Utku Ekmekçi
EKONOMİK GÖRÜNÜM
“Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Mustafa Kemal Atatürk
Rusya-Ukrayna Savaşı
Ekonomik görünümü ortaya koymaya çalıştığımız bir yazıya bir savaş gündemi ile başlıyor olmak elbette üzücü. Ancak durum da ortada. Rusya ile Ukrayna arasında uzunca bir süredir devam eden gerginlik artık savaş seviyesine ulaştı ve bizler de çeşitli haber mecralarından şehir merkezleri ya da yakınlarından gelen patlama haberlerini, korku ve çaresizlik içinde yaşama çabası veren sivil halk görüntülerini, sürekli barış çağrısı yapan ancak sonuç olarak bunu gerçekleştiremeyen politika yapıcıların demeçlerini dinliyor, izliyoruz.
Böyle zamanlarda bir kere daha Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ söylemini hatırlıyor, önemini anlıyoruz. Bu söylem, iç barışın önemini ortaya koyan bir ilke olduğu kadar, barışın sadece yurtta değil tüm dünyada da egemen olması gerektiğini, şayet olmazsa bu rahatsızlığın bizde yansımalarının da mutlaka görüleceğini ortaya koyan bir ifadedir.
Özellikle ticari ve ekonomik anlamda ülke sınırlarının neredeyse kalktığı; üretimin, ticaretin ve finansın artık bir milliyetinin kalmadığı globalleşmiş dünya ve açık ekonomiler açısından baktığımızda dünyada ve coğrafi ya da ekonomik yakınlığı olan ülkelerde yaşanan huzursuzlukların yansımaları çok daha net görülür halde. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan bu durumun bize yansımaları olacağı da şüphesiz. Uluslararası ilişkiler uzmanı olmadığım için olası siyasi sonuçları ve bu siyasi sonuçların dolaylı ekonomik sonuçları gibi konulara girmeyeceğim. Ancak direk yansıyacağını düşündüğün bazı konular da yok değil. NATO’nun devreye girmesi, böyle bir durumda işin üçüncü dünya savaşı boyutuna gelmesi gibi olasılıklardan, evet bahsediliyor. Böyle bir durum işin rengini elbette çok fazla değiştirir ancak ben şu anki duruma bakıldığında ortada sadece Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin Rusya’ya karşı uygulayacakları yaptırımları görüyor, işin sıcak bir dünya savaşı boyutuna varmayacağını düşünüyorum, şimdilik. Bu durumda da Ukrayna ekonomisinin ciddi zarar göreceğini, dolayısıyla bizim de Ukrayna ile olan ekonomik ilişkimizin zarar görebileceğini düşünüyorum.
Türkiye ile Ukrayna arasındaki ticarete baktığımızda Ukrayna’ya dış ticaret açığı verdiğimiz görülüyor. 2021 yılında Ukrayna'ya 2,9 milyar dolar ihracat yaptık. Bunun karşılığında 4,5 milyar dolar ithalatımız var. 2021 yılı için Ukrayna ile dış ticaret açığımız 1,6 milyar dolar seviyesinde. Ukrayna'ya yaptığımız ihracatta en büyük pay kimyevi madde/mamüller, çelik ve otomotiv sektörlerinin. İhracatımızın %40'ını bu 3 sektör oluşturuyor. Diğer taraftan insansız hava araçları (İHA) gibi savunma sanayi ürünleri konusunda son yıllarda hızla büyüyen bir satışımız olduğunu da biliyoruz. Bu sektörlerde sıkıntı yaşabileceğimiz açık. Ukrayna'nın toplam ihracatımız içindeki payı %1,3 seviyelerinde. Toplam ithalatımızın ise yaklaşık %1,7'sini Ukrayna'dan yapıyoruz. Dış ticaretimizdeki payı çok önemli gibi görünmese de küçümsenecek durumda da değil.
Diğer taraftan dış ticaret kadar önemli olan bir diğer konu da turizm gelirlerimiz. Ukrayna'dan 2021 yılında 1,7 milyon ziyaretçi alıp, bunun karşılığında da 1 milyar dolara yakın gelir elde ettik. 2021 yılında Ukrayna'nın toplam turizm gelirlerimizdeki payı yaklaşık %4. Bu, cari açığın finansmanı için önemli gördüğümüz turizm gelirlerimiz açısından önemli bir pay.
Elbette olay bu şekilde 2-3 rakamla açıklanabilecek kadar yüzeysel değil ancak dış ticaret ve turizm bakımından bu manşet rakamlar Ukrayna’nın önemini belirtmek için şimdilik yeterli olacaktır.
Piyasa Faizleri
TCMB tarafından Eylül 2021’de indirilmeye başlayan politika faizi neticesinde piyasa faizlerinin bırakın düşmeyi, aksine yükseldiğini daha önce yazmıştım. 2 gün önce açıklanan 18 Şubat haftası verilerine baktığımızda geçtiğimiz aydan bu zamana kredi ve mevduat faizleri tarafında görece düşüşlerin yaşandığı görülüyor. Henüz bulundukları seviye yüksek olsa da ihtiyaç kredisi faizlerinin yüzde 33seviyelerinden yüzde 29 seviyelerine; ticari kredi faizlerinin de yüzde 26 seviyelerinden yüzde 21 seviyelerine gerilediği görülüyor. Taşıt almak isterseniz de artık yüzde 30 değil, yüzde 26 faiz ödemek durumundasınız. Mevduat tarafında verilen faiz ise yüzde 16 seviyesinde. Sonuç olarak, gelinen noktanın çok iyi olduğunu, faiz indirimlerinin işe yaradığını söylemeye çalışmıyorum ancak özellikle döviz kurundaki sakinleşmenin ardından piyasaların biraz olsun durulduğu, volatilitenin azaldığı ve bunun faizlere olan etkisinin de görüldüğü anlaşılıyor.
