Erhan Erkut
Yurt Dışında Üniversite
Neden değişiklik?
Yurt dışında üniversite talebinin artması ile çok sayıda yurt dışı eğitim danışmanlığı kurumu türedi ve “sınavsız üniversite” ve “mezuniyet sonrası şartsız denklik” reklamları görülmeye başlandı. Bu kurumların bazıları, yurt dışındaki tüm üniversitelerin YÖK tarafından tanındığı ve mezunlara denkliğin garanti olduğu şeklinde yanıltıcı reklamlar yaptı. YÖK, haklı olarak bu konuda birkaç uyarı yayınladı.
Dünyada 25.000’in üzerinde üniversite olduğu tahmin ediliyor (sadece Avrupa’da 13.700 üniversite var). Ülkemizde üniversiteye gidebilmek için merkezi bir sınavdan geçmek ve belirli bir puan almak gerekirken, parası olanların dünyada istediği üniversiteye gidebilmesi ve aldığı diplomaların Türkiye’de alınan diplomalara eşdeğer olmasını hem akademik yönden sakıncalı buluyorum hem de adalet duygusunu zedelediğini düşünüyorum. Dolayısıyla, Türkiye’deki üniversite sistemini regüle etmekle yükümlü bir kurumun yurt dışından alınan diplomaların geçerliliği konusunda titiz olması şart. Fakat YÖK’ün önerdiği uygulamada bazı yanlışlar olduğunu ve uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye ve ilk 1.000
Yeni uygulamada çok net bir şart var: Denklik için öğrencinin üniversiteye başladığı yıl, başladığı üniversitenin en az iki dünya üniversiteleri sıralamasında ilk 1.000’de yer alıyor olması. Birçok eğitim yazarı bu şarta tepki gösterdi ve örneğin ülkemizdeki üniversitelerden sadece 11’inin THE sıralamasında ilk 1.000’de yer aldığını belirttiler. Bu tepkiye katılıyorum. İlk 1.000’e giremeyen üniversitelerimizden bazılarını sayayım: İstanbul, Akdeniz, Anadolu, Atatürk, Çukurova, 9 Eylül, Ege, Erciyes, Gazi, Ankara, Marmara. Gördüğünüz gibi ülkenin en eski, en köklü, en prestijli birçok üniversitesi ilk 1.000’e girememiş. Yani bu üniversitelere denk bir yabancı üniversiteye giderseniz diplomanız Türkiye’de geçersiz sayılacak. YÖK, ilk 1.000 yerine örneğin ilk 1.500 şartı getirse idi hala çok seçici bir şart kullanıyor olacaktı (dünyadaki üniversitelerin sadece %6’sı) fakat bu eleştirileri büyük ölçüde boşa çıkaracaktı.
Dünya Üniversite Sıralamalarının Kullanımı
Türkiye’den ilk 1.000’e kaç üniversite girebildiğinin ötesinde, tanıma ve denklik için dünya üniversite sıralamalarının kullanılmasını sorunlu buluyorum. Özetle…
- Sıralamalar büyük ölçüde üniversitelerin araştırma çıktısı ile belirleniyor, fakat lisans öğrencilerinin önemli bir kısmı için daha önemli konular eğitim kalitesi, profesyonel gelişim ve istihdama ulaşım.
- Sıralamalara girebilen üniversitelerin büyük çoğunluğu eski, köklü, çok sayıda öğrencisi ve öğretim üyesi bulunan ve bütçesi büyük olan okullar. Bunun sonucu olarak ilk 1.000’deki üniversitelerin üçte ikisi Anglo-Sakson ülkeler ile Avrupa’da. Halbuki dünyanın ekonomik merkezinin batıdan doğuya kayıyor olması çağımızın en önemli değişimlerinden birisi.
- Sıralamalar dünyanın her üniversitesini değerlendirmeye alamıyor ve özellikle hızlı büyüyen üniversite ekolojilerinde zaman içinde hızlı değişimler yaşanabiliyor. Örneğin Çin’deki Yangzhou Üniversitesi 2022’de THE’de 1.001-1.200 aralığında iken 2024’te 501-600 aralığına yükseldi. Zhengzou Üniversitesi ise 2022’ye kadar THE sıralamalarda hiç yok iken 2023’te sıralamaya 601-800 aralığından girdi.
- Dünyanın eğitimde önde gelen üniversitelerinin bazıları araştırma çıktıları düşük olduğundan sıralamalarda ilk 1.000’e giremeyebiliyorlar. Örneğin Amerika’daki Bowling Green State University, Wall Street Journal tarafından Amerika’nın büyük bir bölgesinde (Midwest) öğrenci deneyiminde bir numara olarak gösteriliyor fakat THE sıralamasında ilk 1.000’e giremiyor.
- En bilinen sıralamalardan birisi olan THE sıralamasına girebilmek için üniversitelerin yılda 200 civarında araştırma makalesi çıkarması gerekiyor ve bu makalelerin farklı alanlardan gelmesi gerekiyor. Dolayısıyla, tematik üniversitelerin sıralamalara girmesi çok zor. Örneğin dünyanın bir numaralı müzik okulu olduğu düşünülen New York’taki Julliard School, Çin’deki Shenyang Aerospace University ve Amerika’daki US Sports Academy THE sıralamalarına giremiyorlar.
