Aman Merkez Canım Merkez…

Dün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararını karşıladık hep birlikte. O yüreğimiz ağzımızda, elimiz kalbimizde beklediğimiz toplantılardan değildi. Herhangi bir ters köşe de çıkmadı neyse ki.

Beklendiği gibi Merkez Bankası politika faizini değiştirmeyerek yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı.

Metin değerlendirmesine gelince…

Geçen ay yapılan PPK toplantısının ardından yayımlanan metne göre daha güvercin bir metin olarak tanımlarım kendi adıma. Metin, alınan kararları açıklamak için gereksiz şekilde uzatılmış cümlelerle dolmuş.

Geçtiğimiz hafta sıkça üzerinde durduğumuz bir konu da tek bir sözcükle “selam ben de artık buradayım” demiş ve yerini almış.

Öncü göstergeler temmuz ayında aylık enflasyonun, para politikasının görece etki alanı dışında kalan yönetilen-yönlendirilen fiyat ve VERGİ ayarlamaları ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler neticesinde geçici olarak artacağına işaret etmektedir.”

Zaten TCMB Başkanı Karahan da yaptığı açıklamada maliye tarafından atılan bu adımların temmuz ayı enflasyonunda yaklaşık 1,5 puanlık bir artış yaratacağını söylemişti.

Yani şimdiye kadar para politikası ile gündeme gelen konuların içine maliye politikasını da sokma vakti gelmiş görünüyor.

Önümüzdeki aylarda verilecek faiz kararları açısından elbette dünya siyaseti ve ekonomisi de yakından takip edilecek. Kasım ayında gerçekleşecek Amerikan seçimlerinde Trump ipi göğüsleyecek gibi görünüyor. Piyasa dostu Başkan, faizleri düşürmek isteyecek, bu da doların bollaşmasına, ucuzlamasına, paranın emtia ve kripto tarafında değerlendirilmesine yol açacak. Diğer yandan her dem göz bebeğim borsa da pozitif olarak bundan nasibini alacaktır. Washington ile aramızdaki 7 saatlik farka göre bir süre “jetlag” yaşamak durumunda da kalabiliriz. Ne de olsa kiminle ilgili övgü, kiminle ilgili yergi tweeti atacağını bilemeyiz.

Bu faiz kararları malum, içinde yaşadığımız enflasyon sarmalına göre ayarlanmak durumunda.

Enflasyon konusu ise tam bir muamma.

Hangi ürünü nereden alıp hesaplıyorlar vallahi benim aklım almıyor. Zira ne kiram 6.000 TL, ne özel hastanede 34 TL’ye muayene olabiliyorum.

Yine sadece açıklanan rakamların ne söylediğine bakacak olursak. Mayıs’ta 75.45 ile görülen zirvenin ardından Temmuz ve ağustos aylarında görülecek baz etkisi ile %50-55 arası bir yere oturacak. Yıl sonu da %45’in bir tık altında gerçekleşecek gibi görünüyor.

Enflasyon yıl sonunda Merkez Bankası’nın tahmini olan %38’e gerilemeyecek. Ama üst bant olan %42’yi yakalama ihtimali zayıf da olsa var. Baktık %42 de olmadı, amaaaan bu kadar kusur kadı kızında da olur der, yazar mektubu Merkez.

TÜİK Başkanı’nın arasında o kadar da fark yok dediği 30 puanlık farkın yanına bile yaklaşamaz nasıl olsa.

TÜİK Başkanı’nın pek de önemsemediği %30 enflasyonun da gelişmiş, üst gelir grubu ülkelerin en az altı yedisinin toplamından fazla olduğunu da belirtmek isterim.

Sonuçta hesaplanan enflasyon ile gerçekleşen enflasyonun birbirinden dramatik olarak farklı olması gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesine neden oluyor.

Yine Merkez Bankası ve Para Politikası Kurulu kararlarına dönecek olursak. Bence Eylül ayı ile birlikte Merkez Bankası faiz indirimlerine başlayacaktır. Yıl sonuna kadar 500 baz puanlık faiz indirmesini ve 2025 yılına yüzde 45 faiz oranıyla girmesini bekliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi