Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

ASIL MAĞDUR KİM?

Haberlerde 27 Nisan Muhtırası’nın 15’inci yılı anlatılıyor, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de bu tuhaf demokrasi dışı girişimden söz ediyordu.

Muhtıra… Adı ilk günden konulmuştu, hatırlayalım. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, “Bizzat ben kaleme aldım” dediği metin, gece yarısı haber merkezlerine servis edilmiş, ancak önceki muhtıraların aksine hükümetten çok sert bir karşılık bulmuştu.

Ve fakat bu sert karşılığa, adına “muhtıra” denmesine rağmen Genelkurmay Başkanı görev süresini tamamlayana denk koltuğunda oturmayı sürdürmüştü.

DOLMABAHÇE SIRLARI
Ortalık sulh olduktan sonra o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe’de buluşmuş, baş başa özel bir görüşme yapmış ve bu görüşmede yaşananlar, konuşulanlar hiçbir şekilde, kulis bilgisi olarak dahi kamuoyuyla paylaşılmamıştı.

Zira Büyükanıt, “Bu sır benimle mezara kadar gidecek” demişti. Hayata veda ettiğinden beri de bu görüşmeye ilişkin ne bir anı ne bir bilgi ne de bir mektup ortaya çıktı. Muhtıra, muhtıralığıyla kaldı, herkes hayatına baktı. Bugünse bir mağduriyet vesikası olarak önümüze konuyor.

HERKESİN HAFIZASI BALIKLAR KADAR MI?
Elbette değil. Ama öyle sanılıyor veya ısrarla böyle imiş gibi davranılıyor. Tıpkı Gezi meselesinde olduğu gibi.

Nasıl başladığı, nasıl kışkırtıldığı, nasıl aşama aşama büyütüldüğü, Türkiye’nin nasıl çatışma alanına çevrildiği, o dönem Başbakan’a yakın isimlerin olaya nasıl karıştığı, medya takımının köşelerinden hayali senaryolarla masumların günahlarına girdiği, kameraların yalanları, fotoğrafların düzmece olayları servis ettiği unutuldu mu?

FETÖ terör örgütü ile hükümet arasındaki kavganın henüz ayyuka çıkmadığı bu dönem, gizli çekişmenin gençlerin ölümüne yol açtığı unutuldu mu? Kimin elinin kimin cebinde olduğu bugün çok net görülürken o gün kapatılmak istendiği siyah kalemlerle mi silindi?

KİM SAHİDEN GEZİNİN MAĞDURLARI?
Terörle Mücadele Şubesi’nde yalan söylemesi için 8 saat sorgulanan Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi Müezzini Fuat Yıldırım’ın hakkı ne olacak misal? Kurşunlarla öldürülen, linçle katledilen gençlerin hakkı mesela? Gözünü, kolunu, bacağını kaybedenlerin hakkını kim ödeyecek?

Gezi Davası yeniden gündemde. Tüm mesele 8 kişiye fatura edildi. Birine ağırlaştırılmış müebbet verildi, 7 isme de 18 yıl hapis. Bu kadar sene sonra. Birbirine girmiş iddianameler, beraat ile sonuçlanan ama yeniden açılan davalar. El insaf!

Karar vericilerin geçmişlerine bakınca insan daha da endişeleniyor. Yeni bir oyun mu oynanıyor, yeni bir çorap mı örülüyor diye.

Gezi olayları sırasında Cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren ve olaylar karşısında “Artık herkes evine dönsün” veciz açıklamasıyla barışma çağrısı yapan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile isyan ediyor, mahkeme kararından utandığını söylüyor. Ne günlere kaldık?

Hiç ibret alınmıyor, alınmadığı gibi kendi siyasi ikballeri uğruna insanına, ülkesine kıyanların sayısı azalmıyor, artıyor. Yazık.

En acısı da bu kadar sene sonra o günün yalanları tekrarlanarak, yalan olduğu bilindiği halde tekrarlanarak mağduriyet yaratılmak isteniyor. Asıl mağdurun masumlar olduğu bilinmesin isteniyor. Ama gerçekler ne kadar üstünü örtseniz de eninde sonunda ortaya çıkar, çıkıyor, çıkacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi