Aytuna Tosunoglu
SERONEYA
Pek çok tarihi keşif, bir dizi tesadüfün sonunda ortaya çıkıyor. 1818 yılının sıcak bir Haziran gününde, George Taylor adında genç bir İngiliz mimar Atina’nın yüz yirmi kilometre batısında Chaeronea (Seroneya) antik şehrinin kalıntıları arasında, birkaç arkadaşıyla birlikte atlı tura çıkar. Derken ya Taylor’ın ya da gruptan birinin atının ayağı yerdeki bir tümseğe takılır. Neyse, ata bir şey olmaz. Ancak tümsek özellikle Taylor’ın çok ilgisini çeker. Burada keşfedilmemiş bir şeyler olduğunu düşünür. Devamındaki günlerde tümseğin etrafı heyecanla kazılır ve aslında tümseğin bir heykelin parçası olduğu ortaya çıkar. Bu bir hayvan kafasıdır ve boyu yaklaşık bir metre seksen santimdir. Taylor’ın ifadesiyle, “aslanın devasa başı”dır.
Taylor, bazı tarihi kaynaklarda adı geçen (yaklaşık iki bin yıl kadar eski) o güne kadar aranmamış ve Seroneya Aslanı olarak bilinen ve zamanında ünlü bir anıtı ortaya çıkarttığını fark eder. Zaten milattan sonra ikinci yüzyıl coğrafyacılarından Pausanias’ın “Antik Yunanistan’ın Tarifi” isimli eserini nicedir incelemektedir. Tesadüfen bulduğu devasa aslan başının Pausanias’ın yazdıklarından hareketle “erkeklerin ruhu”nu temsil ettiğini düşünür. Bu, şu anlama gelir: Dönemin Thebes (Tebai) şehir devletinden gelme 300 savaşçısını içeren ve adına “kutsal grup” denen ordu, milattan önce 338 yılında Seroneya Savaşı’nda Makedon’lu Philip ve oğlu (ki adı ve kendisi sonra çok büyüyecek) İskender ve müttefiklerine yenilinceye kadar Antik Yunan Medeniyeti’nin en güçlü (bazı kaynaklara göre de en korkunç) savaş kuvvetleri arasındadır. Gel gelelim, İskender ve babası hepsini kılıçtan geçirir. Tarih guruları Seroneya’daki bu savaşı Antik Yunan Medeniyeti’nin ve antik çağın sona erişi olarak değerlendiriyor. Bir zaman sonra kutsal grubun mezarlığı olan yere onlara atfen Seroneya aslanı heykeli konmuş. Boyu, altı metre.
Hikâyenin bir yönü daha var. Enteresan olan o yönü…
Kutsal grubu oluşturan üç yüz savaşçının tamamen yüz elli çift sevgiliden oluştuğu yönü. O ana kadar diğer savaşlarda galip gelmelerindeki başarının, omuz omuza savaşan, yiğitlik gösteren bu erkeklerin hiçbirinin sevgilisinin önünde asla korkaklık veya onursuzluk göstermeyeceği gerçeğinden kaynaklı olacağını bulgular ortaya koyuyor. Platon’un yazdığı “Sempozyum”da aşk üzerine konuşan bir erkek karakter, bu tür aşıklardan oluşan bir ordunun “tüm insanlığı fethedeceğini” belirtmişti. Milattan sonra ilk yüzyılda yaşamış olan biyografi yazarı, felsefeci (Platoncu), tarihçi Plutarkos’un demesine göre, özenle, sosyal sınıf farklılığı gözetmeksizin tamamen yetenek ve liyakat gösterenler arasından seçilmiş bu üç yüz erkekten yüz elli çift sevgili oluşturuldu. Yaşça daha büyük olana “seven” (erastes) daha genç olan eşine “sevilen” (eromenos) dediler.
1818’de Taylor’ın atının tökezlemesinden altmış yıl sonra ilerletilen kazılar, aslan heykelinin yakınında, dikdörtgen şeklinde büyük bir mezar olduğunu ortaya koydu ve vardı, yoktu, hayır öyle değildi tartışmalarına son noktayı koymuş oldu. Sahada yapılan çizimler gösterdi ki toplamda iki yüz elli dört olmak üzere tam yedi sıra iskelet var. Konuyla ilgili kapsamlı kitabı, “The Sacred Band”in yakında piyasada olacağını söyleyen Markley Boyer, sahada iskeletlerin pozisyonunu belirlemek amacıyla eskiden çizilmiş tüm resimleri bir araya getirmiş. Çizili resimlerde (kaynak aşağıda) siyahla işaretli yerler iskelet üstündeki yaraları gösteriyor. Bazılarının yanında kılıçları ile gömüldüğü belli oluyor. Yakından bakarsanız bazılarının el ele tutuştuğunu da görebilirsiniz.
Aşk insana neler yaptırıyor, binlerce yıldır. Seroneya aslanlarına, sevgiliyle beraber yan yana savaşmayı, cesurca ölmeyi de yaptırmış işte. Karşılıklı sevginin, birbirine adanmışlığın bir öyküsü…
Kaynak: The New Yorker, Ancient Greece’s Army of Lovers by Daniel Mendelsohn, April 12, 2021 ve The Legent of the Sacred Band by David Leitao, 2002.