Tek gündem, hep gündem!

Yeni Yıl

Yılın bu ilk günlerinde ve ilk yazısında öncelikle herkesin yeni yılını kutluyorum. 2025’in hepimiz için sağlıklı, keyifli geçen bir yıl olmasını diliyorum. Kendimizden başlayan, sonrasında halka halka genişleyerek ailemize, dostlarımıza, ülkemize ve tüm dünyaya yayılacak bir sağlık, refah ve barış iklimi diliyorum. Ülkemizde ve dünyada tüm canlıların yaşam haklarının onurlu bir şekilde korunabildiği, farklılıkların ayrışmaya değil çeşitliliğin zenginliğine imkan sağladığı, doğadaki tüm canlılarla bir bütün halinde ve huzur içinde yaşanabileceğinin daha geniş coğrafyalarda kavranabildiği; savaşın, adaletsizliğin ve açlığın olmadığı bir yıl olmasını umuyorum. Ülkemizde de ekonominin değil hukuk ve eğitimdeki gelişmelerin, büyümenin değil kalkınmanın, gelir adaletsizliğinin değil toplumsal refahın konuşulabildiği bir yıl olmasını diliyorum.

resim1.png

Grafik: Verimetrik

Gündem

Ancak gündemin ekonomi ekseninden, hatta bir bütün olarak ekonomiye bile gelemeden, sadece hayat pahalılığı, enflasyon ve geçim sıkıntısı etrafında yoğunlaşması durumundan kurtulmamız kolay görünmüyor.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının yarattığı sorunlar 2021 yılının son çeyreğinden bu yana gündemin ana konusu olmaya devam ediyor. Öncesinde de enflasyonumuz ideal ekonomilerde düşük kabul edilmeyecek bir seviyede, yüzde 20’nin biraz altında olsa da, o seviyeler bizim için oldukça kabul edilebilir seviyelerdi. Son 50 senesini sürekli yüksek enflasyon ortamında geçiren bir ülke için yüzde 20 seviyelerinin altında ve en azından stabil bir enflasyon bir sonraki olumlu seviyeye geçmek için yeterliydi. Ancak bildiğimiz üzere, enflasyonu yüzde 10 seviyesinin altına indirebilecek şartları olgunlaştırmak yerine tekrar yüksek enflasyon günlerine geri döndük.

resim2.png

Grafik: Verimetrik

Beklentilerdeki Direnç

Üzülerek belirtmek gerekiyor ki 2025 yılı da bu anlamda farklı bir yıl olmayacak. Merkez Bankası 2024 yılı son Enflasyon Raporu’nda 2025 yılı için enflasyon beklentisini yüzde 21 olarak açıkladı. Ancak piyasanın hiçbir paydaşı, ne hane halkı ne finans profesyonelleri ne de reel sektör temsilcileri bu beklentiyi gerçekçi bulmuyor. Merkez Bankasının yüzde 21 olan beklentisine rağmen piyasa katılımcılarının beklentisi yüzde 27 seviyesinde. Ancak işin fiyatlama davranışları açısından zorlayıcı kısmı hanehalkı ve reel sektör temsilcilerinin beklentisi. Aralık ayı verilerine göre 2025 yılı sonu için reel sektörün enflasyon beklentisi yüzde 48, hanehalkının beklentisi ise yüzde 63.

Reel sektör temsilcilerinin ve hanehalkının beklentisi ve enflasyonun seyrine olan inancı fiyatlama davranışlarının temel belirleyicisi konumunda. Fiyatlamalar değişen maliyetlere göre değil de, artacağı düşünülen maliyetlere göre yapıldığı açık. Dolayısıyla enflasyon beklentisi yüzde 50 seviyesinde olan bir reel sektörün şimdiden fiyatlamasını bunu göre yapacağı, bunun da enflasyonun düşüşü önünde en önemli engellerden biri olduğu açık.

Beklentileri şekillendirmek, enflasyonun düşeceği inancını kuvvetlendirmek, parasal sıkılaştırmayı bir taraftan desteklerken bir taraftan da özellikle küçük ve orta boy işletmelerin ihtiyaçları doğrultusunda finansmana erişimini rahatlatacak ya da en azından erişimi önündeki engelleri azaltacak para piyasası tedbirleri yılın ilk günlerinde de devam etti. Ancak bunlar 2025 yılındaki hedefleri gerçekleştirebilmek için yeterli değil. Bütçe tarafında herhangi bir düzelme görmeyen, kamunun kemer sıktığına inanmayan paydaşlar para politikası düzenlemeleri ile ikna olmuyor.

resim3.png

Grafik: Verimetrik

TÜİK

Gıda, eğitim ve konut (kira) enflasyonunun manşet enflasyonun üzerinde olması vatandaşın hissedilen enflasyonunun TÜİK tarafından açıklanan manşet enflasyonun çok üzerinde olmasına sebebiyet veriyor. Enflasyon konusunda TÜİK tarafındaki inandırıcılık zaten artık tamamen kaybolmuş durumda. Önceden şüphe ile yaklaşılan enflasyon verisini şimdilerde maalesef neredeyse kimse ciddiye almıyor. Bir yıl kadar önceki bir yazımdaki önerimi tekrarlamam gerekiyor; ekonomi yönetiminin enflasyonu düşürücü önlemler arasında birinci sıraya TÜİK’in itibarının yeniden inşa edilmesini koyması gerekiyor. Bu güven yeniden tesis edilmeden algıyı düzeltmek, beklentileri şekillendirmek oldukça güç.

Aralık ayında aylık enflasyon yüzde 1,03 ve 2024 yılı yıllık enflasyonu yüzde 44,38 olarak açıklandı. Bu veri neticesinde piyasanın yorumu TÜİK’in yüzde 44 olan TCMB yılsonu enflasyon hedefine uygun bir açıklama yaptığı oldu. Bu yorumun doğru olup olmamasına takılmadan, bu yoruma neden olan durumu ortadan kaldırıcı önlemleri almak gerekir. Aksi taktirde ne Merkez Bankası’nın hedefini tutturup tutturamadığı ne de para piyasası önlemlerinin başarıya ulaşıp ulaşmadığının bir önemi, bu konuda yapılacak değerlendirmelerin inandırıcı bir dayanağı da olmuyor.

Merkez Bankası Hedefleri

Diğer taraftan, Merkez Bankası’nın hedefini tutturamadığı da açık. Yılın bitmesine 1 ay kala açıklanan son enflasyon raporunda yıl sonu beklentisini yüzde 44 olarak açıklayan Merkez Bankası’nın, unutmamamız gerekiyor ki 2024 yılının başındaki hedefi yüzde 36’ydı. Hatta, değişen Merkez Bankası yönetiminin göre geldiği yaklaşık bir buçuk yıl önceki ortaya koyduğu 2024 yılı hedefi yüzde 33’tü. Yıl içerisinde önce, aslında tahmin aralığımızın üst bandı şuydu diyerek, sonra enflasyon raporu aracılığı ile sanıyorum 3 güncelleme yaptı. Ve gelinen noktada bir buçuk yıl öncesine göre 11 puan (yüzde 33), yılbaşına göre ise 8 puan (yüzde 22) sapmış oldu.

2025 yıl sonu beklentisini de geçtiğimiz bir yıl boyunca yüzde 14 açıklarken, son raporla birlikte şimdiden yüzde 21’e yükseltti.

