Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

KİM FUTBOL ADAMI?

Haberlerin artık kimsenin inanmadığı yalanları söylemesinden beri ölmeden önce izlememiz gereken tüm filmleri izledik, ardından belgesellere sardık.

Belgesellerin de klasik bir hikayesi var. Yırtıcılar bütün halinde çayıra yayılıyor, organize şekilde hareket edip, avlarının zayıf bir anını kolluyor.
Ama hepimiz avı tutuyoruz. Ah be kurtulsun, yem olmasın diyoruz.
Dışarıda aslan gibiyiz ama içimiz ceylan.
Öyledir, öyledir.
Fakat dünkü maçta kim av kim avcı belli mi? Yoksa yine bir anlayış mı sorgulanmalı?
Aykut Kocaman’ı Ersun Yanal’dan farklı kılan ne? Konuşma tarzı mı, izah etme yeteneği mi? Hadi Ersun Yanal sınırlı ve sıkıntılı kadrosuyla bu berbat futbolu oynatıyor. Ligin Fenerbahçe’den sonra en zengin kadrosuna sahip Başakşehir’in başında “Ben Ersun’dan da beterim” demek büyük bir başarı, tebrik ederim.
Ama bu futbolun aklı yok, dibi var.
Bu futbol, başarı getirmez, yerinde saydırır. Bu futbol, kulüpleri ayakta tutmaz, hayatlarını bir süre uzatır.
Serumsunuz, anlayacağınız.

Oysa karşınızdaki Beşiktaş aynı topu oynuyor. Pas yapıyor, pozisyon arıyor, gol arıyor. Böbürlene böbürlene bloklar arası geçiş konuşmaları yapıyorsunuz. Sizin bloklar arası geçişten anladığınız, tüm takımı kendi sahanıza dizmek, rakibin sağa sola paslarını tenis maçı izler gibi izlemek. 782 pas yapıyor Beşiktaş 712’si isabetli.
Bir tane yöneticiniz de bulunduğunuz yere bakıp “Hoca biz ne oynuyoruz?” diye sormuyor. Çünkü O da anlamıyor.
Peki ben sorayım? Futbola katkınız nedir sayın Kocaman? Fener’in başında iken “Tacımız çalındı” diyecek kadar acizliğe düştünüz, şimdi Başakşehir var elinizde. Taç da sizin, federasyon da. Ama gerek yok. Sahada hangi fikri ortaya koydunuz Ersun Yanal’ınkinden başka?
Maçın başında size rağmen bir top direkten döndü. Sonra neden çektiniz takımı toptan geriye? Aslında hücum etseniz Beşiktaş da beklemediği bir durumla karşılaşacak ve belki altından kalkamayacaktı.
Ama korkaksınız.

Larin’in topuğu yetiyor bazen.
Bunu önce kendinize sorun. Kaybettirelim diye değil kazanalım diye çıkın sahaya.
Jetonunuz ikinci yarı düştü. Toplu beklemek yerine toplu gitmek beraberliği getirdi.
Ama yetmez ki. Bir pozisyonda iki penaltı dünyanın en iyi hakemi sayılan Cüneyt Çakır tarafından yenildi yutuldu. Haram olsun.
Ama o surları yıkan adamın Beşiktaş’ta ilk golünü görmek de sana nasip olacakmış, taçsız adam, Welinton attı.
Adına şarkılar yakılan Demba Ba, skoru beraberliğe getirdi. Sevinmedi. Ben de olsam sevinmezdim. Ama takıma ileri hareketi yaptı. “Gelin oynayalım” dedi. Çünkü futbol adamı.
Sonradan çıkıp biraz da utanmadan, “Ucuz mağlubiyet” diyorsunuz. Devam ediyorsunuz, “Josef’in defansa katkısı Beşiktaş’a geniş alanlar yarattı.” Hayret yahu. Siz nerede idiniz? Hepimizi sizin gibi sersem mi sanıyorsunuz? Lafsınız, laf ü güzaf.

Laf uzamasın. Beşiktaş fişi Souza ile çekti, hem de öyle bir çekti ki. Golden ziyade takımın kucaklaşmasıydı önemli olan, Josef’in mutluluğunun görüntüsüydü.
Rossier, Josef ve Ghezzai sarı kart sınırındaydı. Profesyonel davrandılar ve Fenerbahçe maçına yetiştiler. Önemli.
Beşiktaş’ın hocası Sergen Yalçın nerede olursa olsun, ister saha kenarında ister locada ister başka memlekette takımı öyle hazırlamış ki.
Tartışmasız Türkiye’nin şu an en iyi takımı Beşiktaş ve en iyi hocası Sergen Yalçın’dır. Nazar değmesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi