Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Çeşit Çeşit

Bizim, son model Alman malı arabayla gezen diyanet başkanının hal ve gidiş notunu düşürüp duruyoruz. Sahi, kılıç o sırada bagajda mı duruyor? Neyse, bakarız bir ara.

Orta çağda dini adamların kendi makamlarını para ile sattıklarını biliyoruz. Bu makamları satın alanlar, politik ve dini emeller adına mevkileri kullanıyor ve manipüle ediyor. Hatta adı bile var bu işlemin: Simoni. Satış işi o kadar verimli olmuş ki kiliselerin maddi kaynakları artmış. Eh, ne yapalım; satanın kişisel serveti de aynı oranda artmış, tabii. Halkın (günümüzde lokıl pipıl olarak geçiyor) dini liderlere olan güveni sarsılmış ama ne gam! Güveni tesis etmek zor değil, çünkü yemekle bitiremeyeceğin kavramlar/içerikler var: Cennet ve cehennem! Papa ve memurları bir dua ile süsledikleri öğüt yayınlıyorlar hemen. Şöyle ki, “günahlarının bağışlanması karşılığında bize bir ödeme yap, bak nasıl kendini temiz, pirüpak hissedeceksin. ”

İyi iş. Bunca yıllık bir öykü anlatıcısıyım, şunun üstüne plot ve plot twist koyamadım.

Saçmalık

On altıncı yüzyılın başında Papa bir bazilikanın, (Genç okurlarım için açıklayıcı not: İnananların toplandıkları üstü kapalı alan) yeniden inşası için fon yaratacak. Konu hazır, önce alttan sonra gür sesle ver bakalım bir ses: İki altına bir gecelik günahların, altı altına altı gecelik… Tanrı bağışlayıcıdır ancak onun dünyadaki elini görmezden gelirsen bütün gazabı üstüne çekersin. Filan. Bu kadar saçmalığa bir Martin Luther gerekirdi. Öyle de oldu zaten. 1517 yılında cebinde üç çivi, bir çekiç bir de reform hareketinin başlangıcı olan eleştiri metnini (Doksan Beş Maddelik Tez olarak bilinir) merkez kilisenin kapısına çaktı, Martin Luther.

Özel Muamele

Cehaletin ve boş inancın (hurafelerin) yarattığı korkunun hüküm sürdüğü bir toplumda cennet ve cehennem kavramlarını kullanarak insanları kendi tüzel ve özel kişiliğine bağımlı hale getiren kilise avenesi geldiği son noktada bakın ne yapıyordu…

Ölüm döşeğindeki insanlardan yüksek miktarda bağış ya da topraklarını kiliseye bırakmalarını istiyordu. Karşılığında cennette herkesin alınmadığı özel loca, özel muamele, özel yemek, özel hizmet, Hz.İsa’yla sohbet imkanı vs vadediyordu. İyi iş.

Bilgi Az, İnanç Çok

Örnekler çeşit çeşit. Aşırı lüks hayat süren papalar ve onların şatafatlı saraylardaki yaşamları günümüzden bin yıl öncesine kadar sürüyordu. Makamlar kişisel zenginlik elde etmek için kullanılıyordu. Dünya tarihi bu dönemi karanlık çağ olarak niteler. Avrupa tarihinde yaklaşık olarak beşinci yüzyıldan on beşinci yüzyıla kadar süren ve bilginin az, inancın ise oldukça yoğun olduğu bir dönemdir.

İmtihan Bitmedi Mi?

(Bazı) Din adamları ellerine fırsat geçerse sömürür. Bin yıl öncesinin Avrupası’ndan verdiğim örnekler bizdeki ve günümüzdeki örneklerle ne kadar benzerlik içinde değil mi? Birer sivil toplum kuruluşu maskesi altına öbekleşmiş tarikatların başındaki adamlar ve diyanet işleri başkanlığında sırmalı cübbeyle dolaşan başkanlar dünya nimeti olarak gördükleri “şeyler”in keyfini -üstelik sizin, benim, çocuklarımızın hakkı olan parayla- sürerken, arada ortaya çıkıp, “Fakirlik Allah’ın insanları imtihan ettiği yollardan biri olup sabredenler bu imtihanı kazanmış olurlar” diyerek birilerimizi aptal yerine koyarlar.

Bizim ülkemizdeki fakirliğin nedeni kötü iktidarlar, kötü muktedirler, kötü politikalardır.

Ayrıca, çağa ayak uyduracak bir dini reforma ihtiyaç olduğunu bir tek ben mi düşünüyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45