resim5.png

Grafik: Verimetrik

Faiz Kararı

Bununla birlikte Merkez Bankası 2025 yılı takviminde Para Politikası Kurulu Toplantı sayısını 8’e düşürdü. Bu değişiklik, ‘12 toplantı yapsaydı pas geçmesi gereken toplantılar olacaktı, şimdi ise pas geçmesine gerek olmayacak, yıl boyunca her toplantıda faiz indirimi yapacak, böylelikle de siyasetin beklentisini karşılamış olacak.’ yorumlarına yol açtı. Merkez Bankası’nın önceki yıllarda da 8 toplantı yaptığı zamanlar vardı. Amerika (FED) ve Avrupa merkez bankaları da yılı 8 toplantıyla tamamlıyor. Dolayısıyla bu garip bir durum değil. Toplantı sayısında siyasi bir sebeple düzenlemeye gidildiğini düşünmüyorum, ancak bu işe yarar mı, evet yarayabilir. Şimdiden genel beklenti Merkez Bankası’nın 2025 yılındaki tüm toplantılarda faiz indirimine gideceği yönünde. Yılsonu için politika faizi beklentileri yüzde 25 ile yüzde 30 arasında şekilleniyor gibi. Ben, yüzde 21 olan yılsonu enflasyon beklentisinin de iyimser olduğunu ve tutturulamayacağını, dolayısıyla yüzde 25’e yaklaşan bir politika faizinin de olası olmayacağını düşünüyorum. Kısa vadede enflasyonun altında bir politika faizi ayarlaması yapmamızın mümkün olmayacağını, böyle bir ayarlamanın piyasa algısı üzerinde olumsuz etki yapacağını dolayısıyla yıl sonu politika faizimizin yüzde 30 ve üstünde olacağını düşünüyorum. Ancak, bir yıl Türkiye ekonomisinde çok uzun bir süre, politikalar çok sık ve sert bir şekilde değişebiliyor, yılın ikinci yarısından önce yılsonu beklentisi hakkında yapılan yorumlar sonrasında çok yanıltıcı olabiliyor.

Asgari Ücret

Yılın son günlerinde asgari ücrete yüzde 30 oranında artış yapıldı ve net asgari ücret 22,104 liraya yükseltildi. Gerçekleşen enflasyonun yüzde 44 seviyesinde olduğu bir yılın sonunda yapılan bu artış elbette oldukça düşük. Beklenen enflasyona göre artış yapıldığı, yapılması gerektiği yorumlarına katılmıyorum ancak katılsam bile, onun bile altında kalacağını düşünüyorum. Yani, 2025 yılında gerçekleşen enflasyonun dahi yüzde 30’un üzerinde olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bu artış, nereden bakarsanız bakın, nasıl yorumlarsanız yorumlayın refah sağlayıcı bir artış değil. Dolar bazında baktığımızda net asgari ücrette 2022 yılından bu yana ciddi artışlar yapılmış görünüyor. Ancak bu durum, hepimizin malumu dolar/TL kurunun durumundan ortaya çıkıyor. Açlık sınırına göre değerlendirdiğimizde net asgari ücret bırakın bir refah yaratmayı maalesef daha yılın daha ikinci ayında açlık sınırının altında kalacak gibi görünüyor. 4 kişilik bir ailenin yoksul olmaması için sadece ebeveynlerin çalışması yetmiyor, en az 3 asgari ücretin haneye girmesi gerekiyor.

resim4-001.png

Grafik: Verimetrik

Tek gündem, hep gündem!

Son birkaç yıldır büyük bir kısır döngüde, sürekli aynı şeyleri yazarak, hayat pahalılığından, asgari ücretten, geçim sıkıntısından, fiyatlama davranışlarından ve enflasyondan bahsediyoruz. Aynı şeyleri yapıp, benzer yorumları yazarak yol almaya çalışıyoruz.

2024 baz etkisinin de yardımıyla enflasyonda düşüşün daha rahat görülebildiği bir yıl oldu. Bu durumun psikolojik etkisi muhakkak oldu. 2025 yılı ise daha zor bir yıl olacak. Daha önce de belirttiğim gibi enflasyonu 40’dan 20’ye düşürmek, 80’den 40’a düşürmekten daha zor. Matematiksel olarak ikisinde de yarıyarıya düşüyor gibi görünse de pratikteki uygulaması ve kolaylığı/zorluğu aynı olmuyor. Dolayısıyla maalesef 2025 yılında da Tek gündem, hep gündem!’e devam edecek gibi görünüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Ekmekçi Arşivi