
Esin Sungur
Bir Beyoğlu günü
İstiklal Caddesi’ne en son ne zaman gittiniz? Bu Pazar belki çok karlı olacak ve evlerden çıkmamayı tercih edeceğiz ama sonraki hafta sonu için bir Beyoğlu programı önerim var.
Önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında açılan Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde “Tat ve Sanat” sergisini gezebilirsiniz. Tarla, bağ, bahçeden natürmortlara, pazar yerlerinden dükkanlara, denizden çıkanlardan, yiyeceklerin hazırlanışına ve lokantalara, sofralara uzanan bir şölen sunan altı tematik bölümden oluşan müthiş keyifli bir sergi bu. Hem resim sanatına hem de yeme-içmeye merakınız varsa görmelisiniz.
Sergiden sonra ise şöyle biraz yürüyün caddede, Çiçek Pasajı’na gidin. Tarihi Çiçek Pasajı’nın yapımının 1876 yılında bittiğini, öncesinde ise burada bir yeniçeri kışlası olduğunu bilir miydiniz? Çiçek Pasajı denilmeye başlanmadan önce sahibi Sadrazam Küçük Said Paşa nedeniyle, Said Paşa geçidi olarak anılıyor. 1918’den sonra ise İstanbul’a kaçan Beyaz Rusların çiçek sattığı yer haline gelince günümüze dek devam eden adını alıyor.
ÇİÇEK PASAJI’NIN ÇÖKÜŞÜ!
Peki, 1978’de binanın büyük bir gürültüyle çöktüğünü duymuş muydunuz? Anıtlar Kurulunca korunması gereken eser statüsüne alınan bina, ne yazık ki sahiplik sorunları nedeniyle gerekli tadilat yaptırılamayınca öylece çöküvermiş bir gece. İşte bugün bildiğimiz Çiçek Pasajı, o binanın yerine yapılıyor. Bugünle başka farkları da var, eskiden alt kattaki meydanda çiçekçiler ve meyhaneler varken, üst katta pansiyon gibi kiraya verilen odalar bulunurmuş.
İşte neredeyse 150 yıllık bir tarih… Gidip o günlerin hayallerine dalmaya değmez mi?
Hele de az önce gezdiğimiz Tat ve Sanat Sergisi’nin son bölümünün adı, Orhan Veli’nin ünlü dizesinden “Cânân ki Degüstasyon’a Gelmez” iken!
Ne de olsa zamanında caddenin en popüler meyhanelerinden biri de Degüstasyon’du ve neredeydi; Çiçek Pasajı’nın girişinde.
Canan gitmese de biz gidebiliriz!
BEYOĞLU KLASİKLERİNDEN
Beyoğlu’nun klasik mekanlarından Çiçek Pasajı’nda Huzur, Stop, Seviç, Palmiye, Kimene, Pavyon, Erciyes, Ankara Birahanesi, Lüks Karadağ, Aile, Pasaj, Çınar, Tempo, Mahzen’in adlarını sayıyor Jak Deleon “Bir Beyoğlu Gezisi” adlı kitabında. Bu müesseselerden Sev-İç’te oturabilirsiniz hala. Meraklısıysanız bu kitabı tavsiye ederim; Entelektüel Cavit’i, Madam Anahit’i, Paganini Bülent’i de sayfalarının arasında tanımış olursunuz…
Eski Krepen Pasajı’ndaki Neşe Meyhanesi’nden 1980’lerinden başında Çiçek Pasajı’na taşınan ve Beyoğlu’nda Edip Cansever, Fethi Naci, Turgut-Tomris Uyar gibi yazar ve aydınların buluştuğu sofralara ev sahipliği yapan Sev-iç, gelenekselleşmiş meyhane adabını bugünlere dek devam ettiriyor.
DİYARBAKIR’DAN BEYLERBEYİ’NE
Boğaz kıyısında yürüyüş yapmanın en güzel yanlarından biri küçük Boğaz iskelelerinde soluklanıp yanaşan vapurları, inip binenleri izlemekse, son zamanlarda buna bir de Beylerbeyi İskelesi’nde Hevsel Bahçesi dükkanına uğramak eklendi. Diyarbakır’dan bildiğim Hevsel Bahçesi, İstanbul’da Anadolu yakasında bu dükkanı açtığından beri Karacabey pirincini, sumağını, sarı mercimeği, maş fasulyesini pek severek alıyorum. Daha deneyemediğim birçok ürün de var. Bakliyat ve baharatların yanı sıra salçaları, turşuları… Geçen hafta Cucina No.75’te Hevsel Bahçesi’nin 10. yılını kutlamak üzere düzenlenen bir yemeğe katıldım. Kurucu Şehadet Çitil ile de tanışma fırsatı buldum.
ÖRNEK BİR GİRİŞİMCİLİK
Hevsel Bahçesi, kendi topraklarının ürünlerini tanıyan, kadim yöntemleri öğrenen, doğaya ve mevsimsel döngüye saygılı ve bunu yaparken de temiz ve adil tarımla elde edilen bu ürünleri herkesle paylaşmak isteyen bir girişimcilik hikayesi.
Şehadet Hanım, o akşam annesinin de kendilerine destek verdiğini, hepsinden önce sabahın köründe koşa koşa işin başına gittiğini anlattı bize. Bölgenin farklı yerlerinden gelse de ürünler, Sur merkez. Bir kadın kooperatifi gibi çalışıyorlar, üretiyorlar. Sohbetimiz sırasında toprakla bağımızın ne ara böylesine koptuğunu, küçük üreticiye desteklemeyi ne zaman bırakıp tarım devlerine teslim olduğumuzu konuştuk. Ama sorunlar birbirinden bağımsız değil, olan her şey birbiriyle bağlı, elbette…
Dünyayı gerçekten de kadınların değiştireceğine inanıyorum.
Bu arada her tabağı birbirinden güzel olan yemekten unutamadığım Silva Özyerli tarifiyle has sarmanın ekşi dengesi ve hem sumak şerbeti hem de sumak pelteli bademli muhallebideki sumağın tatlıya kattığı o kompleks tat oldu.
Sumak zaten bambaşka bir lezzet; Türk mutfağını tanıyan yabancı şeflerin de en etkilendiği ürünlerden.
Bizim de kendisiyle ilişkilerimizi yemeğin üzerine serpme boyutundan çıkarıp geliştirmemiz, bu baharatı mutfaklarımızda daha yaratıcı şekillerde kullanmayı öğrenmemiz lazım.
SAKIZ AĞACININ MİRASI
Çeşmeköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi sakız ağacı mirasının yaşatılması için güzel bir iş birliği başlattı.
Sakız Adası ve Çeşme Yarımadası'nda yetişen fakat ne yazık ki esasen Sakız Adası ile anılan, Çeşme'de ise kaybolmaya yüz tutmuş sakız ağaçları mirasını yaşatmayı amaçlayan kooperatif, Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin bağışladığı sakız fidanlarıyla Çeşme’de bir koru oluşturmak üzere çalışmaya başladı.
Sakız ağacı bölgenin önemli bir türü olmasının yanı sıra, ekonomik açıdan da oldukça değerli bir ağaç.
Çeşmeköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Kazım Beyaz, sakız ağaçlarının gerek Çeşme gerekse İzmir için geleceğin tarım ürünü olabileceğini söylüyor. Çeşme, Urla, Karaburun ve Seferihisar'da sakız üretiminin yeniden canlanması hepimizin dileği.