Erhan Erkut
Baraj tartışması
Önceden açıklanmış olan tercih döneminin bitimine (13 Ağustos) 2 gün kala Cumhurbaşkanımız bir açıklama yaparak tercih döneminin bir hafta uzatıldığını açıkladı. 10 Ağustos’ta da tercih için gereken barajların düşürülmesi gerektiğini “müjdeledi.” Bu açıklamadan bir gün önce de Sayın Bahçeli’nin barajın düşürülmesi çağrısı olmuştu. Bu çağrı ve açıklama, konu ile ilgisi olan olmayan birçokları tarafından hararetle tartışıldı. Baraj konusunun içine eğitim kalitesi, toplam kontenjanlar ve konunun politize edilmesi karıştırıldı. Bu yazıda bu konuları ayırabilmeyi hedefliyorum.
Ölçme,
Değerlendirme 101
Barajın amacı, üniversite okuma kapasitesi olmadığı düşünülen adayları elemektir. Yani aslında baraj, ülkemizde yıllardır yapılmayan ama yapılması şart olan lise bitirme sınavının görevini yapmaktadır. Eğer yıllar içinde verilen sınavlar standardize ediliyor ise (yani puanlar ortalaması hep aynı kalacak şekilde ayarlanıyor ise), sabit bir puan barajı uygulaması makuldür. Fakat eğer sınavların zorluk dereceleri farklı oluyor ise ve puanlar da standardize edilmiyor ise sabit puan barajı yanlıştır. Kolay bir sınavda birçok aday yüksek puan almış ise baraj yukarı çıkartılabilir, öte yandan zor bir sınavda birçok aday düşük puan almış ise baraj aşağı çekilebilir. Bu konuyu istatistikten anlayan kime sorsanız aynı cevabı alırsınız. “Geçme notu” sınavın zorluğuna göre ayarlanmalıdır.
Sayılar
Geçen seneki AYT sınavına doğru cevap ortalaması 100 üzerinden 46,2 iken bu sene bu ortalama (%36’lık bir düşüş ile) 29,6’ya düşmüştür. Bunun sonucu olarak da örneğin eşit ağırlık kategorisinde geçen yıl 842.000 aday 180 puanın üzerinde almış iken, bu yıl (%30’lük bir düşüş ile) sadece 588.000 aday 180 puanı geçebilmiştir. Bu yıl AYT barajı 180’den 170’e düşürüldüğünde bile eşit ağırlıkta barajı geçen aday sayısı ancak 760.000 olabilecektir. Ayrıca 170 ile 180 puan arasındaki adaylar sadece ikinci ek yerleştirmede tercih yapabilecekler. Geçen yıl barajın en baştan 170 olduğu ve bu barajı geçen neredeyse 1 milyon aday olduğu düşünülürse, bu yılki adaylara adil davranıldığını iddia etmek zordur.
Yüksek kontenjan
Hemen her yazımda hem üniversite sayımızın hem de toplam kontenjanın (tıp ve hukuk dahil olmak üzere) yüksek olduğunu yazdım. Bu ülkenin lisans programlarında 494.000 kontenjana ihtiyacı yok ve bu kadar mezunu istihdam edebilme kapasitesi de yok. Ayrıca birçok üniversitenin gerek altyapısı gerekse nitelikli öğretim üyesi sayısı gelişmiş ülke standartlarının epey altında. Yükseköğrenim sistemimiz siyasi nedenlerle gerçekleştirilen aşırı hızlı büyümeyi kaldıramadı. Küçülmeli. Fakat bu küçülmeyi kötü bir sınavın sonuçlarından yararlanarak ve adil olmayan bir şekilde faturayı bu yılın adaylarına keserek gerçekleştiremeyiz. Sistematik, planlı ve birkaç yıla yayılan bir küçülme gerekiyor.
Siyasilerin açıklamaları
Yükseköğrenimi ilgilendiren bir konuda siyasilerin açıklama yapmasını doğru bulmuyorum. Sonuçlar açıklanır açıklanmaz barajların düşürülmesi gerektiğini belirttim ve 2 Ağustos Gazete Pencere yazımda da bunu yazdım. Barajlar herhangi bir siyasi açıklama yaptığı için değil, düşürülmeleri doğru olduğu için düşürüldü. Ayrıca barajın düşürülmesi oldukça uzun bir çalışma gerektirir ve bir açıklamadan hemen sonra yapılamaz. Barajın düşürüleceğini öğrenip gençlere hoş görünmek için düşürülmesini talep etmeyi de, istatistiksel olarak belki de 165’e düşmesi gereken barajı 170’e düşürüp bunu müjde olarak sunmayı bir eğitimci olarak doğru görmüyorum.
Bireylerin adil olmayan bir şekilde sistemin dışına itilmesini yanlış buluyorum. Üniversitelerde kontenjanları boş bırakmak yerine 170 ile 180 puan arasında alan adaylara bir şans verilmesi doğrudur. Önemli bir kısmının topluma yararlı bireyler olacağına şüphem yok. (Not: Benim üniversitem 170-180 puan aralığından öğrenci alan bir üniversite değildir.)
Herkese iyi tercihler diliyorum.