Ayşe Naz Hazal Sezen
Bireyleri Yetiştiren Ebeveynler,Nesilleri Yetiştiren Liderler
Sosyal gelişimin temeli ailede atılır. Anne ve babanın çocuğa karşı olumlu ve destekleyici tutumları hata yapmaktan, eleştirilmekten, cezalandırılmaktan korkmayan benliklerin gelişimine katkı sağlarken; olumsuz, kısıtlayıcı, cezalandırıcı ebeveyn tutumlarını her daim eleştirilme korkusuyla perçinlendiğinde birçok ruhsal probleme de kapı aralanmaktadır.
bir çocuğa bakarak nasıl ailesinin tahlilini çıkartmak mümkünse, bir nesle bakıp, onu yetiştiren dönemin hükmünü de tahlil etmek bir o kadar olası.
İlk rol model: Aile
Çocuğun dünyaya geldiği anda ilk modeli ebeveynleridir. Doğdukları ailenin tutumları çocukların benlik algılarına, kişiliklerine ve ilişkilerine büyük oranda tesirlidir. Ayakkabı bağcığını nasıl bağlayacağını, çatalı hangi eliyle tutacağını, dişlerini yukarı aşağı değil de dairesel hareketlerle fırçalaması gerektiğini ailesinde öğrendiği kadar yaşamı nasıl algılayacağını, kimliğinin keşfinde nasıl bir mücadele yolunu seçeceğini, öteki ile nasıl ilişki kuracağını da ebeveynlerinden öğrenir. Hepsinin yanında çocuk kendisine ilişkin algısını da ailesinden öğrenir. Temel becerileri olamadan, bakıma muhtaç doğan çocuğa karşı ebeveynlerin gösterdiği tutum ve tavır, korkutucu ve büyük algıladığı dış dünya karşısında çocuğun nasıl hissedeceğini belirler. Çocuğun “ben değerliyim”, “ben değersizim” ya da “ben öyle çok değerliyim ki hiç kimse ya da hiçbir şey benden daha değerli olamaz” duygularının temelini ebeveyn tutumları atar. Sözel ifadelerin yüzeyselliğinden ziyade eylemin derinliğinde şekillenir değer algısı. Ebeveynlerin değer ifadesinde çocuk ile geçirilen vaktin sadece uzunluğu değil, geçirilen o zamanın niteliği etkindir.
Anne babaların süreğen tavır ve tutumları, ailelerinden aldığını diğerlerine yansıtan sağlıklı bireylerin, dolaysıyla sağlıklı nesillerin yetişmesinde öncü yer alır. Aksi de söz konusu olabilen durumlarda sağlıksız tutumlarla yetişen birey, sağlıksız ilişkiler kurabilir ve gelişememiş ruhsal uyum becerileriyle muhtelif sorunlar yaşayabilir. Sosyal gelişimin temeli de ailede atılır. Anne ve babanın çocuğa karşı olumlu ve destekleyici tutumları hata yapmaktan, eleştirilmekten, cezalandırılmaktan korkmayan benliklerin gelişimine katkı sağlarken; olumsuz, kısıtlayıcı, cezalandırıcı ebeveyn tutumlarını her daim eleştirilme korkusuyla perçinlendiğinde birçok ruhsal probleme de kapı aralanmaktadır. Aileler isterlerse duyarlı, sorumlu, bilinçli, şanslı hisseden, umutlu ve kaygısı düşük bireyler yetiştirebilecekleri gibi duyarsız, ihmalkâr, hoyrat, sorumsuz ya da mutsuz ve umutsuz bireyler yetiştirebilme yetisine sahiptir.
Otoriter Ebeveyn Tutumları
Çocuktan al haberi, dedikleri gibi çocuğa bakarak tahlil edilebilir aile tutumları. Yetişkin olmak değiştirse de dış dünyayla olan ilişkiyi, dünya aile aracılığıyla kurulan ilk köprü üzerinden algılanmaya devam edilir. Uğradıkları haksızlık karşısında ses çıkarmaktan imtina eden, içedönük yapıda, benlik saygısı düşük ve daha bağımlı kişilik özellikleri sergileyen, kendisinden istenilenin fazlasını sergileyen, kolayca başkalarının etkisi altında kalabilen, otorite kalktığında isyankâr olabilen bireylerin otoriter ebeveyn tutumu ile yetiştikleri düşünülebilir. Otoriter ebeveyn tutumunda çocuğun katı kuralları takip etmesi beklendiği gibi, kurallara uymamasının sonucu ceza olabilmektedir. Kuralların sebeplerinin çocuğa aktarılması eksik olduğu gibi taleplerin sorgulanmadan yapılması da bir kuraldır. Anne ve babanın çocukla ilişkisi disiplin üzerine kurulmuştur. Hata yapmanın sonuçlarından korkan çocuk için dünya keşfedilecek bir yer olmak yerine her zaman aşırı dikkatli olunması gereken tehlikeli bir yer halini almıştır. Otoriter tutum sergileyen aileler her ne kadar çocuklarına değer verdiklerini beyan etseler de ebeveyn-çocuk ilişkisi verimsiz kalmış, korku ve kaygıyla harmanlanmıştır. Sevgi odağında gelişmesi gereken ilişki itaat ve statüye kaymıştır.
Müsamahakâr ve İhmalkâr Ebeveynler
Kuralların yoğunluğunun aksine kuralların varlığından söz edilmeyen müsamahakâr ebeveyn tutumunda ise çocuk ilgi ve kabul görmesine rağmen, çocuğa sınırlama getirmek mevzuubahis değildir. Sınırların varlığının ortadan kaybolması ise ben-öteki ayrımında sorun yaşanmasına, otoritenin bulunduğu yerlerde uyum sağlamakta zorlanmaya, stresle başa çıkamamaya, doğru ya da yanlış gibi eleştiri almadığından kendini geliştirememeye ve sağlıklı sınırlar gerektiren sosyal ilişkilerde sorunlar yaşanmasına neden olabilir. Müsamahakâr ebeveynler kendilerini evlatlarıyla arkadaş olarak tanımlarken, anne ve baba olmayı da unutabilirler.
Müsamahakarlık ile ilgisizliği boş vermek ile karıştıran ihmalkâr ebeveynlerse çocuklarına hiç sınır koymadığı ve kontrol uygulamadığı gibi sevgi ve ilgi vermeyi de unuturlar. Çocuklarının doğru ya da yanlışlarına karışmaz, ihtiyaçlarının farkına varmaz ya da mahdut fark eder, destek ya da köstek olmaz, duygusal ve fiziksel gereksinimleri ihmal ederler. Çocukların tüm ihtiyaçlarına karşı gösterilen tepkisizlik çocuğa istenmediğini hissettir. İstenmediğini hisseden çocuk yalnızlaşmasıyla hırçınlaşabileceği gibi ilerleyen yıllarda kendinden zayıfları ezme, çevresine nefret besleme, kendine ve dış dünyaya düşmanca tutumla, aradığı ve ailesi tarafından verilmeyen güvenin peşinde sağlıksız sosyal ilişkiler kurabilir.
Demokratik Ebeveyn Olsak?
Çocuğun da bir birey olarak kabul edilebildiği demokratik ebeveynler ise sağlıklı ilişkilerin kurulması ve sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde değerli bir rol üstleniyorlar. Uyulması gereken kurallar bellidir ancak mantıklı açıklamaları izah edilmiştir. Çocuğun fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına duyarlı olan bu ebeveynler, beklentileri karşılanmadığında cezalandırıcı bir tutum yerine anlayışlı ve destekleyici çözüm yollarını denerler. Sınırlarını tanıyan ve hata yapmaktan kaygılanmayan bireyler, sorumluluklarını almaktan çekinmeyen, yaratıcı, fikirlerini beyan edebilen, duygularını yönetebilen, benlik saygıları yüksek yetişkinler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her ne kadar ailenin sosyokültürel durumun, ekonomik şartların, eğitim düzeyinin ebeveyn tutumları üzerinden farklılıklara neden olduğu düşünülse de çocuk ile anne-baba ilişkisi dış dünyanın koşullarından kısmi, ebeveynlerin iç dünyasını koşullarından hayli etkilenmektedir. Ebeveynlerin teslimiyetçi tavrı, çaresiz tutumları ve kurban rolünden dünyayı algılama şekilleri yahut mücadeleci, emeğe önem veren, dürüst tavırları nesillerin kaderi üzerinde etkiye sahip. Demokratik, ilgili ve sevecen aile tutumunun diğer aile tutumlarına kıyasla olumlu sonuçlar verdiği yıllar süren çeşitli araştırmalar tarafından da teyit edilmesinin yanı sıra bu tutumla yetiştirilen çocukların sosyalizasyon hedeflerine sağlıklı ulaşabilmesiyle sağlıklı toplumun temellerini de oluşturabilecekleri öngörülebilir.
Liderler ve Ebeveynler
Toplumun ebeveynleri olan liderlerin de çocukları olan halkı nasıl algıladığı, gelecek nesillerin içinde bulunduğu dünyayı, toplumu ve kendini nasıl algılayacağıyla da ilişkili. Açıklanamayan kurallarla birlikte sadece yaptırımlara itaat etmesi beklenen çocuğun verdiği tepkilerin yaygın halini yetişen nesil üzerinde görmek olası. Ebeveynleri tarafından birey olduğu kabul edilmeyen, yok sayılan ya da sınır çizilmeyen çocukların yaşadıklarına benzer zorlukları, liderleri tarafından aynı muameleye maruz bırakılan nesiller de yaşıyor. Ebeveynlerin kendi tutumlarındaki uç kısımlardan dolayı çocuklarının problem yaşadığını kabul etmeleri ne kadar zorsa, liderlerin de büyüttükleri nesil üzerindeki etkilerini kabul etmeleri bir o kadar muhal bulunuyor. Oysa, bir çocuğa bakarak nasıl ailesinin tahlilini çıkartmak mümkünse, bir nesle bakıp, onu yetiştiren dönemin hükmünü de tahlil etmek bir o kadar olası.