Türk mutfağı dünya altıncısı

Dünya üzerindeki farklı ülkelerin yemek ve yemek kültürleri üzerine araştırmalar yapan Taste Atlas, geleneksel yıl sonu anketlerini yayınladı. Taste Atlas’ın veri tabanındaki 15.478 yemek üzerinden 477.287 geçerli oyun kullanılması ile dünyanın en iyi mutfağı, dünyanın en iyi yemek bölgeleri, dünyanın en iyi yemek kenti, dünyanın en iyi yemekleri gibi kategorilerde 2024 yılına dair her yılki gibi çokça konuşulan sonuçlar geçtiğimiz hafta açıklandı.

EN İYİ MUTFAK

Gelin biraz neticelere bakalım; bu sene Yunanlılar belli ki iyi çalışmış çünkü hem dünyanın en iyi mutfağı Yunan mutfağı oldu hem de en iyi yemek bölgeleri arasında Mora Yarımadası, Kikladlar, Girit Adası ve Güney Makedonya ilk on arasına giren bölgeler oldu.

Hatta yiyecek kategorilerinin en iyileri listelerinde de iki peynirleri ilk beşe girmiş; Graviera Naxou ve Arsenika Naxou. Her ikisi de Avrupa Birliği’nden Korumalı Menşe Adı almış peynirler.

EN İYİ YEMEK KENTLERİ

En iyi yemek kentleri arasında ise ezici bir İtalyan hakimiyeti dikkat çekiyor; Napoli, Milano, Bolonya, Floransa, Roma ve Turin, yine ilk onu domine eden kentler oldu. Farklı birkaç alternatif önerim olabilir belki ama, Napoli’nin dünyanın en iyi yemek kenti olmasına da itiraz etmem. Diğer yandan Napolililere sorarsanız; onlar memleketlerini İtalya bile değil, sadece Napoli olarak tarif ederler zaten!

Listeleri incelemek oldukça eğlenceli; vaktiniz varsa her kategorinin en iyi yüzünü inceleyin derim. Birçok restoran, üretici öğrenebilir, kimi yerlerde “yok canım!” diyebilirsiniz.

turkiye-altinci.jpg

EN İYİ İLK BEŞ

Türkiye’nin lezzetleri ne alemde, biz sıralamalarda neredeyiz diye de baktım tabii. En iyi dünya mutfaklarında altıncı seçilmişiz.

Yunan, İtalyan, Meksika, İspanyol ve Portekiz mutfaklarının ardından geliyoruz.

Fransız mutfağının sekizinci, Çin mutfağının onuncu olduğu bir listede bence yerimiz hakkaniyete uygun!

TÜRKİYE’DEN ÖNE ÇIKANLAR

Peki Türk mutfağından denenmesi gereken ürün olarak neler önerilmiş derseniz, kahvaltı – ki kahvaltı bir yemek değil ama nedense listeye aynı adla girmiş – Samsun pidesi, Tire köftesi, Antep fıstığı ve çökertme kebabı ilk sırada.

Gerçekten de ilginç bir liste.

Düşünüyorum; birine Türk mutfağından beş yemek önerecek olsam; bunları tatmadan bu mutfağı anlayamazsın anlamında; neyi önerirdim?

Bence bir zeytinyağlı yemek mutlaka olurdu, ne de olsa dünyada zeytinyağlı diye bir kategorisi olan yegane ülkeyiz. Hiç değilse anlı şanlı bir imambayıldı bu listede olmalıydı diyorum…

Sonra, ne risottoya ne buharda pişmiş pirince benzemeyen domatesli, tereyağlı bir pilav mutfağımızı temsil etmez miydi?

Almanya’yla aramızı açan döner de ilginç bir şekilde yok…

Sonra tatlılarımız da ilk öneriler arasında hiç yer bulmamış… Gerçi baklavamız, “ikonik yerel lokantalar” kategorisi altında Karaköy Güllüoğlu önerisiyle tavsiye ediliyor, o da bir şey.

Yine burada Beyti, Aşçı Bacaksız gibi isimleri görmek beni mutlu etti.

