıp ediyorsun oğlum” diyeni tribünde dövdüler.
Vida denen adam öyle güzel bir hata yaptı ki, hakemi bile temize çekti. Fenerbahçe’nin ikinci golü tertemizdi. Futbolu hatırlattı bize ama Vida’nın gevşek oyunu yine düşündürdü.
İlk yarı görüntü, daha çok topa sahip olan, daha çok doğru ve olumlu pas yapan Beşiktaş’ın iştahı bu maçı Fener alamaz yönündeydi.
Maçı izlemeyip küfürlerle meşgul olanların yüzlerindeki ifade beraberliğin iyi sonuç olduğu yönündeydi.
Ama soyunma odasına önde gitti Fenerbahçe. Önder Bey’e saygım sonsuz ama bu maçta kenarda Sergen Yalçın olmalıydı.
İkinci yarıya gelirsek, Beşiktaş ilk yarı verimsiz görünen Can’ın yerine kaptanı Oğuzhan Özyakup’u oyuna alarak ilk hamlesini yaptı.
Fener oyun sistemini değiştirmedi. Szalai Fener’in gizli kahramanıydı. Rosier ve Josef ise Beşiktaş’ın askerleri.
Ama gün meğer Josef’in günüymüş. Disiplini, oyunu okuması fark yarattı.
Fenerbahçe oyuncu tercihlerinin kurbanı oldu. Seyircisinin baskısına yenildi.
Josef’in 59’da attığı gol, ‘Maç Beşiktaş’a dönüyor’ dedirtti. Önder Hoca hiç korkmadı, adımlarını bilerek attı. Belki Güven tercihini biraz erkene alabilirdi ama bu eleştiri değil. Oğuzhan’ın böyle oynamasını özlemişiz örneğin. İleriye doğru.
Fenerbahçe için kritik bu maç, hakeme rağmen kaybedilmedi. Beşiktaş’ın hayatı toparlamaya ihtiyacı var ve Önder Hoca tüm bunlar için nefis bir fırsat.
Yakınmak adına söylemiyorum ama bu kadar standardı olmayan hakemler, ayarsız spikerler, misal kibirli Yalçın Çetin, Türk futboluna kan doğruyor.
Yapmayın. Ayıp.
Ekmek yiyorsunuz bu harika oyundan.
Bıyık altından güldüğünüz o küfürleri size gönderiyorum. Geçinirsiniz bir süre.
Futbol adına şahane olmayan ama adaletsiz bir gece geçirdik yine.
Beşiktaş’ın puanları çalındı.
Çalınan puanlar kimsenin hayrına olmaz. Bilin. Ah var ah.