Ece Baban
Trump’ın Çin Hamlesi Grönland
Donald Trump’ın 20 Ocak 2025 tarihinde resmi olarak başkanlık görevine başlamasına günler kala artan siyasi kaos ABD’nin 47. Başkanı’nın söylemlerinden daha çalkantılı bir döneme tanıklık edeceğimizi işaret ediyor.
Trump, Avrupa kendi güvenliğine sahip çıksın; Çin, Kutup İpek Yolu ile umduğunu bulamasın istiyor.
Seçilmiş başkan, henüz seçim dönemindeyken hedefinde Avrupa vardı. NATO’nun varlığını ve Avrupa’nın güvenliğini sorguladığı, Amerika’nın üzerindeki kamburdan kurtulmak istediği, herkesin kendi başının çaresine bakması gerektiği bir dönemin kapılarının aralanacağını ısrarla dile getiriyordu.
Rusya tehdidi ile kendi ordusunu kurma düşüncesine yeniden sarılan Avrupa çok daha büyük bir tehlikenin klavyenin ucunda beklediğini gördü; Elon Musk.
Donald Trump başkanlık seçimini kazandıktan kısa bir süre sonra ilk döneminden aşina olduğumuz dünya gündemini değiştirecek sivri çıkışları ile önce Kanada’yı eyalet yapma fikrini esprili tondan giderek ciddi bir tona taşıdı. Daha sonrasında ise Grönland ve Panama Kanalı ile ilgili yeni tasarruflarını ve Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi olarak değiştirmeyi gündeme getirdi.
Klasik Donald Trump çıkışları olarak değerlendirilen tüm bu söylemlerin Amerikan müesses nizamında yeri tartışılsa da aslında gerekçelerinin “Çılgın Başkan” diye geçiştirilemeyecek durumda olduğunun da farkına varmak gerekiyor.
Meksika Körfezi’nin adı 400 yıl önce Avrupalı kaşiflerden geliyor; Donald Trump Amerika’yı yeniden güçlü yapmak isterken belli ki bunu Amerika’ya ait olan her şeyi Amerikanlaştırarak da yapmak istiyor.
2015 yılında Barack Obama’nın başkanlığı döneminde Alaska’nın en yüksek zirvesinin ismi değiştirilmişti, aynı şekilde Basra Körfezi’nin isim değişikliği tartışmaları olmuş, Basra Körfezi yerine Arap Körfezi adını kullanmak isteyen Arap ülkeleri ile iletişimde Arap Körfezi adının kullanılması bu durum dışında ismin Basra Körfezi olarak kalması uygun görünmüştü.
Kongrede Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi olarak değiştirmek için yasa hazırlıkları başlarken, örneklerde de görüldüğü gibi tüm dünya tarafından yapılan isim değişikliğini kabul etme zorunluluğu yok.
Bu arada Donald Trump’a en esprili cevap Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum’dan geldi. Sheinbaum, düzenlediği basın toplantısında 1607'den bir dünya haritasını açtı ve Kuzey Amerika’ya neden Meksika Amerikası demiyoruz, kulağa hoş geliyor esprisini yaptı. Sheinbaum, Meksika Körfezi ABD kurulmadan 169 yıl önce bu ismi almıştı hatırlatmasını da konuşmasına eklemeyi ihmal etmedi.
Her ne kadar esprili yaklaşımlar söz konusu olsa da Donald Trump’ın önerdiği isim değişikliğini sadece bir isim değişikliği olarak almamak gerekiyor, özellikle de Panama ve Grönland ile ilgili taleplerinden sonra.
AB liderleri, Grönland konusunda Trump’a sert bir uyarıda bulundu ve seçilmiş başkanın Avrupa siyasetine karışmaması ve sınırları değiştirme konusundaki ısrarından vazgeçmesi için egemen sınırları vurgulayan açıklamalar yaptı.
Donald Trump bu açıklamaları ne kadar ciddiye alır?
Elon Musk dijital teknolojiler ve platformları kullanarak Avrupa’da huzursuzluğu tırmandırmaktan ne kadar vazgeçer bilemesek de Avrupa’nın Trump’ı ciddiye aldığı kesin.
Haksız da sayılmaz çünkü Grönland konusunda hemen Trump’ı destekleyenler ufukta belirmeye başladı.
Sebebi ise çok basit; nadir elementler açısından zenginliği ile İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğinin de bir parçası olduğu Arktik güvenliğindeki jeopolitik konumu.
Trump’ın Grönland ve Panama Kanalı politikalarının temeline küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin bir sonucu olarak uzun zamandır Kutup İpek Yolu olarak konuşulan yeni ticaret yolunda Çin ve Rusya’nın etkinliğini azaltmak yatıyor.
Bir diğer ifade ile 1999'da Panama'ya verilen Panama Kanalı'nı ve Danimarka'ya bağlı özerk bir toprak olan Grönland'ı almak için askeri veya ekonomik zor kullanabileceğini ima etmesinin ardında Çin ve Rusya ile rekabet var.
Rusya Ukrayna savaşı ile mücadele içindeyken ABD ile müzakere masasına daha güçlü oturmak isteyen ve Trump döneminde başına geleceklerin sadece gümrük vergilerini artırmakla sınırlı olmadığının farkında olan Çin, deniz tatbikatlarını arttırdı. Aynı zamanda dünyanın en büyük amfibi savaş gemisini suya indirdi.
Washington ile Pekin arasındaki bu soğuk savaş Avrupa liderlerini egemen sınırlar konusunda rahatsız etse de diğer yandan değerli madenlerin, minerallerin Batı’nın elinde kalması Çin’e belirli konularda duyulan bağımlılığı da en aza indirmeyi hedefliyor.
Başarılı olurlar mı?
Zaman gösterecek.