Kadın Voleybol takımımız, nefesleri tuttuğumuz maçta, Hollanda’yı mucizevi bir geri dönüş ile 3-2 yendi. Maça çok kötü başladık diyemeyeceğim, başlayamadık bile. Haftalarca sabahın en erken saatinde antrenman yaparak, çok erken saatlerde oynayacağımız maçlara hazırlanan kızlarımız, bu antrenmanlara rağmen, Fransa saati ile 09.00’da başlayan maçta, biyolojik ritimlerini ilk iki sette yakalayamadı. İlk düdükle beraber ortaya uyumsuzluk ve felaket tablosu çıktı.
Sanki uykudan yeni kalkmış gibi yapılan pas hataları, servis kaçırmalar, manşet yetersizliği bir anda Hollanda takımını fazlasıyla canlandırdı ve ümitlendirdi. Biliyoruz ki, kadın voleybolunda önemli etkenlerden birisi de maç içinde gelen sayılarla yükselen veya düşen motivasyon.
Ayrıca, dünyanın en iyi takımlarından birisi olmak da şüphesiz rakiplerimiz üzerinde farklı bir etki yapıyor. Özel önlemler alınan Türkiye maçları, tüm ülkeler için bir anda hedef karşılaşması haline geliyor. Herkes yakaladığı yerde bizi kıstırıp, prim yapmanın, puan almanın peşine düşüyor.
Çok kötü oynayarak, setlerde 2-0 geriye düştüğümüz maçı, yine de çok iyi oynamayarak çevirmesini ve 3-2’ye getirmesini bildik. Bu geri dönüş, aslında ne kadar güçlü bir takım olduğumuzun da göstergesi. Kötü başladığın ve geriye düşerek ümitlendirip, motive ettiğin rakibini, biraz gayretle yenebilmek, ancak dünyadaki çok büyük takımların yapabileceği bir iş.
Kadınlar voleybolda dünyanın en iyi takımlarından birisi olduğumuzu bize bir kez daha kızlarımız bu müthiş dönüşle kanıtladı. Vargas’ın performansının düştüğü yerde, Ebrar yükseldi. Ümitlerin bittiği anda Gizem direndi. İki pasörümüz de istenileni veremezken, Hande, Meliha ve Derya üstün çaba gösterdi. Kaptan Eda da direksiyonu biraz ele alınca, gitti denilen maç geri geldi.
Kalan iki maçımızı Dominik ve İtalya ile yine Türkiye saati ile 10.00’da oynayacağız. Kızlarımız bu erken maç oynama sendromunu kalan maçlarda umarım yaşamaz, işi zora sokmazlar.