- Sıralamaların bazıları ticari kuruluşlar tarafından yapılıyor (THE ve QS). Ticari bir kuruluşun yaptığı bir sıralamayı bir devlet kurumunun tanıma ve denklik işlemlerinde kullanmasında ciddi bir sorun görüyorum. YÖK’ün yapması gereken kendi listesini hazırlamak idi—bu süreçte tabii ki ticari sıralamalardan yararlanılabilirdi. Ama ticari sıralamaların devlet tarafından doğrudan kullanılmasını doğru bulmuyorum.
Sınavda başarı sıralaması
Getirilen değişikliklerden birisi de ülkemizde tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık gibi sıralama barajı olan alanlarda yurt dışında eğitim almak isteyenlerin Türkiye’de sınava girip bu barajı geçmelerinin gerekiyor olması. Bu kararın da tamamen iyi niyet ile alındığını ve temel amacının adayların Türkiye’de okuma hakkı elde edemedikleri bir alanda yurt dışında eğitim almalarının engellenmeye çalışılması olduğunu düşünüyorum. Fakat bu karar alınırken adayların Türkiye’de sınava girecekleri varsayılmış.
Burada iki sorun var. Birincisi, yurtdışı üniversitelerin başvuru süreçleri farklı ve yurt dışı hedefleyen öğrencinin bir yandan yurt dışı başvurularına hazırlanırken öten yandan da Türkiye’deki sınava hazırlanması pek gerçekçi değil.
İkincisi ise, maalesef Türk lise diplomaları birçok yurtdışı üniversite için geçerli sayılmadığından, yurt dışında üniversite okumayı hedefleyen öğrenciler International Baccalaureate (IB), Abitur, Matura gibi uluslararası geçerliliği olan programlara girdiler. Örneğin şu anda ülkemizde aralarında devlet okullarının da bulunduğu 70’in üzerinde lisede IB diploma programı uygulanıyor. Bu program akademik yönden ağır ve zorlayıcı bir program ve bu programdaki öğrenciler iyi bir merkezi sınav notu ile iyi üniversitelere yerleşebiliyorlar. Bu öğrencilerin çoğu bırakın bizim üniversite sınavında derece yapmayı, sınava girmeyi bile planlamadılar, çünkü hedefleri farklı.
Diyelim ki bir öğrencimiz IB sınavlarından yüksek notlar aldı ve Stanford üniversitesinde mühendislik programına kabul aldı. Öğrenci dünyanın en iyi mühendislik programlarından birisini bitirip ülkeye dönmek istediğinde ona “sen zamanında bizim çoktan seçmeli sınavımıza girmemiştin, biz senin diplomanı saymıyoruz” mu diyeceğiz? Barajı olan programlarda daha yüksek bir standart uygulanması fikrine katılıyorum. Bunu gerçekleştirmenin yolu, barajı olan programlar için farklı kısıtlar getirmek olabilir—örneğin mühendislik için ilk 400, hukuk için ilk 200, tıp için ilk 100 üniversite kısıtı getirilebilir. Ama öğrencilerin hedefleri ile örtüşmeyen bir üniversite sınavındaki sıralamalarının bu karara etki etmesini yanlış buluyorum.
Zamanlama
Bu kararın sınava sadece 3 ay kalmış iken çıkarılmasını ve bu seneden başlayarak uygulanacak olmasını da yanlış buluyorum. Sınavda barajı geçecek bir performans için adayların aylarca, hatta yıllarca çalıştığını biliyorum. Yurt dışında alınacak diplomaların denkliği için Türkiye’de verilen üniversite sınavında belirli bir performans şartı konulacak ise, en azından bir yıllık bir geçiş dönemi tanımlanmalı idi ki adaylar planlama yapabilsinler.
Denklik dediğin ne ki?
Unutulmaması gereken bir konu, YÖK’ün sözünü ettiği tanıma ve denklik işlemlerinin sadece devlette görev almak isteyecek mezunlar için geçerli olması. Bir öğrenci yurt dışındaki bir üniversiteden mühendislik, mimarlık veya işletme diploması aldığında, kendisini ise alacak herhangi bir özel sektör kurumunda çalışmaya başlayabilir. Denklik devlet memuru olmak isteyecekler için önemlidir. Dolayısıyla, yurt dışında üniversite okuduktan sonra yurt dışında çalışmayı planlayan veya Türkiye’ye dönüp özel sektörde çalışmak isteyenler için bu konu önemli değildir. Fakat tıp gibi devletin regüle ettiği alanlarda özel sektörde çalışabilmek için bile denklik gerekmektedir.
Yeniden düşünmek
Yazıyı kapatırken yukarıda dile getirmeye çalıştığım sorunlar çerçevesinde YÖK’ün yeni uygulamayı gözden geçirmesini diliyorum. Tekrar edeyim, amaca katılıyorum ama uygulamada düzeltilmesi zor olmayan çok sayıda sorun görüyorum. Umuyorum ki yeniden değerlendirilir.