Doğru yoldayız ancak hala yolun başındayız

Mayıs 2023’teki genel seçimlerin ardından değişen ekonomi yönetiminin yaklaşık 15 aydır işaret ettiği zaman nihayet geldi.

Yeni ekonomi yönetimi göreve geldiğinde enflasyonun Mayıs 2024’te tepe noktasına ulaşacağını, sonrasında ise kalıcı düşüşün yani dezenflasyon ortamının başlayacağını belirtmişti. Belirtildiği gibi, yıllık enflasyon yüzde 75 seviyesiyle Mayıs ayında zirve değerine ulaştı ve sonrasında gerileme başladı. (‘Zirve’den kasıt, Mayıs 2023 seçimlerinden sonraki, diğer bir ifade ile yeni ekonomi yönetiminin görev süresi içindeki zirveyi ifade ediyor.)

Haziran ayındaki düşüşün sınırlı olacağını, hızlı düşüşün Temmuz ve Ağustos ayı enflasyon verisiyle birlikte ve baz etkisiyle olacağını biliyorduk. Haziran ayında yüzde 72 seviyesinde gelen veri, dün açıklanan Temmuz ayı verisiyle yüzde 10 kadar gerilemiş oldu ve yüzde 62 seviyesine indi.

resim1.jpg
Grafikler : Verimetrik www.verimetrik.com

TEMMUZ ZAMLARININ ETKİSİ

Temmuz ayında, ay içinde gerçekleşen zamların etkisiyle aylık enflasyon yüzde 3’ün üzerinde geldi. Zamlardan önceki beklenti daha düşüktü ancak Temmuz ayındaki zamlar gerçekleşince piyasanın aylık enflasyon beklentisi yüzde 3,5’in üzerine çıkmıştı. Dolayısıyla aylık veri son beklentilere göre düşük gelmiş durumda ancak enflasyonun olası patikası hesaplanırken Temmuz ayındaki bu zamlar beklenmiyordu ve aslında gerilemenin yüzde 10’dan daha fazla olacağı öngörülüyordu. Bu konuda Sayın Bakan Mehmet Şimşek de dün, verinin açıklanmasının hemen ardından, bir X (Twitter) mesajıyla ‘enflasyonun Temmuz ayında geçici etkilerle arttığını’ belirtti.

resim2.jpg

BEKLENTİ YÖNETİMİ

Enflasyonla mücadelede önemli araçlardan birinin beklenti yönetimi olduğunu sürekli vurguluyorum. Beklentiler hem güçlendirilebildiğinde hem de belli bir düzeyde konsolide edilebildiğinde başarıya ulaşma şansı artıyor.

Ekonomi yönetiminin on beş ay önce ortaya koyduğu enflasyon patikası ve hedeflerine ısrarla sadık kalıyor olması, bu anlamda beklentinin de kuvvetlenmesini ve konsolide olmasını sağlıyor. Bu durumu TCMB tarafından her ay düzenli olarak yapılan Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarında görebiliyoruz; Ekim 2023’te 12 ay sonrası için enflasyon beklentileri yüzde 44 seviyelerinden başlıyor, azalarak da olsa yüzde 53 seviyelerine kadar devam ediyordu. Hatta yüzde 60 civarında ve üstünde olacağını düşünen katılımcılar da vardı.

Özetle, beklenti seviyesinden bağımsız, Ekim 2023’teki dağılım bir seviyede konsolide olmamış görünümdeydi. Anketin son verisi olan Temmuz verisinde ise dağılımın çok bariz bir şekilde yüzde 26 ile yüzde 31 arasında konsolide olduğu görülüyor.

Piyasa katılımcıları açısından durum böyleyken, hanehalkı için ise böyle olmadığı başka bir veriyle ortaya çıkıyor. Merkez Bankası, Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentilerini derliyor ve Sektörel Enflasyon Beklentileri verisini açıklıyor.

