Emre Alkin
Kararlılık değil inat…
Merkez Bankası beklendiği gibi faizlere dokunmadı ve önceden hazırlandığı belli olan bir açıklama metni paylaştı. Metni okuyunca şu maddeler öne çıkıyor:
- Enflasyon düşüyor ama henüz tehlike geçmedi
- Parasal sıkılaştırma devam edecek
- Talep düşüyor ama yeterli değil, maliye politikası yeni yeni destek vermeye başladı
- Hizmet fiyatlarında iyileşme başladı ama işlenmemiş gıda fiyatlarında katılık devam ediyor
Açıkçası ben metne bakınca "Aralık ayında faizi düşürürüz" gibi bir mesaj almadım. Ancak birçok analist 250 baz puandan daha düşük bir indirim sinyali aldıklarını söylüyor. Bence akıllarında olanı teyit etmek istedikleri için böyle söylüyorlar. Düşük faiz ortamına girmeden finans kurumları sürekli risk altında olacak. Sorunlu kredilerin payının arttığı, konkordatoların tahsilatı zorladığı zaten biliyor.
Tabii, Merkez Bankası mecburen "enflasyonla mücadele iyi yolda" diyor, yoksa bu zamana kadar söylediklerini inkar etmiş olacak. Ancak metinde tehlikenin geçmediği ve risklerin hala dikkate değer şekilde var olduğunu söylüyor.
Diğer taraftan ücret ayarlamaları hakkında bir söz sarf etmemeleri, enflasyon raporu toplantısındaki hatalarının farkına vardıklarını gösteriyor. Fakat jeopolitik risklerden bahsetmemiş olmaları da açıklama metninin çok önceden hazırlandığını göstermekte. Bölge ateş topuna dönmüş durumdayken sadece iç dinamiklerden bahsetmek pek doğru olmamış.
Merkez Bankası yönetimi anlaşılıyor ki, konkordato ilan eden firmaların piyasadaki etkisini görmezden geliyor. Talep düşüşünün sebebinin faizin yüksekliği değil yükselen hayat pahalılığı olduğunu da göz ardı ediyor. Dikkatle bakıldığında oldukça sağlıksız bir şekilde önce yatırımlar sonra da talebin yavaşladığı görülüyor. İnsanlar "harcamaktan vazgeçtim tasarruf edeceğim" demiyor, "takatim kalmadı, satın almaktan vazgeçtim" diyor. Bu arada "maliye politikasının devreye girmesi" kamu harcamalarının azaltılması değil vergilerin artırılması olarak kavrandığı için enflasyonun yapışkanlığını artırıyor. Ekonomi yönetimi "ne pahasına olursa olsun" diyerek hedefe varmak için ülkeye büyük bir maliyet ödetiyor.
Tüm bunlar 2025'in 2024’ten daha zor bir yıl olacağını gösteriyor. “Kötü geride kaldı daha kötüsü geliyor” dediğim zaman bunu “kararlılık gösteren” değil “inat eden” ekonomi yönetimine bağladığımı sürekli anlatıyorum. Rantiyeyi sevindirip vatandaşı üzen bir reçete sadece inattan devam eder.