Ayşe Naz Hazal Sezen
Korku İmparatorluklarının Şansı: Pandemi
Korkunun yayıldığı, panik havasının yükseldiği, kaygının şahikalar yaptığı bu salgın döneminde toplumun dayanışma mekanizmaları zayıflamaktadır. Toplumsal bağların zayıflamasıyla sarmalanamayan birey, kendini güvensiz ve korumasız hissetmeye başlayabilir. Bu koşullarda insanların korkularını habis amaçlarla kullanmak daha da kolaylaşmaktadır. Yarının belirsizliğinin yarattığı kaygı, bugünün salgınıyla bütünleşerek korkudan itaate müşekkel bir yol atamaktadır. Bu yolda rahatlıkla yürüyebilen otorite figürleri, korkunun gücünü omuzlarına alarak kendi korku imparatorluklarını yaratmaktan çekinmezler.
Pandemi tıbbi bir olgu olarak görülmektedir. Ancak yarattığı psikolojik etkilerle birlikte bireyler ve toplumlar üzerinde değişikliklere ve yıkımlara neden olan sosyal bir fenomen olarak da kabul edilebilir. Salgın sırasında genel nüfusun verdiği tepkiler hastalığın yayılımına etki ettiği kadar toplumsal dinamikleri de yerinden oynatmaktadır. Pandemi süresince eldeki kaynakların yetersizliğinden doğan uluslararası ve yerel zorluklar yaşanmakta ve diğer bir taraftan birey kendi iç dünyasının belirsizliğiyle baş etme mücadelesinin yanı sıra dış dünyanın korku ve kaygısını da sırtlanmak durumunda kalmaktadır.
Korku güven arayışını getirir
İnsan yaşadığı her günü yarının belirsizliğiyle sürdürmeye devam ederken, belirsizliğin yarattığı endişeleri de yatıştırmanın kendince yollarını bulabilir. Ancak pandemi döneminde insana ölümlü olduğunu her gün, her kanaldan hatırlanan görünmeyen bir düşmanın varlığı, bu belirsizlikle başa çıkmayı zorlaştırmaktadır. Bilinmezlerin ve belirsizliklerin dünyasında bilinciyle var olmaya direnen insan, küresel salgın döneminde kendinden olmayan her şey ve herkesten korkar hale gelmektedir. Korkan insan güven arayışına girer. Kendisini koruyacak, dış tehlikelere karşı savunacak ve belirsizlik anında makul bir düzen sunacak yer veya kişi arayışına girmesi olağan bir tepkidir. Karanlıktan korkan bir çocuğun, çaresizlik içinde kendini güvende hissetmek için annesinin sıcak kolları araması gibi, toplumlar da çaresiz kaldığında kendini teslim edebileceği bir otorite arayışına girer. Toplulukların biçare olduğu anda ortaya çıkan bu davranış, bir çocuğun ilk otorite figürü olan annesine sığınmasına eş değerdir.
Her An Her Şey Olabilir
Korkunun yayıldığı, panik havasının yükseldiği, kaygının şahikalar yaptığı bu salgın döneminde toplumun dayanışma mekanizmaları zayıflamaktadır. Toplumsal bağların zayıflamasıyla sarmalanamayan birey, kendini güvensiz ve korumasız hissetmeye başlayabilir. Bu koşullarda insanların korkularını habis amaçlarla kullanmak daha da kolaylaşmaktadır. Yarının belirsizliğinin yarattığı kaygı, bugünün salgınıyla bütünleşerek korkudan itaate müşekkel bir yol atamaktadır. Bu yolda rahatlıkla yürüyebilen otorite figürleri, korkunun gücünü omuzlarına alarak kendi korku imparatorluklarını yaratmaktan çekinmezler. Korkunun egemenliğiyle yönetilen imparatorlukların temel niteliği ise belirsizlik içinde çaresiz kalan bireye, her an her şey olabilir şüphesini kanıksatmaktır. Şöyle ki, diğer zamanlarda bireylerin ve toplumun kabul edemeyecekleri olayları, normal ve olabilir olarak kabullenebilmesi sağlarlar. Salgın döneminde sosyal medya platformlarında mizahla nakşedilerek sıklıkla karşımıza çıkan “kötü günler geride kaldı, şimdi sırada daha kötü günler var.” söylemi, daha kötü günler geldiğinde yaşanan olayların normallik hali içinde karşılanacağına delalettir.
