Ayşe Naz Hazal Sezen
Küçük Ruh Yaralanmaları
Küçük ruh yaralanmaları ruh halimizi anlık değiştirebilen; bir anda kendimizi ağlamaklı bulduğumuz, moralimizi bozan, aniden endişeli, donuk ya da huzursuz hissettirebilen; saklanma, kaçıp, yalnız kalma veya uyuma isteği doğurabilen ufak yaşam olaylarıdır.
Bazen vücudumuzun çeşitli yerlerinde nereden geldiğini bilmediğimiz morluklarla karşılarız. Ne zaman, nereye çarptığımızı dahi hatırlamadığımız morarmanın iyileşmesi günleri bulabilir. Bazen ellerimizi yıkarken fark ederiz incecik kağıt çiziğinin vücudumuzu titreten sızısını. Kimileyin nasıl olduğunu dahi idrak etmediğimiz küçük yaralanmalar; ezilmeler, burkulmalar, sıyrılmalar, kanamalar ya da morarmalar yaşayabiliriz. Hatta, küçük kazanın mensubu olan yerin sızısı dikkatimizi ve zihnimizi boyutlarına kıyasla yoğun biçimde işgal edebilir. Canımız bir anda o küçük yaranın üstünde atmaya başlar. Bazı bazı nereden geldiğini dahi idrak edemediğimiz ufak yaralanmaların acısı, yapacaklarımızın, düşündüklerimizin ve hissettiklerimizin önüne geçerek bizi bir süreliğine hareketsiz bırakabilir. Bedenimizde hissettiğimiz kağıt kesikleri gibi ufak yaralanmalar, ruhumuzda olduğunda neler oluyor?
Binlerce kağıt kesiği sonucunda ölüm
Psikolog Alice Boyes, “Binlerce kağıt kesiği sonucunda ölüm” ifadesini, ruh halimizdeki dikkate alınmayan küçük yaralanmaların, nasıl hissettirebileceğine dair bir metafor olarak kullanıyor. Tanımadığımız, nereden geldiğini anlamadığımız, küçük; lakin sayısı arttıkça etkisi kuvvetlenen ruh yaralanmalarını çoğunlukla anlayamıyoruz. Bazen göz ardı ediyoruz, bazen de “-meli/malı”lar içine hapsederek yarayı derinleştiriyoruz.
Küçük ruh yaralanmaları nasıl olur?
Küçük ruh yaralanmaları ruh halimizi anlık değiştirebilen; bir anda kendimizi ağlamaklı bulduğumuz, moralimizi bozan, aniden endişeli, donuk ya da huzursuz hissettirebilen; saklanma, kaçıp, yalnız kalma veya uyuma isteği doğurabilen ufak yaşam olaylarıdır. Çok önemsediğiniz bir konu hakkında şaka yapılması ufak bir ruh yaralanmasına misal olabilir. Özenerek yapılan bir yemeğin ardından “Ellerine sağlık, uğraşmışsın.” denmemesinin; genelde neşeli bir duruş sergilerken, keyifsiz hissedilen bir günde arkadaş sohbette alışılan etkileşimin ve ilginin alınamamasının; yüksek düzeyde verimli olmak çabalanan bir günde koşturularak gidilen ATM’nin o sırada devre dışı kalmasının ya da gittiğiniz yerin o an hizmet vermemesinin; uzun zamandır öğrenmeye çalıştığınız bir konuyu, enstrümanı ya da yabancı dili arkadaşınızın kısa öğrendiği görmenin; ekonomik olarak toparlanmaya ve birikim yapmaya çalışırken kırılan bir eşyanın çıkardığı masrafın ya da yetişkin olarak başarısız hissetmeye neden olan sıradan bir hatanın yarattığı hayal kırıklıkları küçük ruh yaralanmalarına neden olabilir.
Yaralar derinleşirse
Önemsiz aksilikler ya da ihmaller gibi görünen ufak yaralanmalar bazen enfeksiyon kapıp, iyileşme süreci uzayan iri yaralara dönüşebilir. Bilhassa, kısa vakit içinde peş peşe gelen minik kazalar yaraların sarsıcı etkisini arttırabilir. İş yerinde verimsiz hissettiren bir hatanın ardından her öğle arası gidilen restoranın kapalı olması ve iş çıkışına planlanmış, son anda iptal edilen bir arkadaş buluşmasının hayal kırıklığının üst üste gelmesiyle küçük bir ruh yarası derinleşebilir.
