Kerem Kırçuval
SORUNLU ONLAR SORUMLU SİZSİNİZ…
Dün 12 idi bugün 13 gün oldu, 41 madencimizi yitireli. Henüz 41 kişinin ölümüne sebep olan, bu katliamda ihmali olan kimse belirlenemedi. Sayın yargımız, “Kimseye gelin bir anlatın…” demedi. Yaşananlardan ar duyan, mahcubiyet hisseden, yüzü kızaran kimse çıkmadı, “İstifa ediyorum” diyen olmadı.
Bizim memlekette büyük facialara ortak olanlar ödüllendirilir, daha hızlı yükselir memuriyette. Basamakları koşarak atlarlar. Yaşanan yeni değil yani. Sorumsuzlar Cumhuriyeti’nde yeni bir örnek bu faciada başımıza gelenler.
Geride kalanlara sahip çıkmak, sırasıyla görevini yerine getirmekle zaten ödevli kurumları tek tek sıralayıp, yaşamını yitiren madencilere ödenecek parayla böbürlenmek acılarımızı dindirir mi, vicdanları rahatlatır mı, bunu kalbinize bırakayım.
Ölenler tıpkı daha öncekiler gibi öldüğüyle kaldı. Başını yastığa koyup harika, sıcacık bir uyku çekenlere duyurayım.
AraştırMA ve SoruşturMA… Bu iki sihirli kelimeyi daha önce de anlatmıştım ama yine yeri geldi. Bizim memleketimizde ödev süslü bir kavrama dönüşüyorsa ondan sonuç beklemek bizim gibiler için yeni hayal kırıklıklarına bilet almak gibi.
İnsan yaşamı konusunda son derece duyarlı bürokrasimiz, ölen madencilerin aziz hatıraları incinmesin diye Edip Akbayram’ın Cumhuriyet Bayramı’nda vereceği konseri yasaklamışlar. Tebrik ederim. Bu duyarlılıkları karşısında bir köşede sessizce ağladım. Cumhuriyet ne içli devlet adamları yetiştiriyor diye duygudan duyguya savruldum. “Baba insan Edip Akbayram konseri yasaklandığı için ağlar mı?” diye beni yakaladığını sanan hınzır editörüme “Yok ya gözüme bir şey kaçtı” dedim.
Sahiden kör, sahiden vicdansız, sahiden nasipsiz olmak lazım. 41 insan ile ilgili araştırmayan, soruşturmayan, mahcubiyet duymayan bir kadronun Edip Akbayram konserini yasaklayıp, “Kardeşim ne türküsü?” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışması ne kadar anlamlı.
Kimse ne kör ne sersem. Kimse sizin gibi değil.
Suskunların, sessizlerin, haksızlığa, adaletsizliğe, vicdansızlığa uğrayanların ahı büyüyor. Bu ah bugün olmasa bile yarın size yapışır.
Sorunlu onlar peki sorumlu kim?
Sizsiniz efendim sizsiniz?
Kimseyi kışkırtmak, kötü hissettirmek derdinde değilim. Ama sorumluluğu da almak gerekmez mi? Suça ortak olmak değil ama bu suçların işlenmesine seyirci kalmak sorumluluğu gerektirmiyor mu?
301 madencimizi bir gecede yitirdik. Ne oldu? İçerde madencileri savunan iki avukat ile sorumlu tutulan iki maden mühendisi var. Madencilerin avukatları neden içeride?
Ve tüm bunlar yaşanırken, Türkiye esas meselelerini konuşmaktan, tartışmaktan, itiraz etmekten alıkonulurken, “sorumsuzluk” kolay mı?
Türkiye, en zor seçimlerinden birine doğru geri sayıyor. Bir tarafta, 20 sene fazlasıyla, günahıyla sevabıyla iktidar ve ortağı var. Diğer tarafta “Artık yeter” diyenler. Tercih sizin.
Bir yenisi yaşanıncaya kadar unutulmaya yüz tutacak 41 madencinin ruhu rahat etmeli. Ki onlar görüyor kimler tarafından öldürüldüklerini. Siz de görün, elinizi taşın altına koyun.
Eleştirileriniz, tahminleriniz elbette var ama iktidara göstermekte son derece tasarruflu olduğunuz acımasızlığınızı, muhalefete karşı bu kadar da hovarda kullanmayın. Çünkü yarın o aradığınız, beğenmediğiniz muhalefeti bile bulamayabilirsiniz.
Unutmayın, onlar sorunlu ise sorumlu da sizsiniz canım kardeşlerim.