Kerem Kırçuval
Kürt Sorununun Çözümü
Sayın Devlet Bahçeli, Kürt sorununu “kız alıp vermekle” çözdü. Bunu Türkler de Kürtler de yıllardır yapıyor. Başarılı olan var olamayan var ama hakikaten yıllardır yaşanıyor. Ama sorun çözülmüyor.
Yaşamında hiç evlilik yapmamış Sayın Bahçeli’nin evlilik kuruma işaret ederek, “Karışalım barışalım” demesi 12 Eylül’ü anımsatmıyor mu?
Hayır anımsatmıyor!
12 Eylül çok daha acımasız, duygusuz, ruhsuz bir kafaydı.
MHP’nin sayın genel başkanı daha duygusal. Düğün-dernek ile meselenin çözüleceği iyimserliğinde.
Mesele o cepheden kart kurt ile başlamadı mı zaten? Türkeş Bey, cezaevinden çıkan rahmetlik DEP mebusu Orhan Doğan ile televizyonda tartışırken, şöyle seslenmedi mi?
“Ne mozaiği ulan!”
O program nefisti. Tam rahmetlik Mehmet Ali Birand klasiği idi. O programda Orhan Doğan’ın “Sayın Türkeş akan kanı hemen durduracaksınız ben PKK’lıyım diyeyim beni atın içeriye ama kan dökülmesin” sözleri mozaik başlığının altında kayboldu.
Öcalan, DSP, MHP, ANAP hükümetine teslim edildi. Yargılandı. Terörist başı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırıldı. Aynı hükümet ağırlaştırılmış müebbet cezasını idamın yerine getirdi. Yani idam cezasını kaldırdı.
Siyaset de hayat gibi kimi zaman çok acayip zaten.
Memleket rey kullanmaya gidiyor. Bütün gözler Kürt seçmenin üzerinde. Genel, yerel fark etmiyor. Yüze kadar saymayı bilmeyen anketçiler bile seçimin sonucunu ‘Kürt seçmen belirleyecek’ diyor.
Tuhaf.
Oysa ‘Türkiye Türklerindir’ idiydi. Ne oldu arkadaş?
Özellikle sağ ve sağcı parti ve politikacılar çok partili hayata geçtiğimizden bu yana işin kolayını bulmuş idi. Aşiret reisleri. Valiz dolusu oy gibi.
Ama aşiretinden kurtulanlar, kendilerini kentlere atanlar, “Ağa hoştur gerisi boştur/Ağa demek açlıktır” diyenlerin de reyi olduğu unutuldu.
Şimdi ‘o aşiretten isteneni liste başı yapayım’, ‘bu aşiretten de birini muhtar yapayım’ dönemi el zayıflattı.
Solcular bu meseleden zaten dünyadan bir haber. En son Bülent Ecevit, “Toprak işleyenin, su kullananın” demişti. Başına gelmedik kalmadı.
Solcular yahut aslan sosyal demokratlar ve hatta CEHAPE’liler, oklarının birinin milliyetçilik ki Ziya Gökalp Türkçülüğüne dayanan milliyetçiliğini unutup bölücülükle suçlanıyorlar. Memleketi kuran parti ve bölücülük? Soru güzel de yanıtı nasıl verilemiyor?
Ne derseniz deyin memleketin Kürt meselesi vardır.
Kürt meselesi nedir biliyor musunuz?
Samimiyetsizlik!
Ön yargı!
Ciddiyetsizlik!
Ve kibir…
Kürt meselesini Kürt müteahhitlerine ihale vererek çözemezsiniz. Kürt iş insanlarıyla hiç çözemezsiniz. Aşiret ağalarıyla hele asla.
Siz meseleye buradan baktığınız için kaybediyorsunuz.
Toplumun her alanını ilgilendiren bu meseleye para gözüyle bakmaktan çıksanız, sesini duymadıklarınıza kulak kabartsanız, kahvehanelere gitseniz misal, sağlık ocaklarına, yardıma muhtaçların fişlerini inceleseniz bu sorunu çözersiniz.
Size samimi bir çözüm önerisi sunuyorum.
Aşiretlerden, rey kaygısından sıyrılın. Bir kere olsun. Aynı soy isimlerinden vaz geçin. Hatta karşınıza alın, cesur olun!
Gidin sağlık ocağına, sayın hemşire hanıma sorun, “Neler oluyor burada” deyin; sonra kahveye gidin, “Kardeşim senin derdin ne” deyin, “Ne istiyorsun, hele bir çay ısmarla da anlat” diye oturun.
Sonra saray diye tanımladığınız adliyeye de bir uğrayın. “Gardaş burada millet ne ile davalı? Millet neyin adaletini arıyor? En çok niye geliyor ahali” deyin bakalım.
Valilik yazıişleri size rapor da sunar asayişle ilgili. Kürtün bu devletle derdi nedir anlayın!
Bombalar yağdırmak, teker teker öldürmek herkesin işine geliyor.
Ama sorun çözülmüyor.
Bu ülkede hür, cesur, özgür, sağlıkla yaşamak istiyoruz.
Bunu bize çok görmeyin.