Halk yorgun

Bayram tatilinin ardından politika ve ekonomi gündeminin yoğun olduğu bir haftaya girdik. Hepimizin bildiği üzere yerel seçim öncesinde dezenflasyon sürecinde ücretlilere kararlılıkla uygulanmakta olan para politikasına rağmen maliye politikası ile eşgüdüm konusunda sert ve hızlı adımların gelmediğine ve iktidarın ekonomik ve ideolojik söylemlerinden duyulan memnuniyetsizliğin yerel seçimde sandığa yansıdığına tanıklık ettik. Seçimde yaşanılan kaybın ardından ekonomi yönetimi bu defa kamuda tasarrufu gündemine aldı. Yayımlanan genelgeyle kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması, bürokratik işlemlerin azaltılması ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin tedbirlerin alınması gerekli görüldüğü ifade edilmesine rağmen şu ana kadar uygulanması konusunda yol alamayan tasarruf paketine şimdi de kapsamlı bir vergi paketi ekleniyor. Kamuda tasarruf konusunda ilerleme gösterilemeyince kamu tasarrufu vergi artışı olarak vatandaşa yansıtılmaya çalışılıyor.

226 milyar lira gelir beklentisi olacağı tahmin edilen Yeni Vergi Reformu Tasarısı’nın kamuoyuna yansıyan ve Bakan Mehme Şimşek’in paylaşımlarından yola çıkarak bir değerlendirme yapılırsa tasarının gelir dağılımı adaletsizliğini düzeltecek bir reform olma özelliğinden uzak olduğu ve vatandaşın vergi yükünü artıran ve gelir dağılımı adaletsizliğini daha da görünür kılan bir içerik taşıdığı gözlemleniyor. Zira kritik maddelerin tasarıdan çıkarılması da bu tespiti doğrular nitelikte. Enflasyonun yarattığı gelir dağılımı adaletsizliğine adaletsiz vergilerin varlığı da eklenince vergi reformunun gelir dağılımı adaletsizliğini düzeltecek içeriğe sahip olması ayrı bir önem taşıyor. Bir diğer noktayı da vergilerin nereye kullanıldığı konusundaki şeffaf olma özelliği oluşturuyor. Bu nedenle tasarıda bu konuya ilişkin düzenlemelerin de yer alması gerekiyor.

Hazırlanmakta olan vergi tasarısı halk için oldukça önemli. Çünkü halk zaten çok yorgun. Ama bu yorgunluk tatil yorgunluğu değil. Geçinememe yorgunluğu, vergi yorgunluğu ve enflasyon yorgunluğu. Aslında enflasyona ilişkin olarak TÜİK verileri halkı bağlamıyor. Çünkü herkes kendi enflasyonunu yaşıyor ve bu enflasyon yoksulluğu derinleştiriyor. Türk-İş'in açıkladığı Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre mayıs ayında Ankara’da yaşayan dört kişilik bir açlık sınırı 18 bin 969 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 61 bin 788 TL’ye ulaştı. Bu bağlamda emekli ve asgari ücretlinin geliri ile açlık sınırı arasındaki makas giderek genişliyor. Hal böyle iken vergi yükü de tuzu biberi oluyor.

İşte ekonomideki bu tablo, bu hafta yapılan CHP’nin gölge bakanı Sayın Yalçın Karatepe’nin Sayın Şimşekle görüşmesini oldukça önemli hale getirdi. Şimşek ile görüşmeye 4 taleple giden (asgari ücrete ara zam, emekli aylıklarının iyileştirilmesi, düşük gelirlinin vergi yükünün azaltılması ve tarıma ilişkin) ve önerilerini ifade eden CHP’nin bu görüşmesi uygulanmakta olan acı reçeteye çözüm olamasa da hem mevcut ekonomi politikasının emekçi üzerinde yarattığı sorunlardan duyulan rahatsızlığın ve doğurduğu risklerin ifadesi hem de halkın beklentilerinin aktarımı açısından önemli oldu. Sayın Karatepe, değişim için bir iradenin olmadığını ifade ederek bu müzakerelerin süreceğini ve müzakerelerin mücadeleyle birlikte yürütüleceği konusundaki kararlılığı dile getirdi. Tam da uzlaşı kültürü açısından kamuoyunda memnuniyet yaratan bu görüşmenin ardından Sayın Şimşek’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, görüşmeye ilişkin kamuoyuna yönelik mesajlarının tribün ve taraftar kaygısıyla verilmiş olduğunu izledik ve AKP kanadından gelen talimat listesi değerlendirmesi uzlaşı niyetinin olmadığını gösterdi.

Türkiye ekonomisinin en öncelikli konusu ne yazık ki ücretli kesimin her geçen gün eriyen satın alma gücü nedeniyle yaşadığı mağduriyet. Her ne kadar Sayın Cevdet Yılmaz Türkiye’nin satın alma gücü paritesinde gelişmekte olan ülkelere yakınsama sürecini başarıyla sürdürdüğünü dile getirse de Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan Satın Alma Gücü Paritesi (SGP) kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) endeksi 2023 yılı geçici sonuçlarına göre Türkiye’nin 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi ortalaması 100 iken, bu değer Türkiye için 73 oldu ve AB ortalamasının yüzde 27 altında kaldığı görüldü. Türkiye'nin 2023 yılı kişi başına fiili bireysel tüketim düzeyi 86, fiili bireysel tüketime ilişkin fiyat düzeyi endeksinin ise 38 olduğu görüldü.

Nitekim Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon nedeniyle sabit gelirlinin en sıkıntılı olduğu dönemin yaşandığını ve bu nedenle sabit gelirlilere nefes aldıracak düzenlemelerin yapılması talebinde bulundu. Ancak AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın “Ara zam çalışmamız yok esas mücadelemiz enflasyonu düşürmek” yönündeki değerlendirmesinin ardından Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın da AK Parti Grup toplantısı öncesi yaptığı değerlendirmede, “Asgari ücretliye zam yok ve emekliye refah payı gündemimizde yok” şeklindeki açıklaması umutları yok etti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi