Kaya Türkmen
Yolun sonu
MHP lideri Devlet Bahçeli ilk seçim mitingini pazartesi günü Sivas’ta yaptı. Alameti farikası, yani “ayırt edici özelliği” olan o zehirli dili yine fütursuzca meydanlara boca edeceğinin işaretini de verdi aynı zamanda.
Bakın ne dedi:
“Bizim çetelere, suç örgütlerine, emperyalizmin güdümüne girmiş muhalefet partilerine, satılmış aydınlara, çürük şarkıcılara, kokuşmuş sanatçılara, kiralık kalemlere, kursağından geçen bir lokmayı bu ülkeye borçlu olup da ihanet eden şeref yoksunlarına tavizimiz katiyen olmayacaktır”.
“Güzel söylersin de Alaattin Çakıcı’ya ‘dava arkadaşım’ diyen sen değil misin?” diye soran tek bir vatandaş çıkmamış anlaşılan Sivas Cumhuriyet Meydanında.
Aynı cümlede muhalefete, bu ülkenin düşünen, fikir üreten insanlarına, gurur vesilemiz olan şarkıcılarına, sanatçılarına, yazarına çizerine yaptığı hakaretleri ise herhalde aynen iade etmekten başka yapacak bir şey yok.
“…kursağından geçen bir lokmayı bu ülkeye borçlu olup da ihanet eden şeref yoksunlarına” ifadesinden ise herhangi bir anlam çıkarmak mümkün müdür bilemedim. Ben çıkaramadım. Yurtdışına giden hekimleri kastetmediğini ummak istiyorum.
“Yürüdükçe korkakları ürkütüyoruz, yürüdükçe hainleri titretiyoruz… Mandacılar bir kez daha harekete geçmişlerdir… Yabancıların esaretine ve emir erliğine heves eden devşirmeler yeniden seferber olmuşlardır… Zaman değişse de oyun aynıdır, senaryo aynıdır, alçaklığın şeklinde ve şemasında değişiklik görülmemiştir…
“Yalancılar korosu, müfteriler koalisyonu, müfsitler oluşumu kara propagandaya bel bağlıyor, devamlı Türkiye’yi kötülüyor…
“Demem odur ki, zillet ittifakı yalandır, yıkımdır, yozlaşmadır… Zillet ittifakı çürüktür, çarıktır, çarpıklığın daniskasıdır”.
Nasıl bir dildir bu? Kin ve nefret saçan…
Bir de Bay Kemal’e ettiği hakaretler…
Ağza alınmayacak laflar. Bir zamanlar Akape liderine salladığı küfürleri hatırlatıyor.
Ekonomi Şahsın alanı malum. Ama Bahçeli de dalmış bahçeye ve formülü açıklamış her zamanki tekerleme şiirselliğiyle:
“Bugün az yiyen, yarın inşallah çok yiyecek. Bugün az kazanan, yarın inşallah çok kazanacak”.
İşimizin Allah’a kaldığının ikrarı…
Ayrıca kimsenin çok yemek gibi bir derdi yok. İnsanımız karnını doyursun yeter. “Yemek” lafı iktidara yakışıyor daha çok…
İşine geldiğinde ortak, müttefik, işine geldiğinde muhalefet partisi olan iktidar yancısı oluşum eser gürler de iktidarın esas sahibi boş durur mu?
İlle de kazanmaları gereken seçime yaklaşırken bütün düğmelere birden basmaya başladılar.
“Bunlar gitmemek için savaş bile çıkarırlar” diyenler vardı. “İzmir’i unutma. Bir gece ansızın gelebiliriz” diyor Cumhurbaşkanı. Yunanistan’ı kestirdi gözüne zahir.
Beka, istiklal, bayrak, ezan tarafına yüklenecek diyenler vardı. Başladılar işte.
Muhalefeti susturacaklar deniyordu. Meclis açılır açılmaz patlatacaklar “Dezenformasyonla Mücadele” yasasını.
Şimdi de deniyor ki, “Bunlar seçim ekonomisi uygularlar, piyasayı ve vatandaşı paraya boğarlar, zaten yalan söylettikleri TÜİK’e düşük bir enflasyon oranı ilan ettirirler. Ücretlere, maaşlara o oranda zam yaparlar. ‘Bak vatandaşı enflasyona ezdirmedik’ diye propaganda yaparlar. Yılın sonuna doğru TÜİK’e söyletecekleri rakamlarla enflasyon düşüyormuş gibi bir algı oluştururlar. ‘Çözerse yine Akape çözer, Reis çözer’ diye anlatırlar”.
Böyle yapacaklarından kuşkumuz yok tabii.
Aynı TÜİK gibi Şahsıma bağladıkları Diyanet’ten de destek alırlar “Zamları Allah yapıyor” fetvalarıyla. Yani “Allah sebep, enflasyon netice”. Dış güçler, mandacı ekonomistlerden sonra bakın nerelere kadar uzandı iftira.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar bütün çabalarının boşa gitmesi kaçınılmaz.
Rakamlarla oynamak, sorumluluğu başkalarına atmak, “Uçacağız, şahlanacağız” vaatleri savurmak karın doyurmuyor. Tencerenin içine et girmesini, yağ girmesini sağlamıyor. Yirmi yıl sonra bu iktidarın sabır dilemekten başka vereceği hiçbir şey kalmadığını vatandaş görüyor.
Gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış bir iktidar söz konusu olan. Her gün yeni bir skandal, yeni bir ifşaata tanık oluyoruz. Kokudan burnumuz düşüyor. Geçim sıkıntısı içinde kıvranan ezici çoğunluk bu noktaya gelen yolsuzluğu görmezden mi gelecek? Kendisini yönetenlerden ahlak, namus, dürüstlük bekleyen seçmen bu çürümüşlüğü hoş mu görecek?
Kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz diyorlardı. Bugün şımartıp tepelerine çıkarttıkları tarikatların ve gerici takımının talebiyle festivalleri, konserleri iptal ediyorlar. Doğası gereği eleştirel olması gereken sanata, sanatçıya sövüyorlar. Gençlik bunu sineye mi çekecek?
Hakkını arayan, bunun için gösteri yapan gençler, kadınlar, hekimler, öğretmenler, akademisyenler kendilerine çürük diyen, çapulcu diyen, sürtük diyenlere oy mu verecek?
Sanmıyorum. Baksanıza Akape kurucuları dahi “Oy vermeyiz” demeye başladılar.
Yolun sonu gözüktü artık.