Kerem Kırçuval
Avrupa macerasının da sonu…
Beşiktaşlı olup peşin sevinmek mümkün mü? Karne ile mutluluk bu ara yaşadığımız. Memleket gibi aslında…
Avrupa’nın bu liginde henüz galibiyeti olmayan Beşiktaş’ın kadrosu belli olduğunda Aboubakar’ı görenlerin sevinci ısınma hareketlerine kadar sürdü. Sakatlandı yerine Cenk Tosun formayı aldı.
Tribünler ilgisizdi maça. Heyecansızlık sarmış kulübün dört bir yanını. Beşiktaş’ın rakibi olamayacak kadro ve tarihe sahip Bodo Glimt daha etkili başladı karşılaşmaya.
Konferans liginde kalesine en fazla şuta imkan tanıyan takım Beşiktaş. Yaşanan tartışmalar topçuları da etkilemiş belli. Yeniler umursamazlık içinde eskiler ise bereketsiz bir çırpınışta idi ilk dakikalarda.
Top kayıplarındaki hovardalık, birbirine uzak oynama zaten çok iyi olmayan kondisyonu dibe çekiyordu. İleri giden dönemiyordu. Kalede Mert isyanları oynadı müsabaka boyunca.
Takımın sezon başında doğru dizayn edilememesi, kadronun eksiklerinin yanlış giderilmesi, Şenol Güneş’in tarihinin en formsuz başlangıcı ve Burak Yılmaz’a çok ama çok erken emanet edilen takım. Tablonun özeti bu aslında.
Beşiktaş’ın başarısızlığı nedeniyle görevi kongrede devretmeye hazırlanan başkanı Ahmet Nur Çebi’nin üzerinde Sergen Yalçın’a yapılan haksızlık etiketi asılı duruyor.
Gömleği, ceketi yanlış iliklerseniz devamında yaptığınız hiçbir doğru kayıtlara girmiyor. Acı ama gerçek bu.
Bodo Glimt takımı özellikle uzaktan şutlarla Beşiktaş kalesini yoklarken, Kartal’ın baskılı oyun yerine kontra atakları seçtiğini gördük İnönü’de.
Maçın başında kaleye gelen çok sert şuta kafasına uzatan Bailly 27. dakikada baş dönmesi nedeniyle yerini Amartey’e bıraktı.
Beklenen gelişme 37’de geldi. Dağınık, konsantrasyondan uzak Amartey’in bakışları arasında Moumbagna skoru değiştirdi. Kaleci Mert sahadaki arkadaşlarını hizaya çekse yeridir. Sayısız kurtarış yaptı yediği golde de hatası yoktu.
Taraftar da kurban arıyor. Başkan’ın aday olmayacağını açıklaması tribünlerin hırsını kesmemiş belli. Önceki maç Onur’u ıslıklayanlar bu kez Zaynutdinov’u hedefe koymuştu. Yanlış işler bunlar.
İlk yarı bitmeden Cenk ve Amartey’in iki kafa vuruşu da kaleci Haikin’de kaldı. Etkili ataklardı.
Top kaybı konusunda rekora koşan Rosier ikinci yarı yerini Onur’a bıraktı. Burak Yılmaz’ın ilk müdahalesiydi bu karşılaşmaya.
Ancak Beşiktaş’ta değişiklik yoktu. Yine aynı dağınıklık. Amartey’in “Ben bu oyuna neden alındım?” dercesine yaptığı maçtan uzak hareketleri Beşiktaş’ın kalesinde ikinci golü görmesine neden oldu.
Bu kez tribünler oyuncu seçmeden tüm takımı ıslıklamaya başladı.
Zaynutdinov ve Rashica’yı da oyundan aldı Burak Yılmaz. İkiden sonra Rebic ve Tayfur da oyuna dahil oldu.
Tayfur’un girişi Beşiktaş’a arzu edilen enerjiyi bir nebze olsun kattı. Sahanın çalışan isimlerinden Muleka’nın sağ ayağından yolladığı füze direkte patlamasa Beşiktaş’ın maça dönmesi mümkün olurdu.
Ancak 64’te Tayfur’un harika şutu filelerle buluşunca Beşiktaş umutlandı. Muleka’nın Rebic’in, Cenk’in hatta Tayfur’un denemeleri sonuç vermedi. Bodo Glimt’in oyunu yavaşlatma çabası da sonuç verdi.
Keza hakemin tercihleri hep deplasman takımından yana kullanması da Beşiktaş’ın tabelayı yeniden eşitliğe getirmesine engeldi. İkinci karttan kırmızıyı gören Necip Uysal, sahayı alkışlarla terk eden tek topçu oldu.
Avrupa’da üst üste 5. maçını da kaybeden Beşiktaş kendi tarihine siyah bir yaprak ekledi.
Ligin ardından Avrupa’ya da elveda dedi Beşiktaş. Bir sezon bu kadar erken kaybedilir mi? Kongre salonunda slogan atmak yerine bunun hesabı verilir herhalde!