Ayşe Naz Hazal Sezen
KONFOR ALANIMIN DIŞINA BİR BİLET, LÜTFEN!
Değişimin korkusu, bilinmeyenin endişesiyle harmanlandığında konfor alanından uzaklaşmak zorlaşır. Mutsuzluğum dahi rutinleşir ve risksiz bir hal alır. Yarının getireceği belirsizlik yerine sabit bir mutsuzluk korunaklı gelir. Konforlu alanın sınırlarını cesaretle genişletemedikçe, sabit alışkanlıklarımızla dibe doğru inişimiz başlar. İletişimsizliğin kökleri derinlere inmiş mutsuz evlilikler, kendini gerçekleştirmenin önünde engel teşkil eden mesleki problemler ve yarım kalan hayallerin kırgınlıkları içinden çıkmadığımız çukurlara dönüşür.
Konfor alanın dışına çıkmak için gereken büyük cesaret, küçük değişimlerden güç alır ve bizim kişisel başarı hikayemiz ancak konfor alanın dışında yazılabilir.
Camdan bir plazanın orta yerinde, dinmeyen trafik gürültüsünün içinde, görev tanımında olmayan işleri bitirmeye çalışan beyaz yakalanın zihninde yankılanıyor “Bir gün bu iş yerinden ayrılacağım” sözleri. Kulak tırmalayıcı sessizlik içinde yenen akşam yemeğinden sonra, yan odadan yükselen televizyonun uğultusu arasında, hala masada tek başına oturanın aklından geçiyor “Ayrılmamız lazım, bu iletişimsizlik ikimize de fazla” düşüncesi. Toplu taşıma abonmanını her sabah selamladığı şoföre uzatırken “Uzun ya da kısa bir ömür var elimde, gezmek isterdim dünyayı doya doya” diyor biri.
İçinden çıkamadığımız konforlu alan
Günler, haftaları ve ayları hızla kovaladığından mıdır, yıllar su misali buharlaşıp elle tutulamaz olduğundan mıdır, kaçan zamana rağmen ne dünü farklı hissederiz ne de bugünü. Ardımızda aynı kararsızlıklar, aynı çıkmazlar, aynı mutsuzluklardan oluşmuş balaban bir keşke tepesi vardır. Tepenin arkasından yaşanmamış arzularımız el sallarken, “yeni bir risk alırsam pişman olur muyum” endişesiyle cesaret edip veremediğimiz tüm kararlar geçmişimizden göz kırpar. Varlığımız algıladığımız günden itibaren gerçekleşmemiş bütün arzularımızın suçlusu geçmiş günün şartlarıdır. Koşullar bizi yerimizde kalmaya zorlamış; biz dış etkenlerin siluetimize kadar sirayetinden dolayı istediklerimizi yerine getirememişizdir. Yarım kalmış meramlarımız için acımasızca hükmünü verdiğimiz dış etkenleri suçlamak, kendi payımızı görmekten daha kolay gelir. Yaşayamadığımız hayatın sorumluluğunu dış unsurların mücbir yaptırımlarına bırakmak, kalan ömrümüze kabullenilmiş çaresizliğin konforlu ve güvenli kollarında devam etme rahatlığı barındırır. Oysa, içinden çıkamadığımız o konforlu alan, hayata karşı yeni beceriler kazanma ve ruhsal büyümenin önünde anut ve haşin engelin ta kendisidir.
Rutin ve güvenli mutsuzluk
Konfor alanı, bir kişinin kendi tanıdık hissettiği, risk duygusu olmadan, kaygısız veya düşük kaygı düzeyinde sabit bir performans seviyesini sağlayabilmek için sınırlı davranış örüntüsünü sürdürdüğü psikolojik/duygusal/davranışlar bir yapıdır. Konfor alanı, geniş oturma grubunda dahi her akşam aynı koltuğu tercih etmekten, her perşembe gidilen restoranda düzenli olarak aynı masaya oturmaya kadar geniştir. Farkında olmadan edindiğimiz alışkanlıkların sürdürülmesidir. Lakin, tatmin olmadığımız işe devam etmek, mutsuz bir evliliği sürdürmek, belirsizlikler dolu hayalleri sürekli ertelemek de konfor alanında kalmaktır. Konfor alanında sürdürülen yaşamlarda risk alınmadığından ödül teşviki de yoktur. Değişimin korkusu, bilinmeyenin endişesiyle harmanlandığında, teşviksiz kalan ruhlar için konfor alanından uzaklaşmak zorlaşır. Mutsuzluğumuz dahi rutinleşir ve risksiz bir hal alır. Yarının getireceği belirsizlik yerine sabit bir mutsuzluk korunaklı gelir. Konforlu alanın sınırlarını cesaretle genişletemedikçe, sabit alışkanlıklarımızla dibe doğru inişimiz başlar. İletişimsizliğin kökleri derinlere inmiş mutsuz evlilikler, kendini gerçekleştirmenin önünde engel teşkil eden mesleki problemler, yarım kalan hayallerin kırgınlıkları içinden çıkmadığımız çukurlara dönüşür.
