U dönüşü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu can bu tende oldukça…” diye başlayan restlerinden bir anda “U dönüşü” yaparak söylediklerinin tam tersini yapmakta beis görmediği sık şahit olduğumuz bir durum.

Özellikle dış politikaya giren alanlardaki U dönüşlerinin şöhreti sınırları aştı.

Suriye politikasında nereden nereye geldiğimiz ortada. Cumhurbaşkanı Esat’a demediğimizi bırakmadık 11 yıldır. “Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil” demişti Cumhurbaşkanı. “Suriye’de Esed olmamalı” demişti.

Şimdi ise “Bizim Esed’i yenmek yenmemek gibi bir derdimiz yok” diyor.

Suriye’li sığınmacılar için önce “Göndermeyeceğiz” diyordu, sonra “Bir milyon Suriye’liyi gönüllülük esasına göre göndereceğiz” dedi. Sonra yine başa döndü, göndereceğiz diyen muhalefete hitaben “Onları göndermeye kimsenin gücü yetmeyecek. Biz ensar kültürüyle yetişmişiz” sözünü duyduk.

Rahip Brunson konusunda “Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın” demişti. 9 ay sonra papaz serbest bırakıldı. ABD Başkanı Trump kendisini kabul ederek “24 saatte bir Türk hapishanesinden Beyaz Saray’a. Nasıl? Fena değil. Değil mi?” diye gazetecileri güldürdü onurumuz tuzla buz olurken.

Gazeteci Deniz Yücel için 13 Nisan 2017’de “Bu makamda olduğum sürece Almanya’ya dönüşü sözkonusu değil” demişti. Deniz Yücel 16 Şubat 2018’de Almanya’dan gönderilen özel uçakla Türkiye’den ayrıldı.

Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda Aralık 2018’de “Bu millet enayi değil, hesap sormasını bilir. Belgeleri gösteririz ama vermeyiz” demişti. 7 Nisan 2022’de dosya tümüyle Suudi Arabistan’a devredildi. Fotokopisini çekmişlerdir inşallah.

Davos’taki panelde İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen Erdoğan birkaç saat sonra basın toplantısında “Benim tavrım moderatöre olmuştur” diye kazı çevirmiş, moderatöre tavır koyan Başbakan Türkiye’ye dönüşünde “Dünya lideri” nidalarıyla karşılanmıştı.

Rus uçağı düşürülünce “Pilotlarımız angajman kurallarının gereğini yerine getirmişlerdir” diyen, “Tekstil ürünlerimizi boykot edeceklermiş. Alsan ne olur, almasan ne olur” diye sesini yükselten Erdoğan, daha sonra Putin’e bir mektup göndererek özür diledi.

Gazze’ye yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisi için “Biz izni verdik” dedikten iki yıl sonra “Siz Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” diyebildi Erdoğan.

Ankara’da görev yapan on büyükelçi Türkiye’nin AİHM kararlarına uyma yükümlülüğü bulunduğunu hatırlatınca, bunların istenmeyen adam ilan edilmesi sürecini başlatması için Dışişlerine talimat verdiğini söyledi Cumhurbaşkanı. “Bunları ağırlama lüksümüz yok” filan dedi. Sonra büyükelçiliklerin “Biz Viyana Sözleşmesine
uygun hareket ederiz” yolundaki suyuna tirit bir açıklamasına razı olup geri adım attı.

Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Suudi Arabistan’la, İsrail’le esip gürleme modundan normalleşme moduna geçtik.

Erdoğan’ın U dönüşleri dış politikayla da sınırlı değil.

“Siyasi hayatımda ne aldatan oldum, ne aldanan” diye övünen Erdoğan, yeri gelince “Biz bunların böyle bir ihanet içinde olduklarını, başta şahsım, hiç düşünmedik…

Aldatıldık” dedi. “Rabbim de milletim de bizi affetsin” diye ekledi.

Doktorlar için “Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren yeni doktorları buralarda istihdam ederiz. Bunlarla yola devam ederiz” dedi. Gelen tepkiler üzerine aradan bir hafta geçmeden “Rabbim tüm hekimlerimizden ve sağlık çalışanlarımızdan razı olsun, yokluklarını göstermesin. Çünkü bu ülkenin hekimlerine hem vefa borcu hem ihtiyacı vardır” dedi.

Sezen Aksu’nun yıllar önce söylediği bir şarkısında yer alan ‘’Binmişiz bir alamete. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e…” sözleri nedeniyle cuma namazını kıldığı Büyük Çamlıca camisinde cemaate hitaben ‘’Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir” diyen cumhurbaşkanı Erdoğan “Benim oradaki hitabımın muhatabı Sezen Aksu değildir” dedi. Vallahi de dedi. Billahi de dedi.

Daha birkaç gün önce eski Akapeli Babacan ve Davutoğlu’ndan bahsederken “Onlar nasıl bir ihanetin içinde olduklarını kendileri düşünmesi lazım” diyen Akape genel başkanı partisinin 21. kuruluş yıldönümünde isim vermeden “Partimize destek olmuş her bir kardeşime, her bir vatandaşıma teşekkür ediyorum. Bu kutlu çatının dışına çıkarak kendine başka yollar çizenlere de geçmişteki hizmetleri için teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Elinin altında iyi yetişmiş, nitelikli bunca sivil ve asker kurum ve kadrolar bulunan, yüzlerce danışmanı, örnek alacağı, ders çıkaracağı yüz yıllık bir cumhuriyet birikimi olan cumhurbaşkanının bu kadar sık hata yapmaması beklenir elbette. Hata kural değil, istisna olmalıdır.

U dönüşü ille de kötü bir şey değildir. Eğer bir hatadan dönmek anlamındaysa, erdemli bir davranıştır.

Ve bugün 84 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Sayın Cumhurbaşkanından giderayak son bir U dönüşü bekliyor:

Hani diyor ya “Bu can bu tende oldukça iddiayla söylüyorum, faiz sebeptir enflasyon netice”.

Haydi.

Son bir U.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi