Besim Güçtenkorkmaz
Olimpiyat ikonlarımız
Altın Madalya alamadığımız olimpiyat oyunlarında, saygı duyulacak cesur sporcularımızla teselli bulduk. Madalya açısından tarihimizin en kötüleri arasında yer alan Paris 2024 tamamlandı. Madalyadan çok ikonlarımız ile ön plana çıktığımız sporumuz bakalım ne durumda.
Voleybol: Bu spor branşında birkaç yıl sonra kadınlarda dünyanın bir numarası olacağız. Alt yaş gruplarında kızlarımız son yıllarda ceplerine koymadıkları uluslararası madalya neredeyse bırakmadılar. Bunun nedeni Türkiye’de voleybol liselerinin olması. Dileğimiz aynı başarıyı erkeklerde de yakalamak. Bu sporun ikonu Eda Erdem, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada çok seviliyor ve saygı duyuluyor. Ülke voleybolunun gelişmesine büyük katkısı oluyor. Evine madalya ile dönmek için takımı adına elinden geleni yaptı ama olmadı.
Halter: İki ikonumuz 3’er kez olimpiyat şampiyonu olan Naim Süleymanoğlu ile Halil Mutlu, arkadaşlarını bir zamanlar öyle bir itti ki erkeklerde ve kadınlarda takım olarak dünya ve olimpiyat kürsüsü bizim oldu. Haltere büyük ilgi vardı. Elimizdeki mirası olabilecek en kısa sürede tükettik. Halterde doping belasına bulaşanlarla sıfır noktasına geldik. İkonlara da yazık ettik, haltere de.
Güreş: Ata sporumuzdu, madalya depomuzdu. Minderlerde dünyayı titretirdik. Ahmet Ayık, Mahmut Atalay Gazanfer Bilge ve yakın zamanda Hamza Yerlikaya gibi yüzlerce efsane sporcumuz vardı. Onlardan sonuncusunu, 1 olimpiyat, 3 dünya, 11 Avrupa şampiyonu, son ikonumuz Taha Akgül’ü, Paris’ten bronz madalyası ile 34 yaşında evine uğurladık. Yaptıkların için teşekkürler Taha Akgül. Ata sporumuzda Taha’dan sonrası toz duman gibi gözüküyor. Kadınlarda ise yeni Yasemin Adar’lar bakalım gelecek mi?
Okçuluk: İkonumuz Mete Gazoz’du. Bir önceki olimpiyat şampiyonumuz, 4 yıllık arada yanına iki erkek, bir kız sporcu eklemeyi başardı. Takım halinde bronz madalyaya bizi taşıdı. Okçulukta gönlümüz rahat. Daha çok madalya gelir.
Atıcılık: Elbette bir eli cebince ateş eden Yusuf Dikeç. Sayesinde görün bakın atıcılık ilgi odağı olacak.
Yüzme: Bir yüzücümüz tarihimizde ilk kez olimpiyat finalinde yüzdü. Kuzey Tunçelli henüz 17 yaşında. Bu gencimizin elinden tutun ve sakın bırakmayın. Yüzme antrenmanları ilkokul ile birlikte başlıyor. Çok ağır bir spor. Sabah okuldan önce 2 saat, okul sonrası 2 saat antrenmanı var. ABD üniversiteleri iyi yüzücüleri burslu olarak hemen kabul ediyor. Kuzey çok daha iyi olacak.
Taekwondo: İsmet Iraz’ın özverili çalışmaları ile altın dönemini yaşadı ve sermayeyi tüketmeye başladı. Bir madalya çok az.
Jimnastik: Olimpiyata ilk kez takım halinde katılmamızda bu sporun ikonu olan ve literatüre “Çolak hareketi” olarak geçen halka hareketini yapan İbrahim Çolak’ın ve Tokyo’da bronz alan Ferhat Arıcan’ın büyük katkısı oldu. Bu dörtlü bir yerlerde şampiyon olur.
Atletizm: Sırıkla atlamada Ersu Şaşma ikonik atlayışı ile çok iyi de diğer branşlarda uzun zamandan beri yokuz.
Eskrim ve Modern Pentatlon: Birer kadın sporcu ile katıldık. İki sporcumuz da madalyayı çok istedi. Çok da yaklaştılar ama olmadı. Bunlar özel sporcular. Arkalarından yetişen sporcu yok.
Boks: Erkeklerde kaybolduk. Kızlarımızla parladık. İki Buse Naz bu spor dalının ikonları oldu. Yanlarına bu olimpiyatta Hatice Akbaş ve Esra Yıldız Kahraman’ı da aldılar ülkemize 3 madalya getirdiler. Sporumuzdaki gerçek Esra’nın sözlerinde gizli aslında. “Boksu bırakmıştım. Eşim beni geri döndürdü. O olmasa burada olmazdım. İmkansızlıklar nedeniyle sporu bırakıp, buraları kaçıran o kadar çok sporcumuz var ki”
Bu seviyedeki bir sporcu 23 yaşında boksu bırakıyor ve onu spor bakanlığı veya boks federasyonu yerine eşi yeniden spora döndürüyorsa, kaybettiğimiz gençler konusunda bu spor teşkilatının da kendisini sorgulaması gerekiyor.