Nuray Babacan
Erdoğan sonrası planı mı? - Fidan'ın CV'sinde yazmayanlar
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni kabinesini, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yerine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan üzerinden okuyanlar, partinin gelecekteki siyaset planlamasına kafa yoranlardır. Fidan’a açılan kapının anlamına geçen hafta kısaca değinmiştik. 2018’deki denemesi başarısız olan Fidan’ın aktif siyaset talebini, bu kez Erdoğan’a açıkça ifade ettiğini belirterek başlayalım.
İki isim, iki bakış açısı
AKP’yi bilenler bilir. Şimşek’e duyulan ihtiyaç, "acil durum planlaması", Fidan’a duyulan ihtiyaç, "gelecek planlaması" olarak değerlendiriliyor. Erdoğan sonrası olasılıklarından söz ediyorsak, bu denkleme Erdoğan’ın ailesi ve özellikle damatlarını katmamak olmaz. O ayrı bir yazı konusu. Bu kez, bakanların CV’lerinde yazmayanlardan yola çıkarak, Hakan Fidan özelinde ilerleyeceğiz.
Fidan ne istedi?
Seçim kampanyasının yoğunlaştığı dönemde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Hakan Fidan arasında yapılan ilginç görüşmede, Fidan’ın yeni dönemde MİT Başkanlığı görevi yerine aktif siyasette olmak istediğini bizzat söylediği iddia ediliyor. Fidan, aksi durumda emeklilik talebinde bulunmuş. Bakan isimleri konuşulmaya başlamadan önce Fidan’ın bakan olacağı, hatta Dışişleri Bakanı yapılacağının belli olduğunu iddia edenler var.
Fidan-Kalın ilişkisi
Fidan’ın parti içindeki siyasi geleceğini, bu süreçte üstleneceği rol belirleyecek. MİT Başkanlığı’na getirilen İbrahim Kalın’ın asıl rüyasının Dışişleri Bakanlığı olduğunu bilmeyen yok. Buna rağmen bu ikili birlikte uyumlu çalışabilirler. Ancak, işin doğası gereği görev sahiplerinin bir süre sonra bağımsızlaşması kaçınılmaz. Özellikle Kalın’ın dış dünyayla ilişkilerinin çapını genişletmesi ve batılı ülkelerin dışında yeni bağlar kurması gerekecek.
Öncelikli kriz dosyaları
Fidan’a dönersek. Kendisi, Dışişleri Bakanlığı’nın süre gelen rutin ilişkileri ve işleri dışında 5 dosyaya yoğunlaşacak. Eğer sıkıntılı bu dosyalarda fark yaratabilirse, partideki yeri de pekişecek. Şöyle ki:
* Suriye’yle MİT Başkanı'yken bizzat yürüttüğü ilişkilere boyut kazandırması gerekecek. İki ülkenin dışişleri bakanları düzeyindeki adımların, liderler düzeyine çıkartılması gibi zor bir sınava hazırlanacak. Bütün bunları anlatırken, Türkiye’nin Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad’ın gitmesi tezinden iki yıl önce sessiz sedasız vazgeçtiğinin altını da çizelim. Liderleri bir araya getirmek için her iki tarafın da avantajlı olduğu bir perspektife ihtiyaç olacak. Türkiye, PKK destekçiliği ve sığınmacıların geri dönüşü konusunda net isteklerine karşın Suriye yönetiminin Türk askerinin topraklarından çekilmesini kabul ederek yanıt verilebilecek mi?
* Tüm komşularıyla sorunu olan ülke görüntüsünden çıkmak için diğer 4 dosyada, Mısır, Ermenistan, Irak ve Yunanistan olacak. Yunanistan’dan, günlük siyasetin rutin tehditleri üzerinden yapılan komşuluk tanımını değiştirmesi istenecek. Mısır ile kısmen adım atıldı. Ermenistan Başbakanı'nın seçim kutlamalara katılması, işi kolaylaştırdı. Sınır kapısının açılması gündeme alınacak. Irak merkezi yönetim ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında yaşanan gerginliğin giderilmesi Türkiye’nin avantajına olacak. Bunlarda, Suriye dosyasına kıyasla daha kolay yol alınacak. İran ile ilişkiler tek başına yazı konusu olabilecek kadar karmaşık olduğu için acil eylem planının bir parçası değil.
Heyecanlandıran telefonlar
* Dış politikayla yakından ilgili olduğu için bir "o gece anekdotu" iletmek istiyorum. Seçim gecesi, ikinci tur sonuçları kesinleşmeden yurt dışından gelen erken tebrik telefonları herkesi şaşırtmış. Erdoğan, partide kürsüye çıkmadan önce ittifak ortaklarıyla otururken, hatta CHP dedikodusu yapılırken, sık sık kendisine uzatılan telefonlarla sohbeti kesmek zorunda kalmış. İlk arayanın Katar Emiri olması kimseyi şaşırtmadı. Ancak, ABD ve Fransa devlet başkanlarının sonuç kesinleşmeden tebrik telefonu açmaları ilginç bulundu. Dış politikanın çıkar ve fayda üzerine kurulduğu gerçeği bir kez daha görüldü.