Üst üste gelen kağıt kesiklerinden, fiziksel ya da ruhsal bir hastalıktan yahut kronik yorgunluktan mustarip olduğumuzda ufak aksilikleri hoşgörüyle karşılama ya da göz yumma kapasitemiz azalabilir. Böyle durumlarda boşalan kaynaklarımız küçük yaraları umduğumuz hızla iyileştiremeyebilir ve dağılmış hissettiğimiz ruh halimizi toparlamaya çalışırken yaşanan aksilikler yaraların sızını daha da arttırır.
Cesaretimizin kırılmasının, moralimizin bozulmasının, hayal kırıklığına uğramamızın, ağlamaklı, durgun, yorgun ya da donuk hissetmemizin kapitalizm desteğiyle uygun olmadığını yüksek sesle bildiren gereklilik cümleleri, kendi kendine iyileşebilecek olan küçük ruh yaralanmalarının enfeksiyon kapmasına neden olur.
Gereklilik cümleleri
Üstüne üstlük kişisel tarihimiz boyunca öğrendiğimiz bilişsel çarpıtmalar ve kültürel konservelerin dayattığı “-meli/-malı”lar, küçük ruh yaralanmalarının sık sık ihmal edilerek derinleşmesine sebebiyet verebiliyor. Ruh halimizi değiştiren durum karşısında moralimiz bozulduğunda, donup kaldığımızda, ağlamaklı ya da endişeli hissettiğimizde “Bu kadar hassas olmaMAlıyım.”, “Daha iyisini yapabilMEliyim!” veya “Çok çabalıyorsam, her şey yolunda gitMeli.” benzeri “-meli/-malı” inanışları küçük yaraların ihmal edilmesinin yanı sıra bulaşıp, yayılmasına da neden olur. Zira, baskı oluşturan gereklilik cümleleri duygunun hissedilmesinin de önüne geçer. Cesaretimizin kırılmasının, moralimizin bozulmasının, hayal kırıklığına uğramamızın, ağlamaklı, durgun, yorgun ya da donuk hissetmemizin kapitalizm desteğiyle uygun olmadığını yüksek sesle bildiren gereklilik cümleleri, kendi kendine iyileşebilecek olan küçük ruh yaralanmalarının enfeksiyon kapmasına neden olur.
Kendi kendini onarmak
Kağıt kesiğinin, çarpmanın ya da burkulmanın ardından vücut kendi kendini nasıl yeniliyorsa, küçük ruh yaralanmalarının ardından ruh da kendini onarır. Yaranın mikrop kapmaması için temizlenmesi, iyileşmesini hızlandırmak için krem sürülmesi ve bazen de yara bandının desteğine başvurulması bedenin kendi kendini onarımına destek olurken; sevdiğimize sarılmak, evcil hayvanımıza dokunmak, hoş sohbet birine telefon açmak, kitap okumak ya da beğendiğimiz bir diziyi izlemek de küçük ruh yaralarının kendi kendini onarmasında destekleyici olabilir. Yaralanmak da olağandır; yaranın sızını hissetmek de, iyileşmek için yavaşlamak da.
Nihayetinde, bağışıklığı çökmüş bir bedende tehlikeli hale gelen ufak bir kesik, savunmasız kalan bir ruhta da psikolojik dayanıklılık için riskli olabilir. Duygumuzu yaşamaya izin vermek; acıdıysa acıdığını, sızlıyorsa sızısını söyleyebilmek; moralimiz bozulduysa “iyi hissetmiyorum” diyebilmek, hatta kimileyin sesli söylemek ruhsal bağışıklığımızı sağlam tutmaya yardımcı olabilir. Zira, duygunun tanınıp yerini bulması, onun yok sayılarak efekte olmasının ve yaranın büyümesinin önüne geçebilir.
“… Ruhun yarası ise zamanla, korkunç, gitgide daha da kötüleşen içler acısı bir çürük gibi kendini yavaş yavaş belli eder. Büyür, büyür, sonunda bütün ruhu kaplar. İnsan iyileşip unuttuğunu sandığı bir anda ise, ortaya çıkan geç sonuçlarının altından kalkmak hiç de kolay değildir."
Lady Chatterley’in Aşığı/ D.H. Lawrence