Mert Yılmaz
İhracatçı Zorda
8 Kasım Cuma günü düzenlenen 2024 yılının son Enflasyon Raporu için Ankara’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda idim. Yılın bitimine bir buçuk ay kalmasına rağmen Merkez Bankası, 2024 yılsonu enflasyon tahminini bir kez daha revize etti ve %42’den %44’e yükseltti.
Kısa süre önce açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP) 2025 yılsonu enflasyon tahmini %17,5 olarak açıklanmıştı. Merkez Bankası o tahmini de %21’e yükseltti. Daha teknik bir ifade ile orta noktası %21 olan %16-26 bandına revize etti.
Başkan Fatih Karahan, işlenmemiş gıda, kira ve eğitim kalemlerinde yaşanan fiyat artışlarının enflasyon hedeflerine ulaşmakta zorluk çıkarttığını ama bunun için Merkez Bankası’nın yapacak bir şeyi olmadığını, sıkı para politikasının etki etmesi beklenen alanlarda etkisini gösterdiğini ve göstermeye devam edeceğini ancak bu üç kalemi kontrol edemediklerini söyledi.
2024 yılsonu hedefi olan %42’ye 2025 yılının Ocak ayında, %38’e ise 2025 yılının Mart ayında ulaşılacağını, riskler göz önüne alındığında yaklaşık üç aylık bir gecikmenin bu tip dezenflasyon sürecinde normal karşılanması gerektiği belirtti.
Soru-cevap kısmı ise iki ana başlık altında toplandı. Faiz indirimi ve asgari ücret. Toplantıdan benim çıkarttığım sonuç Merkez Bankası’nın bu yıl içinde bir faiz indirimine gitmeyeceği yönünde. İlk adımın 2025 Ocak toplantısında atılacağını düşünüyorum. Toplantı devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan uzun bir sessizlik dönemi sonrası faiz-enflasyon ilişkisine dair gelen açıklamalar Merkez Bankası’nın yol haritasını değiştirir mi onu yaşayarak göreceğiz.
Asgari ücret konusu ise neredeyse toplumun her kesimi tarafından merak ediliyor. Toplantıda Başkan Karahan, bir karar merci olmadıklarını, yaptıkları akademik çalışmaları paylaştıklarını dile getirirken, Başkan Yardımcısı Akçay, Türkiye’nin bir yerde beklenen enflasyonu çıpalayarak ücret düzenlemesine tekrar geçmesi gerektiğini, bu dönemin de uygun dönem olduğu düşündüğünü söyledi.
Hafta başında ise Denizli’de idim. Denizli Sanayi Odası Başkanı Selim Kasapoğlu ve yönetim kurulu üyeleri ile sohbet ettik. Bir toplantı için Denizli’de bulunan Aydın Sanayi Odası Başkanı Gökhan Maraş ile de hem tanışma hem de sohbet etme imkanım oldu. Herkes bilir ki; Denizli bir tekstil şehri. Kurun bulunduğu seviye itibari ile ihracat tarafında çok büyük sorunlar yaşandığını, çarkların dönmesi adına karsız hatta zaman zaman zararına mal satıldığını söylediler.
İhracat-döviz kuru tartışması Türkiye’de tavuk-yumurta ilişkisine döndü yıllardır. Döviz kuru elbette ihracat için tek parametre değil. Başkan Kasapoğlu’na da söyledim ihracatçı her kur seviyesinde öylesine ağladı ki; bugün gerçek sıkıntının olduğu yerde kimse dinlemiyor bile. Başta Almanya olmak üzere Euro bölgesinde yaşanan ekonomik sorunlar önümüzdeki dönemde tüm sektörlerdeki ihracatçıları ve dolayısı ile Türkiye’yi daha da zorlayacak.
Buradan şu sonuç çıkmasın. Kur bırakılsın, döviz uçsun demiyorum hatta ihracatçılar da demiyor. Öyle olması durumunda yeniden daha yüksek enflasyon, daha yüksek faiz sarmalına bir kez daha gireriz. Denebilir ki; bu dönemde iç piyasada dövize talep yok, talep olmayınca fiyat yükselmiyor. Buna da katılırım. Ama Türkiye’de almaya kalktığınız kazak yurt dışından yaklaşık %100 daha pahalı ise, Türkiye’de yediğiniz yemek neredeyse dünyanın en pahalı yemeği haline gelmiş ise, döviz bazında yüksek görünen asgari ücret içeride açlık sınırının altında ise döviz kurları doğru yerde değil demektir.
Ama zamanında atılan yanlış adımlar bugün de düzeltilmesine imkan vermiyor. Görünen o ki; bir süre daha TL reel olarak değer kazanmaya devam edecek.