Anormal olanın artık normal kabul edilmeye başladığı bu süreçte, anormale itiraz ederek, doğal olamayanın normalleştirilmesine karşı çıkanlar ise öteki olarak yaftalamakta ve yalnızlığa itilerek dışlanmaktadır. Belirsizliğin kaygısından, korku imparatorluğunun kollarına atılmış olan diğer bireyler ise her an her şey olabilir mottosunu kabullenerek, bireye saygı, insan onuruna/kişiliğe saygı, bilgilendirilme ve görüş ifadesi gibi haklarından vazgeçebilirler.
Korku İmparatorluklarının Şansı
Etik değerlerinden fariğ olan bireyler ve toplumlar zamanla insani, sosyal, kültürel, tıbbi ve ekonomik haklarını kaybettiklerinde de ses çıkaramaz hale gelebilirler. Olağandışının olağanlaştırılmasın kabulü ile başlayan bu süreç adım adım adalet, eşitlik ve özgürlük gibi temel hakların da kişisel menfaatler uğruna istismar edilebileceği zemini hazırlamaktadır. Pandemi, olağandışı tüm olayların olağanlaştırılabilmesi adına büyüklü küçüklü bütün korku imparatorlukları için harikulade bir şans haline gelmektedir. Bu şansı iyi değerlendirmeyi başaran devlerler, işletmeler, eğitim kurumları, üniversiteler, şirketler ve nice kurum ve kuruluşlar, kendisine sığınanların haklarını suiistimal etmekte hiçbir beis görmemektedir.
Temel İhtiyaçlar Tehdidi
Pandemi süreciyle perçinlenerek büyüyen, belirsizliğin yarattığı kaygı ve korkuları lehlerine çevirerek kendilerini güvenli sığınak gibi sunan korku imparatorları, ölüm korkusuyla performansı düşen bireyleri dahi hizmet etmeye zorlamaktadır. Bu psikolojik sığınmacılar, göremedikleri düşman karşında sevdikleri, kendileri ve yakınları için endişe duymalarına rağmen açlık ve barınma ihtiyaçlarına karşılık çalışmaya devam etmektedir. Pandemi döneminde fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarının giderilmesinde dahi zorluk yaşanan birey, ihtiyaçlar hiyerarşisindeki beş basamağın iki adım ötesine geçememektedir. Kendini gerçekleştirme hedefine yaklaşmak şöyle dursun, sevgi, ait olma, saygınlık, ahlak, yargılanmama, fikir beyan etme gibi değerlerden çoktan feragat etmiş görünmektedir.
Küresel düzeydeki korku imparatorluklarının pandemi harbindeki haberleri izlemekle muztar edilen sıradan bireyin şu an yegâne amacı hayatta kalmak. Belirsizlikler içinde güvenerek sığındığı bu imparatorluklar tarafından saygı görmek, değer görmek, görüş beyan etmek gibi haklarından zaten menedilmişken, birey pandemiyi kendi lehine çevirmeyi başaran tüm yönetimler tarafından da ihtiyaçlarının da karşılanmaması tehdidi ile karşı karşıya. İmparatorlukların yönetim kademesinde yer almayan diğer bireyler, pandemi süresince sekteye uğrayan temel hak ve özgürlüklerinden önce temel ihtiyaçları için mücadele vermek zorunda kalıyor.
Sorumlu Kim?
Pandemi koşullarında panik ve korku duygusuyla korunma ve kaçınma davranışı sergileyerek kendine güvenen çocukları sömüren sistemin yargılanması, temel ihtiyaçlarından mahrum kalmaktan korkan çocuklar tarafından yapılamaz. Bu çocuklar görmedikleri bir düşman tarafından her an tehdit edilirken, güvendikleri otoriteler/yönetimler tarafından da temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılmakla gözdağı verilirse, yaşadıkları gerilim neticesinde yaratıcılıktan sapa, üretimden uzak, icraattan ırak kalmaları oldukça insani bir vetiredir. Bu otorite kurumlarında sorgulanması gereken düşen performansların nedeni değil, insan ve toplum sağlığının fiziksel, psikolojik ve sosyal tehdit altında olduğu küresel salgın döneminde bireylerden beklenen mürtefi hedeflerdir.