Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Manifesto niyetine

BENCE; bıçak sırtı bir süreçten geçiyoruz!

1 Ekim’de Meclis’te “uzatılan el” ile başlayan süreç; sahibinin ifadesi ile söylersek “sözden eylem safhasına geçiş” aşamasına geldi.

PKK’nın kendini lağvederek silahlarını Devlete teslim etmesi için başlatılan bu süreçte İmralı’ya gidildi, Teröristbaşının teklifi TBMM Başkanı’na ve siyasi parti liderlerine ulaştırıldı; “Müzakere ve mütareke yok” denilse de VAR gibi...

Çünkü, ilk mesajı; “süreci siyasi zemine çekecek güce ve ehliyete sahibim” oldu; yani pazarlığa hazırım diyor...

Yani, “Dağdan in ovada siyaset yap” teklifine amaçlarımdan vazgeçmedim diyor!

“Terörsüz Türkiye” inşa etmek veya “Türkiye’nin iki asırlık ağırlığından (yük/bagaj) kurtulmak” için başlatıldığı iddia edilen sürecin bir “çözüm süreci” olmadığı ısrarla vurgulanmış olsa da daha önceki akim kalmış çözüm sürecinde takip edilen yolun izlenmesi ve muhatap olarak yine terör örgütünün ve İmralı’dakinin alınmış olması kafaları çok karıştırdı.

Mesela, manifesto tekamül edecek deniliyor. Yükün manifestosunda neler var?

1806 yılındaki Babanzade Kürt isyanından bu yana biriken yükün manifestosu çıkarıldı mı?

Biz bu filmi kısa süre önce seyretmiştik(!)

Unutmadık!

2009 yılında “güzel şeyler olacak”, “Devlet kurumlarının mutabakatı var” diyerek başlatılan Açılım Süreci, Diyarbakır meydanında devletin tüm kadrosunun Barzani ile birlikte negri negri ağıtı eşliğinde Abdullah Öcalan’ın mesajını dinlemesine rağmen 2015 yılında aynı Diyarbakır sokaklarında PKK tarafından kazılan hendeklerde 793 evladımızın şehadeti ile sonuçlandı. Unutmadık!

Unutmadık!

Devletin Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı’nın katıldığı toplantıda PKK ile varılan mutabakat metni açıklanmış; Apo’nun “Kürdistan bizim, Türkiye hepimizin” anlamındaki talepleri “çözüm” olarak ilan edilmişti.

Unutmadık!

Habur gümrük kapısında tanzim edilen çadır mahkemesinde aklanan PKK teröristlerinin zafer kazanmış kahramanlar gibi karşılanmasını, rahatsız olmamaları için geçtikleri yollardan Türk bayraklarının toplatıldığını unutmadık!

Aybüke öğretmen henüz 22 yaşındaydı. 2017'de Batman'ın Kozluk ilçesinde PKK'lı teröristler tarafından şehit edildiğini unutmadık! Osmaniye'de şehit düşen 47 günlük asker eşi Pınar Akdağ’ı hiç unutmadık! Bingöl-Elazığ karayolunda şehit edilen 33 askeri, Dağlıca katliamını, katledilen beşikteki bebekleri hiç unutmadık!

Şüpheler her geçen gün artıyor.

İyi niyetle başlatıldığından emin olduğum bu süreç, her geçen gün bir önceki günün cevapsız kalan sorularının gölgesinde bir muammaya dönüşüyor.

Toplumun her kesiminden yükselen “Neler oluyor, şimdi bu nereden çıktı, ne yapılmak isteniyor ve benzeri soruların cevapları yeterince açık ve zamanında verilemezse; amaç ve muhtemel sonuç daha önceki benzer süreçleri yaşamış bir siyasetçi olarak beni tedirgin etmektedir;

Amaç iç cepheyi güçlendirmekse bunun muhatabı PKK ve Öcalan mı olmalıydı? “Teröristin huyu mu, amacı mı, arkasındaki gücün hesapları mı değişti” sorularının henüz cevapları verilmiş değil!

“Onurlu bir barış yapılmalıdır yoksa Gazze’ye dönersiniz” diye tehditler başladı!

Evet, bilmediklerimiz olabilir(!)

Topluma tüm detaylar zaman geçmeden anlatılmalıdır; televizyon tartışmacılarının analizleri yetmez!

“Vakit Tamamdır - Söz Konusu Vatandır", “ne müzakere ne de mütareke” yapmadan “Türkiye’de birleşmek ve Türk milleti kimliğinde kenetlenmek için elimi uzatıyorum, bu bir tebliğdir” denilmiş olsa da teröristbaşının muhatap alınması hiç kimsenin içine sinmemektedir, sinecek gibi de görünmüyor.

"Türkiye Cumhuriyeti’nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında el ele tutuşmaya, elimi uzatmaya varım ve hazırım" denilmiş olması geçmişte yaşanan acıları ve yanılgıları unutturmaya yetmemektedir.

“Temel ve ortak değerler” yani asla tartışmaya açık olmayan bana göre “kurucu değerler, kuruluş hukuku ve felsefesi” bir manifesto mahiyetinde öncelikle ilan edilmiş olması gerekmiyor mu?

“Mütemadi manifestosu çok yakında tekemmül edecektir.” sözü kafaları iyice karıştırmıştır.

Yani, göç yolda mı düzülecek?

Bir beyanname (manifesto) denemesi mahiyetinde teklifimdir;

Sayın Devlet Bahçeli’nin 4 Mayıs 2005 tarihli basın toplantısında önerdiği 4 maddedeki hususları yeniden hatırlatıyorum.

Özetle, “Türkiye Cumhuriyeti devleti tektir. Milleti birdir, adı Türk Milleti’dir. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür.”

Sözün sonu; bu 4 maddede mutabık kalındığı ilan edilmeden toplumun ikna olmasını kimse beklememelidir.

Millete rağmen olmaz!

Dostça hatırlatırım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi