Mine Uzun
Ben Borsacıyım
Son günlerde birçok farklı şehirde İnfo Yatırımın düzenlediği “Yatırımcı Buluşmaları” etkinliklerine katıldım. Çok yoğun ilginin olduğu bu etkinliklerden birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum bugün sizlerle.
Her şeyden önce gelen sorular neredeyse hep aynı. Yatırımcıların çoğu yeni yatırımcı. Yani son bir iki yılda borsada yatırım yapmaya karar vermiş.
Ama güzel ülkemde her alanda olduğu gibi burada da aynı yanılgıya düşülmüş. İki şarkı söyleyenin, birkaç dakikalığına figüranlık yapanın sanatçı olması, üç beş satır karalayanın yazar olması gibi iki hisse senedi alan da kendini “Borsacı” olarak görmeye başlamış. Genellemiyorum elbette ama istatistiklere girecek kadar çok sayıda böyle yatırımcı var.
Bu durum sert piyasa hareketlerinde bu tarz yatırımcıların çok ciddi kayıplarla karşılaşmalarına neden oluyor. Piyasanın yönünün yukarı bir trend içinde olduğu zamanlarda borsaya ilgileri başlayan bu yatırımcılar borsanın düşme olasılığını hiç düşünmemiş, borsayı hep kazandıracak bir mecra olarak görmüşler. Karın zararla kardeş olduğunu bu vesile ile öğrenmişler. Her etkinlikte, her yayınımda, bu konu ile ilgili her yazımda ısrarla üzerinde durduğum bir konuyu tekrarlayayım. Bu yatırımcıların önemli bir çoğunluğu da öz sermayesinin haricinde kredi ile işlem yapmaya, kaldıraç kullanmaya başlamış. Piyasanın yönü terse dönünce taşıyamayacakları bu pozisyonlar için ya teminat tamamlamaları gerekmiş ya da resen satışlar gerçekleşmiş. Kazandıklarını veren anaparasını silen bile olmuş.
Bu yatırımcı buluşmaları benim için daha çok yatırımcılarla dertleşmek gibi. Son günlerde dinlediğim tüm hikayeler maalesef aynı. Arkadaşından duyan, berberinden tüyo alan koşmuş borsaya. Arkadaşım paranı ne yapıyorsun? “Borsa oynuyorum” oynamayacaksın işte! Burası oyun yeri değil. Ne aldın? “XYZ”. Ne iş yapar şirket? “Bilmiyorum”. Finansallarına baktın mı? “Finansal derken?” Böyle böyle uzayıp gidiyor muhabbet. Son sorular genellikle efsane oluyor. Bu endeks nereden döner? Ne alalım? Ne zaman satalım? Ya da bir hisse senedini alan yatırımcı kararının doğru olduğunu size teyit ettirmeye çalışıyor.
Yatırımcı buluşmalarında değil belki ama sokakta çok denk geldiğimiz birkaç düşünceyi de paylaşmak isterim. Hadi ben de bugün sizinle dertleşmiş olayım. Diyor ki bir arkadaş diğerine: Bir kademe be abi, her gün bir kademe yakalasan. Yakalayamaz mısın ya? Bir kademe diyorum sadece… Olmuyor işte o bir kademe bir türlü yakalanmıyor…
İşten ayrılmış bir arkadaşından bahsediyordu geçenlerde bir dostum. Diyor ki ben dertleniyorum n’aptın? “İş buldun mu?” diye soruyorum. Meğer arkadaşımın umuru değilmiş, ne yapıyorsun diye soruyorum. Almış tazminatı borsaya koymuş. Bugüne kadar boşu boşuna çalışmışım diyor. Ahhhh be güzel kardeşim öyle de olmuyor işte!
Hadi son olarak gelelim sadede…
Bana sorarsanız bir süre daha vatandaşın borsaya olan ilgisi devam edecek. Çünkü enflasyon karşısında tasarruflar ezilmeye devam edecek. Mevduat ile reel getiri elde etmek pek mümkün görünmüyor. Kur tarafında en azından seçime kadar herhangi bir oynama beklenmiyor. Tahvil vs. çok uzun vade kalıyor. Hızlıca paraya ulaşmak için en yakın seçenek borsa gibi duruyor. Bu arada hakkını da vermek lazım pek çok iyi şirketimiz, Türkiye hatta dünya ölçeğinde devlerimiz de bu piyasada işlem görüyor. Değerlerinin artması yatırımcısının yüzünü güldürmesi de pek mümkün. Pek çok uzmandan seçime kadar diye başlayan cümleler duyuyorsunuzdur.
Evet, seçime kadar borsanın önündeki yol açık görünüyor. Bu, seçimden sonra hava kararacak, yol kapanacak demek değil. Yurt dışı piyasalar tarafı da bizi destekleyecek. Seçime kadar diye başlıyoruz söze çünkü seçim sonucuna bağlı olarak yol belli olacak. Mevcut iktidar devam ederse bu para politikasıyla devam edecek. İktidar değişirse, Ortodoks politikalara dönülecek. Her iki koşulda da kartlar yeniden dağılacak ve yürünecek yol seçilecek. Borsa her iki koşulda da bana sorarsanız gözde kalmaya devam edecek.
Bu süreçte sektörel bazda analizler yapılmalı, hisseler dikkatli seçilmeli elbette. Temettü verimliliği yüksek şirketler radarımızda olmalı. Ve kuşkusuz yumurtalarımız aynı sepette durmamalı!