Sektörel Enflasyon Bekletileri’nin Temmuz ayı verisine baktığımızda piyasa katılımcılarının 12 ay sonraki enflasyon beklentisi yüzde 30 iken, reel sektörün beklentisi yüzde 55, hanehalkının beklentisi ise yüzde 72 seviyesinde.

Yani, piyasa profesyonelleri tarafında enflasyonla mücadelede ortaya konulan patikaya büyük ölçüde inanç sağlanmış olmasına ragmen, toplumda yani hanehalkı tarafında inanç pek de sağlanabilmiş görünmüyor.

resim3.jpg

VERİLER İNANDIRAMIYOR

Hanehalkı tarafındaki bu durumun elbette nedenleri var. Hanehalkı kendi harcamalarındaki fiyat artışlarına bakıyor ve enflasyonun o artışlardan az olduğuna ikna olmakta zorlanıyor. Örneğin Temmuz ayı enflasyonu yüzde 62 açıklanmış olmasına rağmen, yıllık artışlar eğitimde yüzde 105, konutta yüzde 100, sağlıkta yüzde 65 seviyelerinde. Dolayısıyla, kirası yüzde 100 artmış ya da çocuğunun yeni yıl kaydını geçen yıla göre yüzde 100’ün üzerinde bir artışla yaptırmış bir hanehalkını enflasyonun yüzde 62 olduğuna inandırmak güçleşiyor. Buna bağlı olarak gelecek dönem beklentisi de o oranda yüksek oluyor.

Üstüne bir de TÜİK’in özellikle enflasyon verisindeki güvensizliği eklenince, beklentiyi hedeflere yakın bir seviyede konsolide edebilmek zorlaşıyor. Ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelede bence eksik olan tarafı veriye ve veri açıklayıcı kuruma karşı güveni tazeleme stratejisi olmaması. Veri yanlıştır demiyorum, bu çok manipülatif bir iddia olur, doğru olmaz. Ancak şüpheci yaklaşımın azımsanmayacak kadar çok olduğu da bir gerçek, bunu da görmezden gelmemek gerekir. Dolayısıyla, hazır enflasyon düşüş trendine girmişken, ekonomi yönetiminin bence artık verinin güvenilirliği noktasındaki algı ile ilgili de bir aksiyon alması gerekli. Veriye güven tüm kesimlerde tekrar sağlanabilirse beklentiler de daha iyi konsolide edilebilecektir.

KAMUDA TASARRUF GÖRÜLEMİYOR

Diğer taraftan, hanehalkı bizler gibi Merkez Bankası sunumlarını takip etmekten elbette uzak. Teknik sunum ve paylaşımları takip etmek ya da anlamak zorunda da değiller. O taraftaki algı kamunun hareketleriyle de şekilleniyor. Bu anlamda, hanehalkının kamu tarafında da dezenflasyona katkı sağlayacak bir tasarruf görebildiğini düşünmüyorum.

Aylar önce tasarruf paketi diye açıklanan paket, daha önce de yazmıştım, sanki dağın fare doğurması gibi. Ne hedeflendiği, bu paketin uygulanmasıyla kamunun parasal olarak ne kadarlık bir yükten kurutulacağı gibi veriyle desteklenmeyen bir tasarruf paketi, bir iyi niyet mektubundan öteye geçemiyor, toplum tarafında inandırıcılığı olamıyor.

Bu anlamda, TCMB de enflasyonla mücadelede sanki biraz yalnız bırakılmış gibi.

KAMU HARCAMALARI DEVAM EDİYOR

Kamu, harcamalarına devam ediyor; kayda değer bir tasarruf yapmıyor; yine çeşitli vergilerle, vergi ve harçlardaki artışlarla sırtını halka dayıyor ve baz etkisiyle düşecek enflasyonun konforunu yaşıyor gibi bir görüntü var.

Önceki yazılarımdan birinin başlığı tam da bu sebeple ‘Baz etkisine yüklenen beklenti’ idi. Bu baz etkisine yüklenen beklenti sebebiyle de Temmuz ayı enflasyonu aylık bazda ‘geçici’ sebeplerle beklenenden yüksek geliyor.

Ancak, bunları söylerken hedeften çok uzak olduğumuzu da düşünmüyorum.

resim4.png

YÜZDE 38 İMKANSIZ GİBİ

Evet, yılsonunda yüzde 38 enflasyon seviyesine ulaşmak bence imkansız. Bunun olabilmesi için yılsonuna kadar tüm aylarda aylık enflasyonumuzun yüzde 1,4 seviyesinin altında gelmesi gerekli. Ancak yüzde 45’in altındaki bir seviyeyi tutturmak çok uzak değil ve maalesef hedeflenen-gerçekleşen arasındaki makasın sadece(!) 7 puan olması geçtiğimiz yıllardaki hedef-gerçek ilişkisine bakarsak hiç de kötü değil, aksine çok kabul edilebilir.

Diğer taraftan yüzde 38 olarak açıklanan veri de aslında beklenti patikasının orta noktası. Sanıyorum bu beklenti aralığının üst noktası yüzde 42’ydi. Dolayısıyla üst sınırın 1-2 puan altında üstünde kalacak olması bana kalırsa iyi verilmiş bir sınav olur. Umarım 42-45 aralığının daha da üstüne çıkmasını sağlayacak başka ‘geçici’ gelişmeler yaşanmaz.

Enflasyondan ve beklentilerden bu kadar bahsedince konu hemen her ortamda faize geliyor. Hemen bir ‘faiz indirimi’ konusu konuşuluyor. Yazıyı faiz eksenine çekmek istemem ancak şu uyarıyı da yapmadan geçmek istemem; bazı talihsiz döngülerimizden artık kurtulmamız gerekiyor.

resim5.png

GEÇMİŞTE ONLARCA HATA YAPILDI

Geçmişte, doğruyu-yanlışı öğrenmemizi sağlayacak onca hata yaptık, ders almadık, ‘bak bu sefer farklı olacak’ deyip yine ve yeni hatalar yaptık. Geçmişte yaptığımız hataları unutmamamız ve artık ders çıkarmamız gerekiyor. Faiz indirimi konusunda aceleci davranmak, faiz artırımı konusunda yavaş davranmak kadar sakıncalı, riskli.

Sağladığımız görece stabilizasyonu tekrar ve hızlıca bozmanın bence anlamı yok.

Bir günde ve bir kararla bozduğumuz şeyleri düzeltmek için onlarca karar alıp aylarca sabretmemiz gerekiyor. Bu sabırdan hızlıca vazgeçmemeliyiz. Enflasyonun düşüş trendine girmiş olması, Ağustos ayında da baz etkisi kaynaklı sert bir düşüş olacağı gerçeği faiz indirimini konuşmamızı ve bu konuda bir beklenti yaratmamızı sağlamamalı.

HER ŞEYİ KAYBETME RİSKİ

Kararlı duruşu sürdürebildiğimiz müddetçe başarıya ulaşma şansımız artacak, her şeyi mahvetme riski ortadan kalkacak. Dikkatli ve kararlı olalım derim.

Önümüzdeki ay yüzde 50’li, hemen sonrasında da yüzde 40’lı enflasyon verisini görecek olmamız; umuyorum rehavete kapılmamızı, erken bir başarı sarhoşluğuna girmemize neden olmaz.

Doğru yoldayız, ama henüz yolun başındayız.

Başardığımızı düşünmek için henüz erken. Kaldı ki, amaç bu yıl sonunda enflasyonu yüzde 38’e düşürmek de değil, 2026’da tek haneye düşürmek. Ara hedef olan bu yılsonu hedefi bizi yanıltmasın. Sonrasındaki patika bundan daha da zorlayıcı olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Ekmekçi Arşivi