PORTEKİZ VE İTALYA

Portekiz ve İspanya’nın özellikle et ürünlerindeki, jambonlardaki liderliği gayet doğal. Makarnalar kategorisi ise elbette silme İtalyanlardan çıkmış, zaten kategoriyi oluşturan kendileri!

UZAKDOĞU MUTFAĞINA HAKSIZLIK

Uzakdoğu mutfakları ne alemde derseniz, bizden hemen sonra, yedi numarada Endonezya mutfağı var. Hint mutfağı ola ola 12.olmuş, düşünün ki, Polonya mutfağına bile geçilmiş, onlar 11.sırada. Ben düşündüm de, Polonya mutfağı deyince aklımıza gelebilecek üç yemek bulamadım. Zaten Polonya’nın ilk 100 yemeği listesinin başında “Polonya Donut”ı geliyor, fazla söz ne hacet diyelim. Buna karşın, acı, tatlı, ekşi dengesiyle, zarif nüanslarıyla dünya güzeli Tay mutfağını 28. Sıraya koymuş oy verenler, büyük haksızlık. Donut’ları yok belki ama hindistancevizi sütü, kişniş, limon otu ile ne şaheserler yaratıyorlar.

Uzun lafın kısası; Taste Atlas bu yıl da gastronomi magazininin en halisini yapıyor, tatlı atışmalara harika malzemeler çıkarıyor. Özellikle malumatfuruşlar mutlaka bir göz atmalı.

Gece ve müzik

1990’larda geçen gençliğimin Zihni’sinin yaratıcısı Zihni Şardağ geçtiğimiz hafta hayata gözlerini yumdu, ardından iyi şeyler söylenerek anıldı, en büyük zenginlik bu olsa gerek… Şahsen tanıdığım biri değildi ama Nişantaşı’ndaki barda ne güzel zamanlarımız geçmişti. Sonraki yıllarda Kuruçeşme’de açılan Zihni ise yaz aylarındaki ilk tercihlerdendi. Hem şık hem müthiş manzaralı hem de rahat hissettiğimiz, iyi hizmet aldığımız bir mekandı.

Şimdi düşünüyorum da 2000’lere henüz gelmeden ve milenyumun ilk yıllarında harika bir gece hayatı, kulüp ve bar kültürü vardı İstanbul’da. Hele de daha yirmili yaşlarınızı sürüyorsanız o ne zengin, ne eğlenceli bir gece hayatıydı.

İlk kokteyllerimizi Koridor’da, Cafe Inn’de, Zihni’de, Touchdown’da, Safahathane’de içmişizdir… Saatlerce dans edip eğlendiğimiz, Nişantaşı’nda, Taksim’de, Kadıköy’de kimi zaman şık barlarda, kimi zaman rock çalan underground kulüplerde, kimi zaman Tünel’de senelerce müdavimi olduğumuz Gramofon gibi caz ağırlıklı çalan yerlerde ama hangisinde olursak olalım, kendimizi hep rahat ve güvende hissettiğimiz senelerdi… Ses gibi, Hayal Kahvesi gibi mekanlarda canlı müzik olurdu, çıkacak gruba bakarak nereye gidileceğine karar verirdik. Boğaz hattındaki She gibi kimilerinde ise o gece çalacak Dj planlarda rol oynardı.

Kadıköy’de Karga’da değilsek, gecenin bir vakti Taksim AKM önünden Bostancı dolmuşuna biner, araçtaki diğer dokuz kişiyle güle söyleye Anadolu yakasına geçerdik. Metrosuz, Marmaraysız, hatta büyük ölçüde cep telefonsuz ve çok özgür hissettiğimiz İstanbul günleri, gençliğimizin tasasız günleri… Zihni derken bakın geçmişin rüzgarına kapılıp nerelere geldik…

Bugün de yirmilerindeki insanlar böyle hissediyor mu, emin değilim… Ama sokakların, kulüplerin, özgürlüğün ve müziğin en çok gençlere yakıştığını biliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi