Emek örgütlenmelidir

Siyaset, kamu kaynaklarının hangi tercih ve önceliklere göre harcanacağı meselesidir.

Sağ siyaset sermayenin güçlenmesini savunur. “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” filan der. Bin bir türlü teşvikle, vergi kolaylığıyla, doğrudan destekle, bazen kayırmayla sermayenin palazlanmasına öncelik verir. Oradaki mantık sermayedarın güçlenmesi, yatırım yapması, yani iş kurması, istihdam sağlaması, üretimi artırması, böylece toplam serveti büyütmesidir. Sermaye dağılacağına sınırlı sayıda elde toplansın istenir. O sınırlı sayıda elin de bütün toplumun yararına olacak işler yapacağı umut edilir.

Sermaye kutsanır. Emek ezilir. Bu bir ekonomi politikası tercihidir. Bugün Türkiye’deki iktidar da işte bu sağ siyaseti izler.

Emeğin örgütlü olduğu toplumlarda emekçi kendini kolay kolay ezdirmez. Sendikalılaşma oranının %15 civarında olduğu ülkemizde ise emekçinin sesini duyurması, toplu sözleşme yoluyla hakkının peşine düşmesi zordur.

İşçinin elindeki en değerli yaptırım gücü grevdir. Türkiye’de grev hakkı çok büyük ölçüde sınırlanmıştır ve iktidar grevleri yasaklamakla övünür durur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017 yılında yaptığı bir konuşmada, "Biz iktidarımız döneminde grev tehdidi olan her yerde OHAL’i devreye soktuk. Bu sayede iş dünyasını rahatlattık" diyordu. Sermaye kutsanır, emek ezilir işte…

Akape döneminde grev yasaklarının "yatırımları koruma" ve "ekonomik istikrarı sürdürme" amacı taşıdığı hükümet yetkilileri tarafından sık sık vurgulanmıştır. Özellikle stratejik sektörlerdeki grevlerin yasaklanması, ekonominin zarar görmesinin önlenmesi olarak sunulmuştur.

Akape döneminde birçok grev "erteleme" kararıyla fiilen yasaklanmıştır.

Türk Metal Sendikası ve Birleşik Metal-İş’in 2015, 2017 ve 2020 yıllarındaki grevlerine "ekonomik istikrarı bozabileceği" gerekçesiyle izin verilmemiş, Şişecam işçilerinin grevleri 2014 ve 2017 yıllarında hükümet kararıyla durdurulmuş, Türk Hava Yolları çalışanlarının 2013'teki grev girişimi yasaklanmıştır.

İşverenler ve hükümet destekçileri bu grev yasaklarının gerekli olduğunu savunadursun, yasaklar işçilerin anayasal haklarını ihlal etmekte ve toplumsal eşitsizlikleri derinleştirmektedir.

Bu nedenledir ki Türkiye Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından yayımlanan Küresel Haklar Endeksi'nde işçi hakları açısından en kötü performans gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. Dünya genelinde işçi haklarının durumunu izleyerek, ülkelerin işçi haklarına saygı düzeylerini ortaya koymayı amaçlayan ITUC raporlarının 2024 yılına ait olanında Türkiye işçiler için en kötü 10 ülke arasında sayılmıştır.

Türkiye'de yalnızca "toplu iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar" nedeniyle grev yapılabilir. İşverenin hukuka aykırı davranışlarına karşı yapılan "hak grevleri" yasal değildir.

Politik amaçlarla veya başka iş yerindeki işçileri desteklemek için yapılan grevler de yasaktır.

Ve en önemlisi, tüm iş kollarını kapsayan genel grev Türkiye'de yasaktır.

Genel greve gitme hakları olsaydı, işçi temsilcileri Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda konu mankeni konumunda olmaz, başka bir yerde kararlaştırılan asgari ücretin işçi sendikalarına tebliğ edilmesi yoluna gidilemezdi.

Akape döneminde işçilerin grev dışındaki gösteri ve protesto hakları da kamu düzenini bozma, izin alınmaması, terörle bağlantı iddiaları gibi gerekçelerle sınırlandırılmıştır.

3. havalimanı işçilerinin 2018 yılında kötü çalışma koşullarını, ödenmeyen ücretleri ve iş kazalarını protesto eylemine müdahale edilerek yüzlerce işçi gözaltına alındı, bazıları daha sonra tutuklandı.

2021 yılında İş Kanunu'nun 29. maddesi (ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış) gerekçe gösterilerek işten çıkarılan işçilerin protesto eylemleri polis müdahalesiyle engellendi ve katılımcılar gözaltına alındı.

Soma maden faciasının ardından tazminatlarını alamayan maden işçilerinin, 2020 yılında Ankara’ya yürüme girişimleri polis tarafından engellendi, bazı işçiler gözaltına alındı.

Bunlar sadece birkaç örnek.

Bugün Türkiye’yi idare eden siyasi iktidar halkıyla arasındaki maddi, manevi ilişkiyi koparmıştır. Emekçilerin kendilerine insanca bir yaşam sağlayacak koşullara kavuşmaları, vatandaşın sorunlarını anlamaktan, kavramaktan, empati yapmaktan tümüyle uzaklaşan bu iktidarın insafına terkedilemez.

Emek örgütlenmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi