Kerem Kırçuval
Asıl fırsatçı ortaya çıktı
Normal ekonomik sisteme geçtiğimizi, dün motorlu taşıtlar vergisinin “çok da acıtmasın” diyerek “bir kereye mahsus” denilerek iki katına çıkarılmasından anladım.
Sabah alkollü içki ve sigaraya yapılan ÖTV artışı da geçişin habercisiydi aslında. Ha keza kurumlar vergisinin artması da.
Memleket olarak bir süredir fırsatçıları konuşuyoruz. Diyoruz ki daha maaş artışı konuşulmadan marketlerde etiketleri değiştirenler, konut fiyatlarını artıranlar, kiraları güncelleyenler fırsatçı. Devletin tüm olanaklarıyla bu fırsatçılara gün yüzü göstermemesi gerekiyor.
Ama asıl fırsatçının kim olduğu ortaya çıkmadı mı? Enflasyon rakamları açıklanır açıklanmaz vergi bombardımanına tutulur mu millet? Enflasyon rakamları, memur ve emekli aylıklarını belirleyecek veri. Daha biraz olsun nefes aldıracak maaşlar hesaplanmadan kasasını düzeltmeye çalışan devlete ne diyelim?
Hem kurnaz hem fırsatçı demeyelim mi?
Bir de TÜİK eliyle yapılanlar… Sepetin gizlenmesi, ilgili ilgisiz ürünlerle doldurulması, zamana göre değiştirilmesi ne olacak? İstanbul Ticaret Odası’nın, bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptığı hesaplarının yanına yaklaşmayan enflasyon rakamlarının açıklaması ne olacak?
Açıklanan o veriler, hayatımızın her alanında bize dönmüyor mu?
Üstelik saygın ekonomistler yeni bir seçime gidiliyor olsa bile hükümetin duvara dayandığını, yeni vergilerin gündeme geleceğini, var olanlarının da güncelleneceğini söylemiyor muydu?
Ama biz yine de “Aaa vergiler mi? Neden arttı ki, bu da nerden çıktı?” diye kendimizi kandırmaya devam edelim.
Önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, “Döviz kurundaki 1 liralık artış; yani döviz 25 liraydı, dolar 26 lira oldu veya 23 liraydı, 24 lira oldu. 1 liralık artışın maliyeti devletin borçlanması açısından 145.5 milyar lira. 1 liralık artışın maliyeti devlete 145.5 milyar lira. Bu 145.5 milyar liralık, 1 liralık artışın getirdiği yükü 85 milyon insan ödüyor” demişti.
İki sene öncesine kadar 7 bilemedin 8 lira olan dolar 27 liraya koşuyor. Ve üstelik ihracatçılar ve kimi ekonomistler dövizin hala gerçek değerinde olmadığını 30 lira seviyesine gelmesi gerektiğini düşünüyor.
Mart ayı verilerine göre hayalperest politikaların uygulandığı dönemde dövizi durdurmak için icat edilen kur korumalı mevduatın hazineye maliyeti 181 milyar liranın hayli üstünde olduğu duyurulmuştu. Verilerin açıklandığı tarihte dolar 20 liranın da altındaydı.
Yani şimdi baskılanmayan döviz ile bile kur korumalının maliyeti 200 milyar TL’yi aştı.
Ve bütün bunlar bir fantezi uğruna yapıldı. Şimdi de dönüşün maliyeti, dönüş öncesi yıkımın faturası, ahaliden çıkarılmaya başlandı bile. Kim denetleyecek bu fırsatçılığı?
İktidardan daha çok muhalefeti eleştirenlere sözümü esirgemiyorum ama benim de eleştirim var işte tam bu noktada. Terörün, PKK’nın, Kandil’in adeta cirit attığı bir ülkeye dönmüşüz gibi o gündemin peşine gitmek yerine sadece yoksullaşmamız konuşulsa idi sonuç farklı olmaz mıydı?
Gündemi belirlemek yerine algı operasyonlarının peşine takılmak alınan sonuçta etkili oldu.
En nihayetinde yoksullaştık daha yoksullaşacağımız görüldü. Hala görmeyenler, deney tüpünün içinde savruluyor.
O arada tüm bu gerçeklikten kopup ihtiraslarının esiri olanlar da yoksullaşan hayatlarımızdan ziyade iktidara destek oluyor.