İÇİMİZDEKİ NORVEÇLİLER…

Futbolda istemek yetmiyor. Ne yapacağını, nasıl yapacağını, kiminle yapacağını bileceksin. Dün Fenerbahçe teknik heyeti bunların hiçbirini bilmiyordu. Diyebilirsiniz ki “teknik heyet mi var?” O da Ali Koç’un sorunu ama Başkan şu aralar “İçimizdeki Norveçlileri” aramakla meşgul.

Fırsat bu fırsat… Bu maçı al, Trabzon’un tek rakibi olarak kal. Liderle arandaki takımlar yenilmiş, tek tek geride kalıyor. Galatarasay Terim’i kovmuş, Beşiktaş zaten hocasız. Al bu maçı, yükselt motivasyonu düş peşine Trabzon’un…

Beklenti bu ama herkesin kafasında da aynı soru, “hangi hocayla yapılacak bu iş?” Ali Koç’un 3,5 yıllık başkanlığının 1 yılı hocasız, daha doğrusu hoca aramakla geçmiş. “İki hafta içinde belli olur hocamız” dedi. Şurası net, son kez Hoca arıyor Başkan. Bu getireceği Hoca da başarısız olursa, herhalde kendisi de durmak istemez.

Zeki Murat Göle’nin çıkardığı ilk 11’e kimsenin de diyecek fazla bir sözü yoktu. Göle, dörtlü defansa döndüğünden beri, hızlı geçiş oyunundan vazgeçip topa sahip olan bir oyun stiline dönmüş durumda. Hızlı çıkışlar, uzun ortalar, kanat ortaları ikinci plana atılmış durumda. Oyuncu tercihlerini de bu yönde kullanıyor. Mesut Özil yine kenarda kalmak istemiş, yazık “bel ağrıları” nüksetmiş.

İki takım da iştahlı ve iddialı başladı. Fenerbahçe’de sistem değişiklikleri galiba oyuncuların kafasını karıştırıyor. Aksi halde kimi oyuncular arasındaki anlaşmazlıklardan doğan top kayıplarını, pozisyon hatalarını açıklamak zor. Mesela Pelkas’la Novak ve Zajc arasındaki, İrfan Can’la Valencia arasındaki anlaşmazlıkları sezon başı olsa anlayacağız da ikinci devre başlarken zor.

Fenerbahçe özellikle Osayi ve Mert Hakan’ın desteğindeki İrfan Can’ın sağdan taşıdığı toplarla etkili olmaya çalıştı. Bütün umut İrfan Can ve Osayi’nin bireysel çabalarına kalmış gibiydi.

Böyle yaratılan ilk pozisyonda İrfan Can’ın şutu direkten dönerken, ikinci pozisyonda İrfan Can’ın ortasında Valencia düşürülünce Fenerbahçe penaltıyı ve golü buldu.

Hemen ardından Gökhan İnler’in attığı beraberlik golü ise alkışı hak ediyordu.

İlk yarıda Fenerbahçe tek ayaklı koşucu gibiydi. Osayi, Mert Hakan ve İrfan Can sağ kanadı etkili kullanırlarken, solda Novak, Zajc ve Pelkas sahada yoktu.

İkinci yarının başlangıç düdüğüyle birlikte Belhanda’nın ikinci golü geldi. Szalai ve Novak’ın sadece seyrettiği uzun ortaya Belhanda’nın kale çizgisinde dokunması yetti. Belhanda Galatasaray formasıyla atamadığı golleri atmış kadar sevindi.

Sonra? Sonra Mesut, Serdar Dursun, Ferdi girdi oyuna ama değişen pek bir şey olmadı.

Sonra? Sonra Sosa, Novak, Zajc maç boyu oyunda kaldı, üçü de hiçbir işe yaramadı.

Sonra? Sonra “İçimizdeki Norveçliler” devreye girdi, Ali Koç’u istifaya davet etti.

Ali Koç maçtan önce “Sosyal medyada benim gitmem için hashtag açanları araştırdık. %49,7’si Norveç’te çıktı” dedi yani “içimizdeki Norveçliler” demeye getirdi. Başkana kötü haber, İçimizdeki Norveçlilerin önemli bölümü dün akşam tribündeydi.

Tribünün Muhalefet Şerhi: LARS, MAGNUS, BJORN VE BEN / İbrahim CAN

“Söylesene Başkan Ne Oldu Sözlerin, Koskoca Fener’i Ne Hale Getirdin”

Dün akşam bütün stat biz böyle bağırırken Başkan Ali Koç “Sosyal medyada benim gitmem için hashtag açanları araştırdık. %49,7’si Norveç’te çıktı. Norveç’te ne kadar Fenerbahçeli varmış.” dedi. O an tribünlere bir baktım, Başkan haklı, etrafımda Türkçe bilen yok. Meğer uçaklara, otobüslere doluşmuş bu Vikingler, “Ali Koç istifa” diye bağırmak için taa Oslo’dan kalkıp gelmişler. Lars, Magnus, Bjorn, Knut, Mathias hep bir ağızdan, canhıraş bağırıyor, “yönetim istifa, yönetim istifa”.

“Lan noluyor?” dedik. Meğer biz atladık onlar farketmiş yeni bir serimiz daha bitmiş. GS, BJK,TS serilerinin bitmesine, Kadıköy’ün amatör küme stadına dönüşmesine şahit olan başkanımız Adanademirspor’u da boş geçmemiş ve onların da 34 sene sonra gelen galibiyetine tanık olmuş. Norveçliler buna çok bozulmuştu, bağırıp durdular, susturamadık.
Düşünün bir başkan “neden istifaya davet ediliyorum, takım 4 yıldır neden tarihinde görmediği kadar yerlerde, hala neden teknik direktör bulamadım, koskoca kulübü bu hale nasıl getirdim” diyeceğine kendisini istifaya davet edenlerin ülkeleriyle ilgileniyor, komplo teorileri üretiyor.

Ben kendisine teşekkür ederim yeni yılın ilk maçında da alıştığımız acılardan mahrum bırakmadı bizleri.

Bir sorum da yayıncı kuruluşa: Bilader siz tam olarak hangi hak ve sebeple bizim istifa tezahüratımızın sesini kısıyorsunuz? Böyle bir sansürü uygulayacak cesareti nereden buluyorsunuz? Bunun arkasındaki kural/yasa nedir? Dikkatli olun taraftar “Be Fair” derse geçen seneye benzemez, bu kez Ali Koç da kurtaramaz sizi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi