Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

FUTBOLU BIRAK, VOLEYBOLA BAK

Avrupa Futbol şampiyonası bizim için sıfır puan ve eksi 7 averajla bitti. Tam bir hüsran yaşandı. Susup kaldık.
Ama susmayanlar, son maç öncesinde TV ekranlarında umut tacirliği yapan yorumcular o kadar fazlaydı ki.
Şunu net bir şekilde gördük ki, Türk futbolunun bu şampiyonadaki değeri, 7 oyuncuymuş.
Merak etmeyin, bu 7 oyuncu bizim milli takımımızdan değil. Her biri farklı milli takımlarda oynuyor.
Süper ligde her takımda ortalama 15 yabancı oyuncu var. Alt ligler dahil Türkiye’de oynayan yabancı oyuncuların toplam sayısı 500’ü çok rahat bulur.
Takımlarımız, maalesef, bütçelerinin büyük bölümünü işte bu yabancı oyunculara ayırıyorlar. Başarıyı onlarda arıyorlar.
Pekiyi, Avrupa Futbol şampiyonasında, ülkemizde forma giyen bunca yabancı oyuncudan kaçını ekranlarda seyredebildik? İstisnaları saymazsak, cevap koca bir hiç.
İşte bu “hiç”lik, Türkiye’nin Avrupa şampiyonasındaki sıfır puanlık futbol değerini ortaya koyuyor.
Çünkü ülkemizdeki onca yabancı oyuncu arasından sadece 7’si, ülkelerinin milli takımlarına çağrıldı. Çoğu da ilk 11’de forma giyemedi. Kimlerdi onlar? Gençlerbirliği kalecisi Kristoffer Nordfeldt (İsveç), Kayserispor’dan Daniel Avramovski (Kuzey Makedonya), Alanyaspor’dan Fyodor Kudryashov (Rusya), Kasımpaşa’dan Kevin Varga (Macaristan), Başakşehir’den Nacer Chadli (Belçika), Beşiktaş’tan Domagoj Vida (Hırvatistan), Fenerbahçe’den Attila Szalai (Macaristan).
Ne yazık ki, ülkemize değerli yabancı futbolcuları sokamıyoruz. Gelen oyuncular ya vasat, ya da vasatın altında isimler. Çoğunlukla da, yaşlanmış kendi ülkesinde bile gözden düşmüş isimleri transfer ediyoruz. Ama bilin ki bu oyunculara da hak ettiklerinin çok üzerinde bedeller ödüyoruz. Ve üstelik bu oyuncular vergi vermeden ülkemizde top koşturuyorlar.  Havada uçuşan dolar ve euroların, menajer kazançlarının ise haddi hesabı yok.
Türk futbolu ile ilgili yorumlar işte bu tablo üzerinden değil, ne yazık ki pembe tablolar üzerinden yapılıyor. Medyamız, yorumcularımız, kulüplerin transfer rekabetine çanak tutarak yabancı futbolculara ha bire övgüler diziyor. En çok konuşanlar da Futbol Federasyonunun bedavadan, özel uçaklarla maçlara götürdüğü gazeteciler oluyor. Onların övgüleri bazen öylesine uzuyor ki, asıl alkışlanması gereken Filenin Sultanları’nın maçı naklen yayından bile düşebiliyor.
Geçtiğimiz cumartesi akşamı, TRT 1’de Almanya-Portekiz maçı vardı. Sporun yıldızları kanalında, Erkek milli voleybol takımımızın Altın Kupa’da oynadığı yarı final canlı yayınlanıyordu. TRT’nin spor kanalında ise futbol sohbeti yapılıyordu. Aynı saatlerde, Filenin Sultanları’nın ise Güney Kore ile Dünyanın ilk 4 takımı arasına girme mücadelesi vardı. Futbol sohbeti, oyuncuların kılıydı, tüyüydü derken tam bir geyik muhabbetine döndü.
Oysa çoğu sporseverin arzusu, Filenin Sultanları’nın Güney Kore ile yapacağı maçı izlemekti. Ama Alman ve Portekiz futbolcularının topa nasıl vurduğunun anlatıldığı bu futbol sohbeti, Filenin Sultanlarına tercih edildi ve gece boyu sürüp gitti.
Voleybol erkek takımımız o gece rakibini yenerek Avrupa liginin finaline yükseldi. Pazar günü oynanan finalde ise Ukrayna’yı geçerek Avrupa Altın Ligi’nin şampiyonu oldu.
Kızlarımız, ancak 3 setin sonundan itibaren canlı yayınlanmaya başlanan (o da erkek takımımızın maçı bittikten sonra aynı kanalda) maçta Güney Kore’yi yenerek adını Dünyanın ilk 4 takımı arasına yazdırdı. Dörtlü final hafta içinde, ABD, Brezilya, Japonya ve Türkiye arasında oynanacak. Yarı finaldeki rakibimiz ABD ile 24 Haziran’da karşılaşacağız.
Futbola o kadar aşığız ki, bu başarılar konuşulmuyor. Hatta TRT para verip yayın hakkını satın aldığı maçı bile futbol geyiğini kesemediği için ancak yarısından itibaren yayınlayabiliyor. Buna da yayıncılık deniliyor.
Futbolun karamsarlığından kurtulun. Bakın orada pırıl pırıl parlayan kadın ve erkek voleybol milli takımlarımız duruyor. Birisi Avrupa’da ilk sırada, diğeri dünya şampiyonluğunu kovalıyor. Sadece futbol bilip, futbol konuşanlara hatırlatayım istedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi