ARTIK ÇIKIN BU MAHALLEDEN

2025 yılında uygulanacak Asgari Ücret, yılbaşının hemen öncesinde, TCMB Aralık ayı PPK toplantısına bir gün kala “ACİL” kodlu toplantı sonrasında %30 artış ile 22.105 TL olarak açıklandı. Açıklanan asgari ücretin sadece işveren kesimini memnun ettiğini tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Hatta işverenlerin pek çoğunun beklediğinden bile daha düşük bir artış oranının açıklandığını söyleyebilirim. Deniyor ki; “Efendim bu ücret asgari. Bundan daha düşük olamaz. İşveren çalışanına daha yüksek maaş vermek istiyorsa kimse elini tutmuyor.” Doğru ama o işler de Türkiye’de pek öyle çalışmıyor. Resmi verilere göre Türkiye’de asgari ücret ile çalışan sayısı yaklaşık 7 milyon. Asgari ücretten 100-200 TL daha yüksek maaş ile çalışanların bu 7 milyona dahil olmadığını hatırlatmak isterim.

Döviz bazında bakıldığında Türkiye’de uygulanan asgari ücretin yüksek olduğunu söylemek mümkün. Ama realite bugünün Türkiye’sinde “zamlı” hali ile 22.105 TL’ye geçinmenin pek mümkün olmadığı. Üzgünüm ama en geç Mart ayında zamlı hali ile asgari ücret, açlık sınırının altında kalacak.

Bu hafta içinde ise en düşük emekli maaşı açıklandı. 12.500 TL olan en düşük emekli maaşı 14.469 TL oldu. Maalesef en düşük emekli maaşı psikolojik sınır olarak tanımlayabileceğimiz 15.000 TL bile olmadı.

Sorun sadece bu kesimlerin eline geçecek parayı artırmak değil. Yapılması gereken bu kesimlerin eline geçecek para ile satın alabilecekleri mal ve hizmet miktarını artıracak politikaları üretmek.

Bunlar aslında pek çoğumuzun bildiği, çarşıda pazarda kulak misafiri olduğumuz, evlerimizde konuştuğumuz konular.

Buradan hareketle başka bir konuya değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere TCMB, faiz indirimi konusunda ilk adımı attı. Önümüzdeki toplantılarda da faiz indirimlerinin devam etmesi bekleniyor. Zaman zaman şahit oluyorum “Faiz indirimi konusunda acele edilmemeli, faiz inerse enflasyon tekrar canlanır” diyenler var. Söylenen şey teknik olarak doğru olabilir de talep asgari ücretlinin ya da emeklinin talebi değil ki. Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ettiğiniz insanların talepleri ile enflasyonu yeniden hortlatacağını düşünüyorsanız diyebileceğim en naif kelime PES.

Kredi / Kredi kartı borcunu ödeyemeyerek yasal takibe düşen kişi sayısı 1.25 milyon yaklaşmışken siz kimin talebinden söz ediyorsunuz?

Talep nereden geliyor biliyor musunuz? 2021 döneminde uygulanan yanlış ekonomi politikasının sonucu olarak gerçekleşen servet transferi ile servetine servet katan kesimden geliyor.

Zaten istatistiklerde temel mal ve hizmet talebinde bir artış olmadığını, esas artışın lüks tüketimde olduğunu görmek isteyene net biçimde gösteriyor.

ODM verilerine göre 2024 yılında lüks araç satışı %10 artışla yaklaşık 38 bin oldu. Lüks araç satışı 2022 yılından bu yana her sene rekor kırıyor.

Ama soran olursa enflasyonu emekli, dar gelirli ve sabit ücretli yaratıyor dersiniz.

Suçluyu yanlış mahallede arıyorsunuz. Artık yeter, çıkın mahalleden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi