Nuray Babacan
Yüzde 200 karı kim kazandı? 112 Sevkleri Açıklansın (2)
Sağlık sistemine neşter vurulması gerektiğine ilişkin aralıklarla kaleme aldığımız yazılar, epey ses getirdi. Aynı başlığı bir kez daha tekrarlayarak, bu konuda ısrarımızı sürdürürken, Ak Parti’nin 22 yıllık iktidarı boyunca sağlık bakanlığı yapan isimler, kendi dönemlerine ilişkin savunmaya geçti. Son 10 yıl içinde SGK’nın özel hastanelere ödediği faturalardaki yüzde 200 artışı açıklayabilen yok. 112 aracılığıyla özel hastanelere yapılan sevklerin listesi neden her ay kamuoyuna açıklanmıyor?
Yenidoğan çetesi davasının üzerine projektör tuttuğu sağlık sistemindeki sorunlar, artık halının altına süpürülemeyecek boyuta geldi. Şehir hastanelerindeki randevu ve doktora ulaşma sorunu, hastanelere ulaşmak için saatlerce gidilen yollar ve hastane içinde bir yerden bir yere ulaşmak için yapılan kilometre ve işlevsiz aile hekimliklerinden bahsetmiyoruz bile. Konumuz, sağlıktaki kontrolsüz ve hızlı özelleştirmenin hem hastalara hem de devlete maliyeti.
Doğal olarak iktidar değişikliği olmadığı için 22 yıla bütüncül olarak bakan yazımıza dönemin sağlık bakanlarından itiraz geldi. Recep Akdağ bakanlık yaptığı on yıllık dönemde özel hastanelerden alınan sağlık hizmetinin yüzde 16 olduğunu, yüzde 35’lik artışın kendisinden sonra yaşandığını dile getirdi.
Aktarılanlara göre 2008 yılında, SGK uygulamaları ve acil hastalardan ücret alınmayacağına ait Başbakanlık kararnamesi ile özel hastanelerin kontrolsüz büyümesinin önlendiği dile getiriliyor. İddiaya göre 2012 yılından sonra;
“Özel hastanelerin sayı ve hizmet hacimleri ile ilgili büyüme yeterince kontrol edilemedi. SGK ile sözleşmeli özel hastanelerin vatandaştan alabileceği ilave ücret kuruma gönderilen hizmet faturası, yüzde 30’dan yüzde 200’e çıktı. Acil olarak bir özel hastaneye kabul edilen hastadan, aciliyeti sona erince ilave ücret alınabileceğine dair yeni hüküm kondu.”
Bu verilerdeki en çarpıcı rakam hem sağlık özelleştirmesindeki aşırı artış hem de özel hastanelerin SGK’dan aldıkları hizmet bedellerindeki yüzde 200’lük yükselme. O dönemin sağlık yöneticileri, “Özel hastanelerin ölçüsüz hizmet arzı artışıyla ilgili kısıtlamalar uygulanamadı. Bununla birlikte, kamu hastanelerinde hekimlere verilen performans ödemeleri yetersizleşti ve etkinliğini büyük ölçüde yitirdi. Uzman hekimlerin kamudan özel sektöre geçiş arzusu ve özel sektörün bunu yapabilme kabiliyeti arttı” yorumları yapıyorlar.
“Sağlıkta Dönüşüm Programına” 2012’den sonra ne olduğuyla ilgili hiç kimsenin yorumu yok. Türkiye’deki birçok konunun tepe taklak gittiği dönemin başlangıcı olan bu tarih, sürekli karşımıza çıkıyor. Neler yapılması gerektiğine ilişkin öneriler ise;
“1. İlk döneminden sonra, son on yılda gelişmesi yavaşlayan aile hekimliği geliştirilmelidir. 2. Şehir hastaneleri dahil kamu hastane hizmetleri güçlendirilmelidir. 3. Özel sağlık hizmeti arzı dikkatle kontrol altında tutulmalıdır. 4. Özel sağlık kuruluşlarının vatandaşlardan yüksek ilave ücretler talep etmesi kesinlikle önlenmelidir” şeklinde sıralanıyor.
Herkesin reçetesi hemen hemen aynı. Ancak sağlık sisteminde bütüncül ve ciddi sorun yaşandığı, bunun tamamının AKP iktidarının sorumluluğunda olduğu unutuluyor. Şehir hastanelerinin kurgulanma biçimi, kamu-özel sektör işbirliğinde kamunun ve vatandaşın ciddi zararı oluştuğu bilinirken, kimse sorumluluğu üstüne almıyor. Aradan geçen on yıla rağmen aile hekimliklerinin neden polikliniklere dönüştürülmediğinin yanıtı yok.
Daha da önemlisi sürekli tekrarladığımız 112 sevklerinde kimlere ayrıcalık tanındığı, hangi özel hastanelerin korunduğu, bu hastaneleri kimlerin işlettiği ve kimlere yakın olduğuna ilişkin konuya hiç girilmiyor. Sağlık sistemi yöneticilerinin sorumlulukları masaya yatırılmalı, 112 sevklerinin hangi hastanelere yapıldığı her ay kamuoyuna açıklanmalıdır.