Serap Durusoy
Günümüz Devlet Kapitalizminin Yol Açtığı Çürüme
Küresel krizin etkisiyle gelişmiş ülkeler ile Çin ve Hindistan gibi yoğun devlet müdahalesine dayanan gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyüme performanslarındaki farklılaşmanın çarpıcı olması, devlet kapitalizmine yönelik ilgiyi yeniden canlandırmıştı. Ancak ekonomik krizin etkileri sürerken tüm dünyaya yayılan Covid 19 salgının da ana akım ekonomik sistemdeki değişimde etkisinin olduğu görüldü. Öyle ki refahın tekrar gündeme gelmesi, devletin küresel sistem içerisindeki konumunu daha belirgin hale getirdi. Bu durum temel siyasi ve ekonomik birimin devlet olduğu inancını daha da güçlendirdi ve minimal devlet modelinin yani devletin toplumu ilgilendiren birçok alana kısıtlı müdahalesini savunan sistemin sorgulanması daha belirgin bir hal aldı.
Bilindiği üzere devlet ve piyasalar arasındaki ilişkiye yönelik standart yaklaşım, devletin piyasaların etkinliğini sağlayacak kurumsal çerçeveyi çizmesi şeklinde açıklanmaktadır. Yani buradaki devlet müdahalesi, sistemin devamlılığı için gerekli olan hukuki ve iktisadi alt yapıyı güvence altına almak için yapılmaktadır. Çünkü kapitalizmin üretken ve karlılığı kamusal alt yapının sağlanmasına bağlıdır. Kuşkusuz bu tanımlama kapitalizmle bağdaşmaktadır. Çünkü zaten kapitalizm bir ekonomik sistem olarak, piyasa başarısızlıklarını düzeltmek üzere dizayn edilmiş; devlet müdahaleleri tarafından desteklenen, genel olarak dengede olan bir piyasalar sistemi olarak tasvir edilmiştir. Yani kapitalizm devletin öncülüğünde ve devletin denetiminde serbest piyasa mekanizmasının çalışmasına bir ölçüde izin verilen ekonomik modeldir.
Ancak finans krizi ve pandemi sonrası hakim olan devlet kapitalizminde politik amacı yüksek olan müdahale biçimleri, sermaye birikimi için gerekli koşulları yaratmak ve sermayenin kısa, orta ve uzun vadeli çıkarlarıyla ilgili olmanın dışına çıktı. Yani her iki kriz, devletin küresel sistem içerisindeki konumunu değiştirerek temel siyasi ve ekonomik birimin devlet olduğu inancını yeniden güçlendirirken yapılan devlet müdahalesi yalnızca para ve maliye politikaları ile sınırlı kalmadı; bazı sektörlerde devlet üretim araçlarının mülkiyetini kontrol etmeye başladı. Dolayısıyla piyasayı desteklemeye yönelik atılan adımlar, yeni devlet misyonlarının doğmasına neden oldu ve devlet kapitalizmi farklı toplumlarda farklı biçimde şekillenerek ülkelerin sahip olduğu kurumsal ve kültürel yapıya ve politik duruma bağlı olarak önemli değişiklikler gösterdi.
Bu bağlamda günümüz devlet kapitalizminde devletin ekonomiye müdahalesi veya ekonomide girişimci olarak yer alması zaman ve coğrafyaya göre farklı gerekçelere dayansa da aslında bu müdahale sermaye birikimi için gerekli koşulları yaratmak ve sermayenin kısa, orta ve uzun vadeli çıkarlarıyla ilgili olmanın dışına çıktı. Çünkü buradaki devlet müdahalesi, tek seferlik bir durum olmadı. Hatta bu devlet aktivizmi, devletin ekonomi üzerindeki politik denetiminin yeniden keşfi olarak da yorumlandı Nitekim Poulantzas da kapitalizmin yeniden üretiminin devletin kendi çıkarına olduğunu belirtmektedir. (Prezeworski, 2014: 132-3) Bu süreçteki uygulamalar Bremmer’in de belirttiği gibi devletin, piyasaları kendi ekonomik ve siyasi nüfuzunu artırmak için kullanmasına ve siyasi tercihlerin ve kamu çıkarlarının ön plana geçerek ekonomik önceliklerin siyasal önceliklerin arkasında kalmasına neden oldu. Yani popülist politikaların ekonomik karar almaya dâhil edilmesine yol açtı. (Bremmer, 2009)
Günümüz devlet kapitalizminde müdahale biçimleri, kamu girişimlerinin kamusal denetimin dışında tutulması, kilit sektörlerin kamulaştırılması ve borçlanma için yeni kaynaklar yaratma şekline dönüştü. Ayrıca devletin yönetiminde yer alanların büyük şirketlerin sahibi olması ve hem bu şirketleri yönetmesi ve hem de siyasi nüfuzlarının olması, büyük şirketlerin sermaye piyasaları ile de bütünleşmiş olmaları ve liberal kapitalizmin araçlarını istedikleri gibi kullanabilmelerine de olanak tanıyor.
İşte Türkiye’de de eğitim, sağlık ve turizm sektörlerinde faaliyet gösterenlerin bu alanlardaki bakanlıkların başına getirilmesi ve siyasi nüfuzlarının olması bunun en çapıcı örneklerini oluşturdu. Ancak özellikle eğitim ve sağlık alanında son dönemlerde yaşanılan gelişmeler okullardaki uygulamalar ve hastanelerdeki bebek ölümleri günümüz devlet kapitalizminin Türkiye’de yarattığı çürümenin boyutlarını ortaya koydu.