Kaynak: Verimetrik
Liralaşma
2021 yılı sonunda açıklanan Kur Korumalı Mevduat (KKM) enstrümanının tüzel kişiler yani şirketler içinde devreye alınması ve döviz mevduatını KKM’ye çeviren şirketlere vergi avantajının yürürlüğe konması ile birlikte son açıklanan veride görülüyor ki tüzel kişiler tarafında ciddi bir Türk lirasına geçiş olmuş. 18 Şubat haftasının versinden görüldüğü üzere, şirketlerin yabancı para mevduatında 7,1 milyar dolar azalış gerçekleşti. Bunun neticesinde gerçek ve tüzel kişiler toplamındaki yabancı para mevduatı 24 Aralık 2021 haftasında 239 milyar dolar seviyesindeyken, 18 Şubat haftasında 216 milyar dolar seviyesine geriledi.
Yüzde 63 seviyelerine kadar çıkmış olan dolarizasyonun, son hafta verisiyle hesaplandığında yüzde 59 seviyesinin altına indiği görülüyor. Bu seviyeler de elbette çok yüksek. Bulunduğumuz noktaya ‘liralaşma’ demek henüz çok mümkün değil ancak dolarızasyondaki olumlu gerileme devam ediyor. Şirketlere sağlanan vergi avantajı sayesinde biraz daha da devam edebilir. Ancak KKM’nin bütçe üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerle birlikte ele alındığında liralaşmanın bu şekilde sağlanması doğru bir yöntem mi, ilk KKM dönemi bittiğinde, veriler daha net açıklandığında, bütçe gerçekleşmeleri görüldüğünde ortaya çıkacak.
Kaynak: Verimetrik
Güven Endeksleri
Hem dünyada hem de ülkemizde olup bitenlerin piyasa profesyonelleri tarafından nasıl algılandığını ve gelecekle ilgili beklentilerin nasıl oluştuğunu anlayabilmek için her ay güven endekslerini de sizlerle paylaşıyorum. Şubat ayı güven endekslerine bakıldığında finansal hizmetler, inşaat ve hizmet sektörlerinde yükselme olduğunu yani olumlu beklenti içinde olduklarını görüyoruz. Perakende sektörü, reel kesim, ekonomik ve tüketici güven endekslerinde ise beklentilerin olumsuz olduğunu ifade eden düşüşler görülüyor. Ancak şunu da hemen bir kere daha belirteyim, güven endeksini oluşturan anketlerin yapılması ile açıklanması arasında genellikle 2 hafta kadar bir zaman oluyor. Diğer bir ifadeyle, bu ay özelinde belirtecek olursak, ilgili anketlerin büyük bir bölümü Şubat ayının ilk yarısı yapılmış durumda ki bu da Ukrayna ile Rusya arasındaki durumun henüz bir savaşa dönüşmeden, sadece bir gerginlik olduğu zamanın sonuçları olduğu anlamına geliyor.
Kaynak: Verimetrik
Beklentiler
Dolarizasyon eğiliminin kırılması için şüphesiz en önemli veri piyasa profesyonellerinin döviz kuru, enflasyon gibi verilerdeki beklentileri. Bu beklentileri en iyi görebileceğimiz veri seti ise, her ay yazımda mutlaka yer verdiğim, TCMB tarafından yapılan ve açıklanan ‘Piyasa Katılımcıları Anketi’. Anketin Şubat ayı sonuçları geçen hafta açıklandı. Ankete göre, katılımcılar yıl sonunda Amerikan doları değerinin 16,04 Türk lirası olacağını bekliyor. Yani katılımcılar, Türk lirasının Amerikan doları karşısındaki değer kaybının 2022 yılında yüzde 20 olacağını öngörüyor. Katılımcıların 2022 yılı için büyüme beklentisinde önceki aya göre bir değişiklik yok; yüzde 3,7. Bu yıl sonunda yıllık enflasyon (TÜFE) beklentisindeki bozulma maalesef sürüyor; beklenti yüzde 34,1. Cari işlemler açığındaki beklenti her ay bir önceki aya göre daha da iyileşiyordu ki, bu aya o da görece bozulmuş görünüyor; yıl sonu için beklenen cari açık geçen ay 7,9 milyar Amerikan doları iken bu ay 9,5 milyar Amerikan dolarına gerilemiş. Merkez Bankası politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının 12 ay sonrası için beklentisi yüzde 15,2 seviyesine gerilemiş durumda.
Sağlıkla, keyifle geçmesini; savaşın ve pandeminin gölgesinden uzak geçmesini umduğum bir aydan sonra, önümüzdeki ay görüşmek üzere.