Kerem Kırçuval
YALAN SÖYLEYEN ANTENLER VE ROTATİFLER
Marmara denizini saran itiraz meğer tabiatın başka bir uyarısı imiş. Tabiat sadece kendisini kirlettiğimizi söylemiyor, hepimizin kirlendiğini, toplum olarak kirletildiğimizi söylüyormuş.
İster ‘kanalizasyon’ deyin ister ‘lağım’. Mafya lideri gazetecilerin yapması gereken işi yapıyor. Suç işleyenleri gazeteci değil bir mafya lideri ortaya döküyor.
Para ilişkileri sorunlu bir iş insanı ülkeden kaçıyor. Gazeteci onu arıyor. Kendisinden hiç çekinmeden, utanmadan para isteyip, akçeli meselelerini çözeceğini vaat ediyor. Bu görüşme kaydediliyor. İş insanı bu görüşmeyi başka gazetecilerle paylaşıyor.
Bu mesleği yapanların hepsi işitmiştir daha ilk günlerinde. “Köpeğin insanı ısırması haber değildir, insanın köpeği ısırması haberdir” diye meşhur bir öğreti(!) vardır. Şimdi bırakın ısırmayı, etler kopuyor, kemikler kemiriliyor.
Memleket her gün yeni bir suça, örgütlü, planlı işlenmiş bir suça uyanıyor.
Geceliği 100 bin liralık otel, sanki dersin devlet konukevi. İş adamları, üst düzey bürokratları burada aileleriyle ağırlıyor. Gazeteciler misafir ediliyor. Misafirlikleri sonrasında içinde dövizler bulunan zarflarını alıyorlar resepsiyondan.
Yurt dışından gönderilen bir mesaj, tweet, video inanılmaz bir hızla inanılmaz sayıda insanın önüne düşüyor. Medyanın yüzde 90’ını ele geçiren iktidar bile bunu yapamıyor.
“Bu kadar da olmazın” sınırı her gün biraz daha aşılıyor.
Utanma zaten ülkeyi terk edeli çok oluyor, şimdi adalet de izne ayrıldı. Ona da bir türlü ulaşılamıyor.
Koltukları sarsılan iktidar da olanlar karşısında sessiz. “Daha neler çıkacak?” endişesini yaşıyor, besbelli.
Ancak o kadar çok suç iddiası var ki, yayın aralıksız devam ediyor. Millet daha önce ‘yakalansın, kodese atılsın’ diye dua ettiği mafya liderinin hayatından endişe ediyor. Sosyal medya hesaplarında nöbet tutuyor. Ve sesi kesilmesin istiyor.
Hemen her konuda fikri olan, kanallarda sandalyeleri sabit yorumcular, sanki İskandinav ülkelerine göçmüş gibi. Yandaşların sosyal medya hesapları suskun. Bu takımdakiler adeta sıranın kendilerine ne zaman geleceğini bekliyorlar. Herkesten daha büyük bir merakla açıyorlar videoları. Yoklamada olup olmadıklarını endişe ile bekliyorlar.
Ne kadar hazin değil mi? Suç işleyenlerin suçlarının bir suç örgütü lideri tarafından deşifre edilmesi. İçişleri Bakanı bir siyasetçinin mafya liderinden aylık 10 bin Dolar maaş aldığı söylüyor. Daha bu sindirilmeden şimdi bir gazetecinin kaçak iş insanından 10 milyon Euro para istemesi ortalığa düşüyor.
Artık tatile çıkan adaletin ne zaman döneceği, işinin başına ne zaman geçeceği, ortalığı kaplayan suç iddialarıyla ilgili gereğini nasıl yapacağı bekleniyor.
Peki AK Parti’ye inananlar, yıllarca oy verenler? Bu gazetecilerin anlattıklarını doğru zannedenler ne yapıyor?
Bu suça bulaşanlar, yıllarca kandırdıkları bu insanlara ne diyecekler bu dakikadan sonra? Artık söylediklerinin hangisine inanmalarını isteyecekler?
3 Y dedikleri, yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele de bir palavra imiş. Sabahtan akşama halka yalan söyleyenler, ilerleyen saatlerde döviz cinsinden alışverişler yapıyormuş.
“Memleket soyuluyor, parsel parsel satılıyor. Memleket üç müteahhite ihale edildi” diyenlere karşı sağır olanlar da o müteahhitlerin yanında ‘pipetçiliğe’ başlamış.
Yazık olmadı mı 20 yıla, yazık olmadı mı size inananlara, yazık olmadı mı, doğruluğa, dürüstlüğe, onura, haysiyete?
Hamaset konusunda yetkinliğinizi kimse geçemedi. Vatan, millet, ezan, başörtüsü konusundaki samimiyetiniz bir zarf kadar imiş meğer? Meğer halka yıllarca yalan söylemek ile kalmamış onların paralarına da göz dikmişsiniz.
Nazım Hikmet, 1949 yılında Bursa Cezaevinden yazmış “Ellerinize ve yalana dair” şiirini… Bir kısmını paylaşayım;
“… İnsanlarım, ah benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda fiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ay ışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka her şey,
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir olduğumuz,
Bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.”