Kerem Kırçuval
BAY KEMAL’İN VASİYETİ
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM grup toplantısında vasiyetten söz etmesi, Türkiye’nin geldiği yeri anlatması açısından ibret verici.
2014 Nisan ayı başında grup toplantısına girmeye hazırlanırken Orhan Övet isimli saldırganın yumruklarına hedef olmuştu Kemal Bey. Düşünsenize meclis çatısı altında, partisinin grup toplantısını yaptığı salona gidilen koridorda yaşandı bu saldırı.
Kemal Kılıçdaroğlu 25 Ağustos 2016 tarihinde Şavşat’tan Artvin’e giderken konvoyuna da PKK füzeyle saldırmıştı hatırlayalım. Bu saldırıda Jandarma Er Fatih Çaybaşı şehit olmuş, iki mehmetçik yaralanmıştı. Saldırının büyümesi üzerine ana muhalefet lideri bir süre Şavşat Kaymakamlığı’nda bekletilmek zorunda kalmıştı.
Yine Kemal Kılıçdaroğlu bu saldırından üç yıldan az bir süre sonra bu kez Ankara’nın Çubuk ilçesinde terör örgütü PKK’nin şehit ettiği er Yener Çıkrıkçı’nın cenaze töreninde linç edilmek istenmişti. Organize olmuş grup Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in de gözleri önünde anayasal bir kurumun başındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nu öldürmeye çalışmıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu sınırlı sayıdaki koruması ve partililer kurtarmış, CHP lideri bir eve sığınmış ve tam iki saat mahsur kaldıktan sonra zırhlı araçla ilçeden çıkarılmıştı.
Türkiye’nin en önemli siyaset kurumlarından birinin başındaki isme yapılan saldırılardan Türkiye hiç ibret almadı. Nasıl olabilir Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın da olduğu yerde ana muhalefet liderinin iki saat mahsur kalması, kaldığı evin taşlanması, yakılması için slogan atılması?
Korkunç değil mi? Devlet mahsur bırakıldı orada devlet.
Ancak Salı günkü grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun her kelimesini özenle seçtiği hatta bu yüzden metinden okuduğu konuşma tarihidir. Unutulmamalıdır.
Zira Kılıçdaroğlu’nun tehditten söz etmesi öldürülmeyi göze aldığını vurgulayarak meydan okuması kimsenin görmezden gelemeyeceği, yok sayacağı, tavır gösteremeyeceği bir hadise değildir.
Bu iktidar döneminde çetelerin, mafya artıklarının uyuşturucu baronlarının ülkenin tam 418 milyar dolarını çaldığını söylüyor Kılıçdaroğlu. Bunu geri tahsil edeceğini duyurduktan sonra önce kendisiyle ilişki kurmak istediklerini ama kapıyı yüzlerine kapattığını anlatıyor. İkinci aşamada medyanın devreye sokulduğunu, satın alınan gazetecilerle, muhalefetten yana görünüp bunların değirmenine su taşıyan tiplerle operasyon çekildiğini vurguluyor Kılıçdaroğlu. Ama şu sözlerine özellikle dikkat çekmek gerek:
“Ve artık son aşamaya geldik: Silah ve suikast tehditleri. Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Yeni bir şey değil, uzun zamandır bu tehditler var.
Şimdi bu kürsüden, bu çetelere, bu mafyaya, bu paramiliter yapılara seslenmek istiyorum: Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüzde diz çöküp yaşamaktansa, ayakta ölmeyi tercih ederim.”
Ana muhalefetin silahtan, suikastten, tehditten söz etmesi, ölümü dahi göz aldığını açıklaması ve milletvekillerine vasiyetini duyurması sadece siyasetin, güvenlik güçlerinin değil bütün ahalinin de şapkayı önüne alıp düşünmesi gereken bir meseledir.
Çünkü bu sözler, CHP Lideri’nin yaşanınları bu kadar açık ve şeffaf bir şekilde milletiyle paylaşması o yüzden gidilen yer değil gelinen noktadır. Bu nokta hukuksuzluğun, kuralsızlığın, mafyanın, paramiliterlerin, uyuşturucu baronlarının ve suç örgütlerin cirit attığı tablodur.
Kemal Kılıçdaroğlu ölümü göze alarak “Kral çıplak” diye haykırmaktadır.