Korku alanına girmek
Konfor alanından çıkmak, korku alanına girmekle başlar. Rotamızı gösteren bir harita elimize tutuşturulmadığından, çoğumuz korku alanından hızla konfor alanına dönmeye çalışırız. Yeni bir iş alternatifi doğduğunda belirsiz olan yeniyi kucaklamaktansa; aşinalıktan güvenli gelen ancak bedbaht hissettiğimiz yerde kalmayı tercih edebiliriz. Seyahatimizin rotasını yeni bir keşif için çevirdiğimizde, istediğimizi bulama riskinden korkup, yıllardır değişmeyen rutinimize dönebiliriz. İçinde kendimizi bulamadığımız ilişkimizi sonlandırmaya yanaşırken, korktuğumuz belirsizlik bizi aynı puslu ve ağulu ilişkide tutmaya ikna edebilir.
Konfor alanından çıkmak cesaret ister. Korkuyla mücadele cesareti gerekir. Korkularımız ve biz arasındaki mübarezenin sonucu her zaman bizim lehimizedir: yeni olanı öğrenmek. Öğrenmeye başlamak korku alanından çıkıştır; sebat gerektirir. Sabit kalınan risksiz konfor alanından uzaklaşarak yeni deneyimler kazanmak, aynı zamanda yaşamda kullanılabilecek yeni beceriler geliştirmektir. Başta kendimizi rahatsız hissettiğimiz yenilikler, repertuarımızda yıllarca kullanılmamış olan bilgi ve kaynakları kullanma şansı sunar. Mücadele ettikçe kişisel gücümüzü, bilgimizi ve kendimizi keşfederiz. Keşiflerimiz çoğalıp, becerilerimiz arttıkça konfor alanımızın da sınırları büyür. Bu da demektir ki bir sonraki seviyeye gelmişiz; sınırlarımız artık büyüme alanına doğru genişleyebilir.
Büyüme alanına doğru genişlemek
Konfor alanını büyüme alanına doğru genişletmek doğrusal bir süreç olmayabilir. Kişiliğe, zihin yapısına, kişisel deneyimlere, sosyal desteğe göre değişebilir. Zirveler, çakıllı yollar, dik yamaçlar, çukurlar veya patikalardan ilerlenebilir. Belki konfor alanına geri dönülmek zorunda kalınabilir ve yeniden çıkmak güçleşebilir. Konfor alanından uzaklaşırken ki başarısızlık hissi benlik saygısına darbe olabileceği gibi; öğrenmek için ilk girişim olarak yorumlandığı ve inanıldığı takdirde öz yeterliliği geliştirir. Unutmamak lazım ki konfor alanından uzaklaşmak ve sınırlarını genişletmek bir anda mümkün olmayacaktır. Deneyim, inanç ve kazanılan güvenle kümülatif olarak büyür.
Konfor alanının pasif rahatlığından çıkaracak gündelik değişiklikler, optimal kaygıyı barındıran büyüme adımlarının atılmasını sağlayabilir. Bir anda verilen dönümcül kararlar yerine alışkanlıkları tedricen değiştirmek, ciddi karar alımında hüner kazandırır. Okula giderken yeni bir yoldan yürümek, her gün oturduğun koltuğun dışından yer seçimi yapmak, kahveni içtiğin fincanı değiştirmek, çevrimiçi haritalardan destek almadan yol bulmak veya puanlarına bakmadan bir mekâna deneyimlemek… Küçük yenilikler, konfor alanındaki pasif rahatlığın dışına çıkmak için idman niteliği taşır. Bu ufak tefek alışkanlıkların değişiminden doğan korku, panik, rahatsızlık veya başarısızlık hissi öğrenmenin bir parçası olarak ele alınırsa, konfor alanını kendimizi gerçekleştirdiğimiz kadar genişletmemiz de mümkün olur. Konfor alanın dışına çıkmak için gereken büyük cesaret, küçük değişimlerden güç alır ve bizim kişisel başarı hikayemiz ancak konfor alanın dışında yazılabilir.