Besim Güçtenkorkmaz
FUTBOL SAÇILIMI
Futbol liglerinin en kritik haftaları oynanıyor. Düşenler, çıkanlar, şampiyonlar, kapanma yaşadığımız şu günlerde yavaş yavaş belirleniyor.
Evlerimizdeyiz. Pandeminin bitmesini, sokağa çıkıp uzun yürüyüşler yapacağımız günleri özlemle bekliyoruz. Son 10 yılımı, dağlarda ovalarda, trekking yaparak, kamp kurarak, doğanın içinde geçiren ben, bırakın dağları, evin yakınındaki parkta bile yürümeyi özlemiş durumdayım.
Dişimizi sıkıyoruz, bu günler de geçecek, hayat normale dönecek diye.
Evde en büyük zamanımızı, karşısına geçip oturduğumuz televizyon alıyor. Futbolsever olarak maçların yayın saatlerini iple çekiyorum.
Sizlerin de dikkatini çekmiştir. Maçlar seyircisiz oynanıyor ama son haftalarda, yayının arka plandan gelen tezahürat sesleri giderek artmaya başladı. Kameralar seslerin geldiği tarafa özellikle çevrilmiyor. Ama duyduğumuz seslere bakarsak, maçlar kısıtlamaya rağmen, bayağı bir seyirci topluluğu önünde oynanıyor. Maçlara giden görevli gazeteci arkadaşlarıma soruyorum. “Localar, hınca hınç dolu” diyorlar.
Demek ki, tam kapanmada, muafiyeti olan ve işlerine gitmek için trafiği kilitleyenler arasından, maçlara gitmeyi, stada girmeyi, tezahürat yapmayı becerenler de var.
Televizyonda maçları izlerken, koro halinde tezahürat yapanların kimler olduğunu düşünmemek elbette elde değil. Bu kadar insan evlerine kapanmışken, maçlar seyircisiz oynanırken, esnaf kan ağlarken, bir kuruş geliri olmayan milyonlar çığ gibi büyürken, bir bölüm evlere tıkılmışken, nasıl oluyor da stadyumlar böyle lebalep dolabiliyor?
CORONA KUTLAMASI
Pazar günü oynanan maçlar sonunda Adana Demirspor ve Giresunspor ilk iki sırayı alarak, önümüzdeki sezon süper ligde oynama hakkını elde ettiler. Her iki takımın futbolcularını da, yöneticilerini de emeklerinden dolayı kutlamak gerek.
Maçların bitimi ile birlikte, Adana ve Giresun’da gördüklerime inanamadım. Sokaklar bir anda doldu. Bayrağını kapan, arabalarıyla konvoy yaptı. Havai fişekler atıldı. Tezahüratlar eşliğinde o konvoy, şehrin bütün sokaklarını, virüs eşliğinde turladı.
Futbolcuları emekleri nedeniyle kutladık ama günlerdir evde kalan bizlerin emeğine yazık olmadı mı? Günlerdir dükkanını, mağazasını açamayan işletme sahibinin, onun garsonunun, aşçısının emeği, heba olmadı mı? Güzel günler gelsin diye beklerken, Adana ve Giresun, yeniden virüs ile tanışmadı mı?
Emniyet görevlilerin müdahale etmediği bu şampiyonluk konvoyları, bizim virüs ile mücadelemizde yeterli bilince ulaşmadığımızın en önemli göstergesi. Şampiyonlukları, evimizin balkonlarına birer bayrak asıp, takımlarımızı camlarımızdan belli saatler alkışlayarak kutlayabilirdik. Ama 17 günümüzü, emniyet kuvvetlerimizin sessiz kalması ile bir anda heba ederek kutladık. Yazık ettik.
Şimdi sırada İstanbul var. Üç büyüklerden birinin şampiyonluğu halinde, İstanbul’daki Corona şenliğini ve oluşacak virüs konvoyu ile şehir turunu bugünden hayal bile edemiyorum.
DÜŞEMEYEN TAKIM
Birinci ligden 3 takım süper lige çıkacak ama süper ligden birinci lige 4 takım düşecek. Böyle olunca, birinci lig seneye 19 takımla oynanacak. 19 takım demek, her hafta bir takımın maç yapamadan beklemesi demek. Bunun önüne geçmek için, yeni bir formül üzerinde çalışılıyor. Bu formül de birinci ligden bu sezon düşen Akhisarspor ile Ankaraspor arasında bir baraj maçı oynatılması ve kazananın birinci ligde kalması.
Eğer bu formül uygulanırsa ve baraj maçını Ankaraspor kazanırsa, Melih Gökçek’in onursal başkanı olduğu kulüp, iki sene üst üste düşmekten kurtulmuş olacak. Geçen sezonu Osmanlıspor adıyla oynayan ve düşen takım, Coronavirüs nedeniyle ligde tutulmuş ve bu sezonu, Ankaraspor adıyla yine 1. Ligde oynamıştı. Gökçek’in takımı bir kez daha düştü ama bakalım yeniden lige tutunabilecek mi? Dünya rekoru kırıp, iki yıl üst üste düştüğü ligde, 3. yılda da oynayabilecek mi?
İşin doğrusu, düşen takımları düştükleri yerde bırakıp, alt liglerden gelen başarılı bir takımı ödüllendirmek olmalı. Kimin aklına gelir de uygular bilemem.
Bu arada bir dipnot. Suriye ligleri seyircisiz olarak oynanmaya devam ediyormuş. Zaten seyircili oynatamazlardı. Çünkü adamların bütün seyircileri uzun zamandır Türkiye’de. Üstelik burada yeni takımları olmuşsa, acaba televizyonda sesini duyduğumuz taraftarlar da yoksa onlar mı?